Saliha bir kadının, münafık ve cahil bir kocası vardı. Bu kadın “Bismillahirrahmanirrahiym” diye besmele çekmeden hiçbir işine başlamazdı. Münafık kocası, onun bu haline çok kızar, kadıncağıza yapmadığı eziyeti bırakmazdı. O saliha kadın ise, kocasının eza ve cefalarına sabreder ve onun doğru yola gelmesi için, Allah’a dua ederdi.

Bir gün, o zalim adam iyice öfkelenmişti. Karısına yapacağı eziyet ve kötülük için bir bahane arıyor ve kendi kendine: Şuna bir oyun çevireyim de görsün. Bakalım onu rezil olmaktan kim kurtaracak?” diye söylenip duruyordu. Başkalarına açıkça söyleyemediği inkarcılığı, artık bütün çirkinliğiyle, içinde dolup taşmıştı.

Hanımını çağırdı. Ona bir kese altın vererek:

“Bunu iyi sakla” diye tenbih etti. O saliha kadın da, kocasının emri üzerine hemen gitti. Besmele’yi çekerek keseyi iyice sakladı. Fakat kocası olan münafık adam da onu gizlice takip ediyordu. Sonra, karısının haberi olmadan keseyi oradan aldı. İçindeki altınları boşaltarak keseyi derin bir kuyuya attı. Aradan çok geçmeden, yine hanımını çağırdı ve:

“Sana verdiğim bir kese altını hemen getir” dedi. Kadın koştu, keseyi sakladığı yere “Bismillahirrahmanirrahiym” diyerek elini uzattı. tam o anda, Allah'ü Teala Hazretleri’nin emriyle melekler tarafından kese kuyudan çıkarılıp, yerine konuldu. İçindeki altınlar da aynen duruyordu. Yalnız ıslanan keseden sular damlıyordu. Kadın, kesenin neden ıslandığını anlayamadı, getirdi.

Kocasına teslim etti. Adam, içi altınla dolu ıslak keseyi görünce çok şaşırdı. Karısının söylediklerinin ne kadar doğru olduğunu anladı. sonra, karısına:

“Sana çok zulmettim, çok canını yaktım, beni affet” diye yalvarmaya başladı.
Allah’a Tevbe ve istiğfar etti. Allah’ın salih kullarından biri oldu. O günden sonra, dua ve yakarışlarında hep şöyle derdi:

“Ya Rabbi! bana dünyam ve ahiretim için hayırlı, saliha bir kadını eş olarak verdiğin için, sana hakkıyla şükretmekten acizim, beni affet Allah’ım.”
O saliha kadın ise: “Ya Rabbi! sana şükürler olsun ki, duamı kabul edip, kocamı salihlerden eyledin” diye dua ediyordu.

Bu hikayeden alınacak ibretler ve çıkarılacak hikmetler çoktur. Büyükler demişler ki: “Sabrın kendisi acıdır, lakin meyvesi tatlıdır.”