Önce benzerlikler:

A) BUDDHİZM İLE HİNDUİZM ARASINDAKİ BENZERLİKLER

1) İki din de Hint kökenlidir.

2) İki dinde de kişinin hareketleri, düşünceleri ve geliştirdiği bilinç halleri ile kendi kaderini kendi yaratması inancı vardır. Yani iki dinde de Karma anlayışı vardır.

3) İki dinde de kişinin evrimini tamamlayıncaya kadar dünyaya gelmesi inancı yani yeniden doğum anlayışı vardır. (ancak işleyişi farklıdır)

Açıklama:

Hinduizm’de ruh inancı vardır (Atman ya da Palice Atta) bu ruh Bhagavad Gita’nın deyişiyle: “eskiyen elbiselerimizi değiştirmemiz gibi eskiyen bedeni değiştiren” bir ruhtur yani “ruh göçü” anlayışı vardır (transmigration of soul) ve buna rahatlıkla reenkarnasyon denilebilir

Buddhizmde ise yeniden doğumu tanımlamak için "Reenkarnasyon" ifadesi çoğunlukla kullanılmamaktadır; çünkü bu ifade sabit her şeyden apayrı bir varlığı olan ruhu çağrıştırır, “ruh göçü” (transmigration of soul) anl gelir bu nedenle eğer ifade kelimenin tam manasıyla alınacaksa, “Buddhizmde reenkarnasyon yoktur “denilebilir. "Reenkarnasyon" ifadesini Jainistler ve Hindular kullanır, Buddhizm'de ise insanın kendinden tamamen ayrı bir varlığı olan, değişmeyen bir ruh inancı yoktur. Buddhistler "reenkarnasyon" yerine basitçe "Rebirth"(yeniden doğum) demeyi tercih ederler. Bir bilardo topu kendinin aynı olan başka bir bilardo topuna çarpar ve durur… Ancak ikinci top ilk toptan aktarılan enerjiyle harekete geçer ve devinim devam eder. Buna benzer şekilde öldükten sonra kammic (karmik) nitelikler yeniden doğan kişiye aktarılır. Bu yeniden doğan kişi eskisiyle ne tamamen aynıdır ne de farklıdır.

Buddhizm’de yeniden doğum konusunda biraz daha derine inilirse aslında ortada "Ben", "Sen", "O" yoktur. Buddhizme göre en başta “ben” düşüncesi yanlış bir düşüncedir, bir yanılsamadır. "Ben" hiçbir zaman doğmadı ki "ben" hiçbir zaman var olmadı ki ölsün veya öldükten sonra yeniden doğsun. Gerçekte yeniden doğacak bir "ben" yoktur. Yeniden doğan özde "Ben" değildir karmik birikimler, yeni bir vücutta meydana gelecek olan çeşitli eğilimler, karmik niteliklerdir. Dolayısıyla an itibariyle kişinin sahip olduğu "benlik","ben" düşüncesi yerini başka "ben"lerle değiştirecek ama asla şu anki "ben" olmayacaktır aynı kişinin geçmişteki veya "bir önceki hayatındaki" "ben" olmaması gibi. Kişinin 6 yaşındaki "ben" bilinciyle 70 yaşındaki "ben" bilinci dahi farklıdır bu benlikler dahi aynı "ben" değildirler.

4) İki dinde de Nirvana anlayışı vardır. (Ancak kavramın anlamları biraz farklıdır)

Açıklama:

Hinduizm'de Nirvana kavramı MOKŞA kavramıyla özdeşleşmiştir, bu kavram da 2 anlama gelir

a) Okyanustan çıkmış bir su damlasının tekrar okyanusa dönüp okyanus ile yani özüyle bir olması gibi Tanrı ruhundan çıkmış ondan bir damla olan insan ruhunun tekrar özüyle bir olmasıdır Mokşa..

b) Mokşa ayrıca ölümden sonra spiritüel mekandaki sonsuz mutluluğu kurtuluşu ifade eder.


Buddhizm'de ise Nirvana (Palice Nibbana) kavramı kelimelerle çok zor anlatılan, deneyimlemeden anlaşılması çok zor olan bir kavram olarak kabul edilir Nirvana her şeyden önce dünyadayken ulaşılan ve ölümden sonra tekrar doğuma neden olmayıp çok farklı bir boyutta ve bilinç halinde devam eden bir olgudur.Buddha nibbanayı ayrıca "sonsuz mutluluk" olarak tanımlamıştır, Buddha bir Sutta'da şöyle der:

"There is, monks, an unborn — unbecome — unmade — unfabricated. If there were not that unborn — unbecome — unmade — unfabricated, there would not be the case that emancipation from the born — become — made — fabricated would be discerned. But precisely because there is an unborn — unbecome — unmade — unfabricated, emancipation from the born — become — made — fabricated is discerned."

ayrıca şunu demiştir:

"There is that dimension where there is neither earth, nor water, nor fire, nor wind; neither dimension of the infinitude of space, nor dimension of the infinitude of consciousness, nor dimension of nothingness, nor dimension of neither perception nor non-perception; neither this world, nor the next world, nor sun, nor moon. And there, I say, there is neither coming, nor going, nor staying; neither p..ing away nor arising: unestablished, unevolving, without support (mental object).1 This, just this, is the end of stress."


5) İki dinde de Bütün hayatın ve canlıların kutsal olduğu; saygıyı, sevgiyi hak ettikleri, zararsızlık(ahimsa) ilkesi geçerlidir.

6) İki dinde de meditasyon vardır.

7) İki dinde de imajlar heykeller ve yüksek sembolizm vardır.



B) BUDDHİZM İLE HİNDUİZM ARASINDAKİ FARKLILIKLAR

1) Hinduizm’de Tanrı inancı varken Buddhizm’de yoktur

Açıklama:

Buddhizm’de Tanrı anlayışı:

Buddhizm, Tanrı inancına dayalı sistemlere tepki olarak doğduğundan dinlerdeki Tanrı ve ruh anlayışına karşı çıkar. Buddha'ya göre evreni Tanrı veya bir güç yaratmamıştır onun yerine maddesel kanunlar ve devamlılık (Anicca kavramıyla karıştırılmamalı), bütün evreni oluşturur. Doğrusunu söylemek gerekirse Buddhizm'de bir "yaratılış miti" bulunmaz, Buddhizm evrenin nasıl oluştuğu ile çok da ilgilenmez, Sutta'larda ve mahayana Sutralarında kozmogonik spekülasyonlar bulunmaz, Buddhistler yaratılış ve evrenin ortaya çıkması ile pek de ilgilenmezler bunu bilime bırakırlar. Ancak Buddhizm'in söylediği ve yöntemi şudur: A varsa B, A'ya bağımlı olarak ortaya çıkar C'de B'ye bağımlıdır ama asla A olmadan oluşamaz başka bir deyişle kendi başına kalıcı ve diğer şeylerden bağımsız HİÇBİR ŞEY yoktur, bütün fenomen ve her şey zincirin halkalarının birbirine bağlı olması gibi birbirine bağlıdır birbiri dolayısıyla birbirine bağlı olarak OLUŞUR. Buna Dependent origination da denir en başa doğru gidersek de Buddha Samantabhadra da denilen kaynağa ulaşırız. Bu, bütün fenomenin, her şeyin çözülmemiş, ayrışmamış olduğu boş olduğu bir "oluş biçimi"dir aslında "boşluk ve hiçlik" de denebilir. Asla Tanrı değildir.

Buddha'nın amacı, evrenin nasıl oluştuğu ile ilgili spekülasyonlar yapmak değildi, zaten yaratıcı Tanrı inancı da yoktu, bunun yerine zihnin doğasını açıkladı Buddha'ya göre içinde yaşadığımız evren bir nevi ZİHNİMİZDEDİR, evren ve materyal zaten zihnin bir yanılsamasıdır. Yanılsama da ego zihninden, "ben" düşüncesinden, duyu organlarından ve cehaletten ortaya çıkar.

Özet olarak Buddhizm’de Tanrı inancı yoktur çünkü Tanrı anlayışı Anicca ve Anatta kavramlarına terstir.


Hinduizm’de Tanrı anlayışı:

Hindular aşkın ve içkin olan her yerde var olan, hem yaratıcı hem de yaratılışın kendisi olan ve pek çok şekilde tezahür edebilen, farklı şekillerde adlandırılan, her şeyi, bütün canlıları ve evreni kapsayan, bütün canlıların kalbinde "üst ruh" olarak var olan tek Tanrı'ya inanır.

Hinduizm'de Tanrı yani yaratıcı vardır her yerde ve her şeydedir, insan ruhu da Tanrı'nın bilincinin çok ufak bir parçasıdır yani Tanrı okyanus ise bir insan ruhu okyanustan bir damladır.

Sanatana Dharma inancında özde kesinlikle birlik vardır (Rig-Veda'da ve Upanişadlarda söylenmiştir) ancak bu birlik tamamen farklı şekillerde tezahür eder, yani bu, ışığın prizmadan geçerek 7 farklı renge ayrılması gibi de düşünebilir, ışık aslında özde 1'dir ama prizmadan geçirilince bu birlik 7 farklı şekilde (renk) görünür/tezahür eder. Hinduizm'de de Brahman 1'dir (bunu Hindu metinleri söyler) ama Brahman kendini Şiva, Vişnu, Brahma şeklinde gösterebilir, bu şekilde tezahür eder. Üçü de birdir Trimurti'yi oluşturur, veya Ganesha'da özde birliğin direkt tezahür olmuş hali olarak görünebilir. "Yarı tanrı" denilen Devalar ise üstün melekler gibidirler, bu nedenle bunlar da Brahman'a eş güçte veya ona rakip olan Tanrılar değiller bunlar ancak Brahman'ın sınırlı bir yönünün tezahürüdürler. ( Bu anlattıklarım Hinduizmin genel görüşü bir de daha sonraları islamdan sonra kurulun Madhva'nın Dvaita okulu var oradaki görüşler Hinduizm'in görüşlerinden biraz daha farklıdır.)

Yani birlik basit sayısal bir birlik olarak algılanmamalı, birlik öz'dür.Misal: denizdeki dalgalar gibi, bir mekanda bulunan aynı su(öz) çok fazla dalgaya dönüşür, yani bir çok dalga vardır ama hepsi de AYNI sudur, aynı suyun şekil değiştirmiş halidir. Denebilir ki aynı olan su pek çok dalga olarak tezahür etmiştir, Hinduizm'de de bu şekilde... ÖZ olan su Brahman'dır, "Tanrılar" denen varlıklar da sudaki dalgalar gibidir hepsi de BİR olan sudur aslında (Brahman)

Sonuç olarak Hinduizm’de tanrı inancı vardır ama Hinduizm "Tek tanrılı" bir din değildir, çok tanrılı bir din de değildir, panenteist bir dindir.


2) Hinduizm’de ruh (atman/atta) inancı varken Buddhizm’de “ruh yok” (anatta / anatman) anlayışı vardır.

3) Hinduizm daha çok MİSTİK bir dinken ve mistik bir anlayışa sahipken Buddhizm FELSEFİ bir dindir ve felsefi bir anlayışa sahiptir.

4) Hinduizm’de Varna sistemi vardır Buddhizm’de yoktur.

5) Hinduizm eternalisttir, Buddhizm ise ne eternalist ne de annihilationisttir.(bu başka bir başlığın konusu)

6) Hinduizm ile Buddhizm’in kutsal kitapları tamamen farklıdır.

7) Buddhizm'in bir kurucusu vardır (Buddha) Hinduizm'in ise herhangi bir kurucusu olmayıp, evren yaratılmaya başlarken ortaya çıktığına inanılır.

8 ) Hinduizm'de iman ve ibadet olgusu varken Buddhizm (Pure Land Buddhizmi dışında) tamamen pratiğe yönelik bir dindir.

9) Hinduizm'de Tanrı'dan bir şey isteme manasında dua olgusu varken Buddhizm'de bu olgu yoktur çünkü duaları duyacak bir tanrı yoktur, Buddhizm'de dua "meditasyon" amaçlı kullanılır. Buddhizme göre kişiyi kendinden başka kimse kurtaramaz, kişi kendi kendine ışık olmalıdır.

10) Hinduizm'de karma kanununu Tanrı var etmiştir, Buddhizm'de ise bu fizik kanunu misali, evren misali herhangi bir güç tarafından var edilmemiştir doğa kanunu gibi fizik yasaları gibi bir "kanun"dur.

11) Hinduizm'de Tanrı Karma kanununa sadece İYİ YÖNDE olmak üzere derinden istenirse, müdahele edebilir ama Buddhizm'de Karma'ya müdahele edebilecek hiçbir güç yoktur Karma kişinin tamamen kendisinin elindedir.

12) Hinduizm'de "dünya ilüzyondur" ifadesi, "dünya hiç yoktur" anlamına gelmez, "oralarda bir yerde" bizim algılarımızn ötesinde bambaşka çok çok daha farklı bir maddesel gerçeklik vardır ama biz ilüzyon sayesinde dünyanın ve evrenin şu anki halini görmekteyiz, mesela karanlıkta sıradan bir ip bize yılan gibi görünebilir yılan bu ilüzyonunu ipin varlığına borçludur yani bir kaynak vardır ama biz onu ilüzyon sayesinde bambaşka bir şekilde görmekteyiz, Buddhizm'de ise özellikle yogacahara (sadece zihin) okulunda zihnin maddeyi tamamen yoktan var ettiği inanışı vardır yani algılarımızın ötesinde bir maddesel gerçeklik de yoktur hepsi tamamen zihnin yaratısıdır.