Beslenme; büyüme, gelişme ve hastalıklardan korunmada büyük önem taşımaktadır. Beslenme bozuklukları, besinlerin gereğinden az yada fazla alınmasına bağlı olarak gelişir. Gelişmemiş ülkelerdeki beslenme bozuklukları daha çok yetersiz gıda alımına bağlıyken, gelişmiş ülkelerde durum tam tersidir.

Yeterli ve dengeli beslenen bir bireyin diyetinde tüm beslenme faktörleri dengeli bir biçimde bulunur.

Proteinler dengeli bir beslenmede kalori ihtiyacının -15 kadarını karşılamalıdır. Ayrıca alınan proteinlerin ¾’ü hayvansal kaynaklı ¼’ü bitkisel kaynaklı olmalıdır. Alınan proteinlerde bir önemli nokta ise protein kalitesidir. Proteinler aminoasitlerden oluşmaktadır ve bu aminoasitlerden bazıları yaşam için elzemdir. Bunlara esansiyel aminoasitler denir. Bazı gıdalar esansiyel aminoasitleri taşımadıkları için protein gereksinimi çeşitli ürünlerin tüketimiyle sağlanmalıdır.

Besinlerle alınan aminoasitlerin bebeklerde yaklaşık yarısı, ergenlerde 1/3’ü, erişkinlerde ise 1/10’u esansiyel olmalıdır.

Yumurta, süt ve ette bulunan proteinler kalitelidir. Buna karşın bitkisel proteinler bazı esansiyel aminoasitler açısından eksiklik içerebilmektedir. Örneğin fasulyede metiyonin içeriği düşüktür.

Esansiyel aminoasitlerin eksik alımı sonucu doku proteinlerinin sentezi aksamaktadır. Bu nedenle günlük diyette mutlaka alınmalıdırlar. Birinin eksiği bile diğer aminoasitlerin işlev görmesini engellemektedir.

Günlük diyette enerji ihtiyacının yaklaşık yarısı karbonhidratlar ile sağlanmalıdır. Aşırı karbonhidrat alımı obeziteye ve şeker hastalığına neden olabilirken eksik alımları yağların yıkımına ve buna bağlı olarak ketoasidoz, elektrolit kaybı gibi sorunlara neden olmaktadır. Karbonhidratlar enerji üretiminde ilk olarak kullanılan bileşiklerdir. Ekmek, pirinç, patates gibi gıdalarda karbonhidrat miktarı fazladır.

Yağların enerji içeriği protein ve karbonhidratlardan daha fazladır. Günlük kalori ihtiyacının %35 kadarı yağlarla sağlanmalıdır. Yağlar yağda çözünen vitaminler için taşıyıcıdır. Ayrıca vücudumuzda sentez edilemeyen yağ asitleri besinlerle birlikte alınmaktadır. Bunlara esansiyel yağ asitleri denir. Bu yağ asitleri insan vücudunda birçok biyokimyasal reaksiyonda ve membran bileşiminde yer alırlar. Eksik alımları söz konusu olduğunda ise ciltte kuruma, pullanma ve dökülmeler, saçlarda incelme ve zayıflama görülebilmektedir.

Besinlerle birlikte alınan doymuş ve doymamış yağ asitleri hemen hemen eşit miktarlarda alınmalıdır. Doymuş yağlar genellikle hayvansal kaynaklıyken doymamış yağlar genellikle bitkisel kaynaklıdır.

Kolesterol insanlarda hücre zarının ve birçok hormonun yapısına giren önemli bir bileşiktir. Fakat günlük alınan kolesterol miktarı 300 mg’dan fazla olmamalıdır. Çünkü kolesterol vücut için önemli bir bileşik olsa da büyük bir kısmı vücutta sentezlendiği için besinlerle çok fazla miktarda alınmasına gerek yoktur. Fazla alınması kalp ve damar sağlığı açısından tehlike oluşturabilir. Kolesterol hayvansal kaynaklı bir bileşiktir. Bu nedenle bitkisel kaynaklı besinlerde kolesterol bulunmaz. Kolesterol en çok hayvanların iç organlarının tüketilmesi ile alınmaktadır.

Sağlıklı bir beslenmede lif içeriği yüksek besinler bulunur. Lifler kolon kanseri, kalp damar hastalıkları ve diyabet riskini önemli ölçüde azaltmaktadır. Ayrıca tok tuttukları için diyet yapanların lifli besinlerden zengin beslenmesi önerilir.

Beslenme Bozuklukları

Protein-enerji malnutrisyonu: Protein enerji malnitrusyonu, protein ve/veya enerji alımının yetersizliği olarak tanımlanabilir. Geri kalmış ülkelerde protein alımının eksikliği söz konusuyken, gelişmiş ülkelerde protein malnutrisyonu, kronik hastalığı olanlarda (AIDS, kanser vb.) yada katabolizma hızı çok yüksek olan hastalarda (enfeksiyonlar, travmalar, yanıklar) görülebilmektedir. Bu durumlarda bağışıklık sistemi baskılanır ve enfeksiyon riski artar. Gelişmekte olan ülkelerde bu durum hala önemini korumaktadır. Bu ülkelerde 5 yaş altı ölümlerin yaklaşık yarısı protein-enerji malnutrisyonuna bağlıdır.

a-) Kwashiorkor: Bu malnutrisyonda besinlerle günlük enerji ihtiyacı karşılanmakla birlikte protein alımının yetersizliği söz konusudur. Zamanında uygun beslenme sağlanamaz ise hasta ölür. Karaciğer büyümesine bağlı şiş karın, deri lezyonları, bağışıklık sisteminin çökmesi, kanda albümin düzeylerinde düşüş, ince saçlar, ishal, kas kitlesinde azalma gibi belitileri vardır.
b-) Marasmus: Hem kalori alımı yetersizdir hem de protein alımı yetersizdir. Çok ciddi bir tablodur. Marasmusta karaciğer ödemi ve albümin azalması görülmemektedir.

Obezite: Vücutta aşırı yağ birikimiyle karakterize bir beslenme bozukluğudur. Erkeklerde karın ve bel bölgesi (android obezite), kadınlarda bel, bacak ve kalça bölgeleri (jinoid obezite) yağlanır. Obezite genetik olabilmekle beraber günümüzde harcanandan fazla kalori alımı ile de oluşmaktadır. Ayrıca bazı hastalıklar ve hormon tedavilerinden sonra da obezite oluşabilmektedir.

Bazı aileler ise bir sevgi ifadesi olarak yada çocuklarının tombulken daha sağlıklı olduklarını düşündükleri için çocuklarını aşırı besleme eğilimi gösterirler. Bu da küçük yaşlardan itibaren obeziteye yakalanmış çocukların çoğalmasındaki önemli faktörlerden bir tanesidir.

Obezite sadece dış görünümde bozukluklara yol açmaz. Kilo alımı ile tip 2 diyabet, kalp damar rahatsızlıkları, osteoartrit gibi iskelet sistemi rahatsızlıkları, hiperlipidemi, hipertansiyon, uyku bozuklukları ve birçok hastalık gelişebilir.

Maalesef dünyanın bir kısmı açlıkla mücadele ederken bir kısmı ise fazla kilolarından kurtulmak için para harcamaktadır. Vücut bir makine gibi işler; fazla yükleme yapmakta aç bırakmakta bu makineyi bozar. Bu nedenle önemli olan yeterli ve dengeli beslenmek aynı zamanda da ihtiyaç sahiplerini de düşünerek paylaşımcı olabilmektir. Paylaşımcı olmak bu dünyayı daha yaşanabilir bir yer kılacaktır.