Muhafazakârlık ideolojisi, diğer modern ideolojiler gibi 18.yüzyıl Aydınlanma düşüncesinin, siyasal, toplumsal ve kültürel ortamının bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır.

Muhafazakârlık kavramı“1815 sonrasıdönemde Chateaubriand tarafından ve genel olarak siyasal yelpazede “sağ” kanadıtarif etmek için kullanılmış, yaygın olarak Almanya’da ortaya çıkmış, 1835’te ‹ngiltere’de benimsenmiştir”.

En geniş ifadesi ile muhafazakârlık varolan toplumsal, ekonomik, siyasal, sosyal ve kültürel ortamın korunmasınıtemel alan bir düşünce sistemidir.

18. yüzyıl toplumsal koşullarının ürünü olan modern ideolojilerden farklı olarak muhafazakârlık ideolojisi aslında çok daha eski toplumsal koşullarda da gözlemlenebilen bir durumdur.

Muhafazakârlık bu bakımdan farklıanlamlarda kullanıla gelen bir niteleme de olabilmektedir. Tutucu/tepkiselci Devrimi’ne ve Aydınlanma’ya karşı, gelenekselci (traditionalist) ve modern toplum öncesindeki bütün gelenekleri, değerleri savunan anlamlarınıda içinde barındırır.

Ancak modern anlamda bir ideoloji olarak değerlendirildiğinde söz konusudurum bir ideolojik kavrayışa dönüşmüştür. Dolayısıyla Aydınlanma düşüncesinin liberal felsefesine, doğal haklar, hukuk düşüncesine, Fransız Devrimi’nin burjuva karakterine ve davranışlarına karşıolarak ortaya çıkmıştır.

Muhafazakârlık diğer ideolojilerin -liberalizm veya sosyalizm- nitelemesine göre ideoloji değildir. Nisbet’e göre “gerçek bir ideolojide bulunması gerektiği düşünülen eylem ve reform unsurlarını taşımadığ ıdüşünüldüğü için bu şekilde nitelenmiştir.

Oysa muhafazakârlık “liberalizm ve sosyalizm ile birlikte Batı’da son iki yüzyılın temel üç siyasal ideolojilerinden birisidir” (Nisbet, 2007: 45). Kuşkusuz muhafazakâr ideoloji diğer ideolojilerin sahip olduğu “reform ve eylem” gibi birtakım dönüştürücü araçlara sahip olmasa da tam da reform ve eyleme, bu araçlara karşı mesafeli yaklaşımı olduğu için ideoloji olma özelliklerini taşımaktadır.

Bu anlamda muhafazakârlığın ideolojik vasfı“siyaset ve siyasal iktidarla sağlam ve iyi bilinen bir ilgisi olan ahlaki, ekonomik, sosyal ve kültürel fikirlerin makul ve tutarlı bir bütünü” olmasından kaynaklanmaktadır

Türkiye’de muhafazakârlık bir ideoloji olmaktan çok genellikle topluma içkin bir kültürel durum olarak varolagelmiştir. Cumhuriyet tarihinde muhafazakârlık siyasal alanda da etkileri çokça görülen bir ideolojik pozisyon olarak kendisini göstermiştir.

Özellikle son dönemde muhafazakârlığın siyasal alanda belirginleştiğini söylemek mümkündür. Türkiye’de muhafazakârlık olgusunu değerlendirirken din,devlet, laiklik, milliyetçilik ve siyaset eksenlerini bir arada düşünmek gereklidir.

Din Türkiye’de salt muhafazakâr siyasetin merkezinde yer alan bir olgu değil, genel olarak siyasetin tüm alanına, siyasetteki tüm tartışmalara egemen olan bir durumdur.Dolayısıyla Türkiye’de siyaseti düşünürken din eksenini her zaman için göz önünde bulundurmak gerekmektedir