Gün geçmiyor ki basın ve yayın organlarından, doğanın insanlar tarafından tahrip edilmesiyle ilgili haberler almayalım!
Bir gün ormanların yakıldığını, başka bir gün konut inşa alanı yaratmak için, bir diğer gün otoyol yapımı için ormanlardaki ağaçların kesildiğini ya da tarım alanlarının işgal edildiğini duyuyoruz.
Akarsularda ve denizlerde kirliliğin arttığına ilişkin haberleri de oldukça sık duyduğumuz artık bu haberler dikkatimizi bile çekmiyor. Havayı kirleten fabrika bacaları, hayvanları ürküten gürültülü makineler, çevreye yaydığımız inşaat molozları ile bizzat kendi ürettiğimiz çöpleri kendi ellerimizle yaymamız canlıların çeşitliliğini etkileyecek boyuta gelebilmektedir.
Üstelik kendi ellerimizle ağaçları abartılacak sayılarda keserek, hayvanları öldürerek, bitkilerin yaşam alanlarına ev yaparak ekosistemi bozmaya devam etmekte hiçbir sakınca görmüyoruz.
Ekosistemlerin insanlar tarafından tahribi, birçok canlı türünün yaşam sürdüğü habitatları yok ettiğinden bu türlerin yaşamını tehlikeye sokmakta ve doğadaki madde ve enerji akışını olumsuz yönde etkilemektedir. Bu zararlı insan faaliyetleri nedeniyle dünyadaki biyolojik çeşitlilik tehlike altına girmektedir.
İnsanların dünya genelinde yaptıkları doğa katliamları, tropikal yağmur ormanlarının kereste elde etme ve başka amaçlar için kesilmesi, aşırı otlatma ve aşırı avlanma (ya da hasat) nedeniyle ekosistemlere zarar verilmektedir. Ayrıca çayırlık alanların başka amaçlar için kullanılarak azaltılması, şehirlerde yapılaşma alanı olarak canlıların yaşadığı habitatların kullanılması, ekosistemleri olumsuz yönde etkilenmektedir.
Kuşların üreme alanları olan sulak alanlar ve göller fabrika atıklarıyla kirletilmekte, kullanılamaz hâle gelmektedir. Yapılan havalimanları, rüzgar tirübünleri özellikle kuşların göç yollarını değiştirmekte, eş seçimi ve beslenme ile ilgili davranışlarını etkilemekte, dolayısyla yaşamlarını etkilemektedir.
Yer altı suları topraklardaki kirlilik nedeniyle kirlenmekte kullanılamaz hâle gelmektedir. Toprak kirliliği nedeniyle süzülen yağmur suları da kirlenmekte ve dolayısıyla yer altı sularını besleyen sular da kirlenmektedir.
Ayrıca radyoaktif atıklar ile ağır metallerin sulara karışması daha büyük sorunlara yol açmaktadır. Çünkü bu atıklar geri dönüşümsüz şekilde ekosistemlere zarar verebilir.
Atmosferdeki ozon tabakası, güneşten gelen kısa dalga boylu yüksek enerjili ışınların yeryüzüne inmesini engelleyen bir tabakadır.
Ozon oksijen molekülünün parçalanmasıyla üç oksijen atomunun bir araya gelmesi sonucunda oluşan bir gazdır. Ancak kendini oluşturan oksijen molekülüne çok çabuk dönüşür. Atmosfere salınan CFC (kloroflorokarbon) gibi gazlar ozonun oksijene dönüşmesini sağlayarak bu koruyucu tabakaya zarar vermektedir.
Ozon tabakasının yer yer yok olması ise insanlarda ve diğer canlılarda çeşitli hastalıklara neden olmaktadır. Hatta bunlar öyle bir noktaya gelebilir ki canlı türleri çok çabuk ortadan kalkabilir. Soğutucularda kullanılan gazlar, spreylerde kullanılan itici gazlar, ozon tabakasına zarar veren gazları içermektedir.
Fosil yakıtların gereksiz yere kullanılması, atmosferdeki CO2 ve bunlarla birlikte değişik maddelerin yanması sonucu çıkacak zehirli gazların artmasına neden olmaktadır.
Hem hava kirliliğine hem de atmosferdeki sera etkisinin artmasına neden olabilecek bu durum sonucunda, küresel iklim değişiklikler ortaya çıkmaktadır.
Küresel ısınma sonucunda dünyanın sıcaklık değerleri değiştiğinden, bu durum bazı canlı türlerinin yaşamını ve üremesini olumsuz etkilemektedir.
Kanalizasyon sularının herhangi bir arındırma işlemi geçirmeden denizlere boşaltılması, denizlerin koli basili gibi patojen organizmalarla kirletilmesine yol açmaktadır. Ayrıca çeşitli fabrikaların atık sularıyla birlikte ağır metaller denizel ortamlara verilmektedir
Aşırı avlanma ya da hasat etme nedeniyle bazı canlı türlerinin birey sayısı azalmakta ve yok olma tehlikesi altına girmektedir. Örneğin denizlerdeki trol avcılığı nedeniyle bazı balık türleri ve diğer hayvanlar büyük zarar görmektedir.
Ayrıca insan aktiviteleri hastalık yapıcı organizmaları dünyanın her yerine hızla yayılmasına da neden olur.
Bu organizmalar başka organizmaların üzerinde bir yerden bir yere hızlı ulaşım yollarıyla taşınabilir.
Bir tür bitki patojeninin dünya çiçek ticareti sırasında bir yerden bir yere taşındığı genetik testler ile anlaşılmıştır. İnsan patojenlerinin de aynı şekilde taşınmakta olduğu, domuz gribi etkeninin 2009 yılı başında Meksika’da görülmesinden sonra 2010’da enfekte insanların uçak seyahatleri ile dolaşımı sayesinde tüm dünyaya yayılmıştır. Hayvan ticaretiyle birlikte yayılan kuş gribi, kenelerle yayılan kırım kongo kanamalı ateşi hastalığı da komüniteleri tehlikeye atmıştır.
Komünitelerin insan etkisiyle bozulması ekosistemin dengelerinin bozulmasına neden olarak doğal hayatı aksatmaktadır.
Biyosfere insan faaliyetleriyle katkı yapmasaydık, ekolojik döngülerde hiçbir aksama olmayacak, dünya daha güzel ve genç kalacaktı.