Mahlas; Takma ad demektir. Eskiden en çok şairler kullanırlardı. Divan Edebiyatı devrindeki şairlerimizden hemen hiçbiri şiirlerinde kendi öz adlarını kullanmamışlar, bunun yerine Farsça, Arapça kelimelerle, çeşitli anlamlara gelen adlar takınmışlardır. Fuzûlî’nin asıl adı Mehmet, Bâkî’nin Mahmut, Nâbî’nin Yusuf, Nedim’in Ahmet’ti. Padişahlardan da takma adla şiir yazanlar çoktu: Fatih “Avnî”, Kanuni “Muhibbi” mahlaslarını kullanmışlardır.
Bu hal, bazan bir zaruretin sonucudur. Meselâ Fuzûlî, divanının önsözünde söylediğine göre, yazdığı şiirlerin başkalarına mal edilmesinden, çalınmasından korktuğu için, kimsenin kabullenmiyeceği Fuzûlî (fazlalık) takma adını almıştır. Yakın devirde de Saray’da memur olan bazı şairler, eserlerine başka imza atmışlardır: Saray kâtiplerinden Namık Kemal’in oğlu Ali Ekrem «A. Nadir», Ahmet Reşit Rey “H. Nâzım”, hükümet memurlarından Süleyman Nazif “İbrahim Cehdi”, Süleymanpaşazade Sami “Süleyman Nesip” mahlasını kullandılar.