Anksiyete Türkçe karşılığı ( Kaygı Bozukluğu) olan bir hastalıktır.
Her an kötü bir olay yaşayacakmış hissi ile hastayı tehdit eder. Kişiler sıklıkla günlük olaylar karşısında beklenenin üstünde yüksek bir kaygı düzeyi yaşar. Zihninde sürekli olarak felaket senaryoları vardır ve her zaman kötü bir olay yaşayacağını hisseder. Uzm. Dr. Mehmet Yavuz, konuyla ilgili görüşlerini paylaşıyor.


Kaygı günlük hayatımızda yaşadığımız olaylarda hepimizin karşılaştığı bir ruh halidir. Bu durum aşırı boyutlara ulaşmadığı sürece herhangi bir teşhis ya da tedavi gerektirmez. Ancak yaşantımızı olumsuz etkileyecek boyuta gelmeye başladıysa, mutlaka bir tedavi gerektirebilir.


Anksiyete bozukluğu olan kişi uzun süren, kontrol etmekte güçlük çektiği bir endişe durumu yaşar. Bu kaygı huzursuzluk veya kendini tetikte hissetme, çabuk yorulma, odaklanma güçlüğü, unutkanlık hissi, sinirlilik, kas gerginliği ve uyku bozukluğu belirtilerinin tamamı ya da bir kısmı ile birlikte bulunur. Kişinin yaşadığı bu sıkıntılar kişinin hayatını olumsuz yönde etkilemektedir.

Örneğin; çocuğu eve beklediği saatten geç geldiğinde “mutlaka çocuğa araba çarpmıştır”, “birileri çocuğa bir şey yapmıştır” türünden kaygı içeren düşüncelerle karşılanır. Kişi olaylar karşısında hafif bir tedirginlik duygusundan panik derecesine kadar değişik yoğunluklarda kaygı yaşayabilir. Bu yaşanan dururumun kaygı bozukluğu diye adlandırılmasının sebebi ise kişinin belli durumlarda değil, yaşanan her durumda aynı tepkiyi vermesidir.


Anksiyete çok küçük yaşlarda başlayarak hayatımıza giriyor


Anksiyete genellikle 20’li yaşlardan önce başlayarak, dalgalı bir seyir izler. Duruma eşlik edebilecek psikiyatrik bozukluklar diğer kaygı bozuklukları, depresyon ve alkol bağımlılığıdır.


Kaygı düzeyi yüksek kişiler huzursuzluk ve kaygının yanı sıra vücut ağrıları, baş ağrısı bulantı gibi şikayetler yaşayabilirler. Bu tarz şikayetleri olan kişiler öncelikli olarak bir psikiyatri uzmanına görünmeli onun sonrasında tedavisine başlanmalıdır.


Bu hastalık nasıl oluşuyor nelere sebep oluyor


Anksiyete hastalığının geçmişimizde yaşadığımız olumsuzluklarla da bağlantısı vardır. Kişi geçmişte yaşadığı kötü bir olayın benzeriyle karşılaştığında anksiyetenin belirtileriyle tepki verir. Önceden öğrenilmiş bir duygusal durum olarak anksiyete, belirli bir olayın o anda yarattığı korkudan değişiktir.


Bilinçaltındaki çelişkilerden doğar ve bastırılmış isteklerden kaynaklandığı için kişi duyduğu huzursuzluk ya da korkunun nedenlerini bulamaz. Anksiyete yaşanması kişiyi, kimi uyarıcıların etkilemesine bağlıdır. Bu yüzden çevredeki uyarıcı etkenlerden çözümlenmesianksiyetenin nereden kaynaklandığını açıklar.


Örneğin; Tehlikeli durumlar geliştiğinde (karanlıkta duyulan ses,köpek havlaması, saldırması) vücudun buna verdiği cevap anksiyetedir.

Psikolojik olarak tedavisi nasıl yapılmalıdır?


Yaygın anksiyete bozukluğunda etkisi gösterilmiş olan terapi türü bilişsel davranışçı terapidir. İlaç tedavisine ek olarak uygulanabilecek psikoterapi ile kişinin olumsuz düşünce ve davranış biçimlerinin değiştirilmesi ve hastalıkla mücadele etmesi için daha aktif olması amaçlanır. Terapi 6-12 seans kadar sürmektedir.

Bilişsel davranışçı terapide hasta öncelikle hastalığının ne olduğu ve sebepleri konusunda eğitilmektedir. Bunun yanı sıra nefes alma ve çeşitli gevşeme egzersizleri, stresle başa çıkma yöntemleri ile kişinin rahatlaması sağlanır. Bunun yanı sıra çeşitli ödevler verilerek kişinin kaygı verici durumlara karşı duyarsızlaşması sağlanır.


Kaygılarınızı mutlaka not edin. Bunun için yanınızda kalem ve not defteri bulundurun Yazmak kaygılarınızı düşünmekten daha zor bir iştir. Böylece olumsuz düşüncelerin kaybolması ihtimali artar.