Fiyat istikrarı amacına, para değerinin korunması amacı da diyebiliriz. para değerinin istikrarından, önceki paranın iç değerleri anlaşılmaktadır. Bilindiği gibi fiyatlar genel düzeyinin yıllık ortalama artış hızı enflasyon oranını verir. Ancak daha gerçekçi bir yaklaşımla, enflasyon oranının % 1-2 oranında tutulduğu bir ekonomide de fiyat istikrarının olduğunu rahatça söyleyebiliriz. Bu orandaki artış hızı, istihdamda ve büyüyen bir ekonomide olağan karşılanabilir. Gelişmekte olan ülkelerde %5 fiyat artışı normal karşılanabilir. Enflasyon oranının normal kabul edilen bu oranların üzerine çıkması,özellikle parasal servet biriktirme işleminin sarsılmasına neden olabilir. Özellikle paradan kaçış olgusu, tasarruf oranını genellikle olumsuz yönde etkileyebilir. Ayrıca enflasyonun geliri yeniden dağıtıcı etkisini de unutmamak gerekir. Yani enflasyon sabit gelirler aleyhine bir durum yaratır. Bunun yanında, serbest piyasa sisteminin işbirliğinin sürdürülebilmesi için fiyat mekanizmasının enflasyonun bozucu etkilerinden korunması gerekir. Bu sağlanmadığında, kaynakların etkili ve verimli bir şekilde dağılımı gerçekleştirilemez. Öte yandan genişletici para politikaları sonucu hasıl olan enflasyon ve parasal sistemim bozulması ve buna bağlı olarak alınacak yanlış kararlar ve yanlış beklentiler M.FRİEDMAN ve HAYEK ‘e göre staglasyonun en önemli sebebidir.
1.3 Ekonomik Büyüme Ekonomi politikası araçlarından biri olan büyüme, 2. Dünya Savaşı’ ndan sonra önem kazanmıştır. Daha önceki dönemlerde büyüme, konjonktür olgusundan ayrı olarak düşünülmüyor ve kısa dönemli ekonomik dalgalanmaların hafifletilmesi daha önemli bulunuyordu.
Enflasyoncu politikalarla kısa dönemde ekonomik büyüme sağlanabilir. Ancak uzun dönemde, ekonomik büyümenin parasal gelişmelerle gerçekleştirilmesi desteklenebilir bir politika değildir. O halde para politikasının amacı, ekonomik gelişmeyi destekleyici olmalıdır. Ancak hangi büyüme oranının para politikasıyla destekleneceği konusu belirsizdir ve parasal taban politikasının en zor alanlarından birisi de bu konudur. Büyüme amacı gelişmekte olan ülkelerde kalkınma amacıyla birlikte ele alınmaktadır. Büyüme ve kalkınma hızları aslında kişi başına reel artış oranı olarak belirlendiği için aynı ekonomik değişkenlerle ölçülür. Ancak kalkınma anlam olarak daha kapsamlıdır ve ekonomik yapı değişikliğini de içerir.1.4 Ödemeler Bilançosu Dengesi Ödemeler bilançosu dengesi kavramı açık bir kavram değildir. Para politikası uygulaması açısından ödemeler bilançosunun dengeli olması amacını, ödemeler bilançosunun iyileştirilmesi şeklinde anlayabiliriz. Bilindiği gibi ödemeler bilançosu, genellikle belli bir zaman döneminde (bir yıl)iç ve dış ekonomik birimler arasındaki ödemelerin rakamsal durumunu gösteren bir bilançodur. Bilançonun aktifinde ödeme girdileri, pasifinde ise diğer ülkelere yapılan ödemeler yer alır. Para politikasının ödemeler bilançosu dengesini sağlayıp sağlayamayacağı noktası önemlidir. Bu dengenin sağlanması incelenirken, kabul edilen döviz kuru sitemiyle birlikte ele alınması zorunludur. Eğer sabit döviz kuru sisteminde para politikası ödemeler bilançosu dengesinin sağlanmasını destekleyebiliyorsa sorun yoktur. Bu sağlanmadığında, dengeyi sağlamak için esnek döviz kuru sistemi önerilmektedir.esnek döviz kuru sisteminde yabancı paraların eğeri dalgalanmaya bırakılır.paranın fiyatındaki değişmeler ödemeler bilançosu dengesi sağlanmaya çalışılır. Ödemeler bilançosu dengesinin sağlanmasında bir diğer yolda döviz kontrollerine gidilmesidir. Yani hükümetin getirdiği düzenlemelerle dış ödemeler sınırlı tutulmakta ve bu yolla denge oluşturulmaktadır.
  1. PARA POLİTİKASI AMAÇLARININ BİRBİRLERİYLE İLİŞKİLERİ Ekonomi politikası uygulamasında, yukarıda kısaca incelenen amaçların bazılarının birbirleriyle uzlaşmaz oldukları ya da uzlaştırılmalarında büyük güçlüklerle karşılaşıldığı gözlenir. Dolayısıyla, her farklı ekonomik durumda farklı amaç bileşimlerini gerçekleştirmeye çalışmak zorunlu olmaktadır. Aslında ideal olan yukarıda belli başlılarını saydığımız amaçların tümünü aynı anda gerçekleştirilmeleridir. Bu seçenekler ancak her ekonominin durumuna göre belirlenebilir. Amaçlar arasındaki uzlaşmazlıklar nedeniyle “sihirli dörtlü, üçlü” gibi amaç bileşimlerinden söz edilmektedir. Uygulamada iki seçenekli amaç paketi belirlemekte olasıdır.iki amacın belirlenmesi durumunda amaçlar birbirlerini ikame eden seçenekler olabileceği gibi aynı anda gerçekleştirilmesi mümkün amaçlarda olabilir.2.1 Amaçlar arasındaki Çatışmalar Amaçlar arasında çatışma olduğu zaman bunlar arasında seçim yapmak gerekir.
  2. Tam İstihdam ve Fiyat İstikrarı
    Tam istihdam ve fiyat istikrarı, birkaç açıdan çatışma halinde olabilir. Örneğin , eğer maliyet enflasyonu söz konusu ise yani enflasyonu başlatan etmenler hem faktör sahipleri hem de satıcılarsa , böyle bir enflasyonu frenlemek için oldukça önemli noksan istihdamın ve aşırı kapasitelerin yaratılması zorunlu olabilir. Tersine istihdam oranının yüksek düzeyde gerçekleştirilmesi gerektirebilir. Philips Eğrisiyle açıklanan bu durum, para politikasının tam istihdam ve fiyat istikrarı amaçlarının aynı anda gerçekleştirilmesinin zorluğuna işaret etmektedir. İşte bu zıtlık nedeniyle öncelik fiyat istikrarına verilirse ekonomide işsizlik artmakta, istihdama öncelik verilirse bu kez de fiyatlar yükselmektedir. Kuşkusuz Philips Eğrisiyle ilgili olarak yukarıda söylenenler, sadece kısa dönem için geçerlidir. Özellikle Freidman tarafından uzun dönemde doğal işsizlik oranının enflasyon oranıyla ilişkisinin olmadığı vurgulanmaktadır. Ancak , uzun dönemde ılımlı bir enflasyonun istihdam için yararlı olacağı düşünülmektedir.
  3. Fiyat İstikrarı ve Ekonomik Büyüme
    Hızlı ekonomik büyümenin sağlanması için mutlak fiyat istikrarının zorunluluğu yönünde çok az kanıt vardır. Bir çok araştırma ılımlı bir enflasyonun ekonomik büyümeye zarar değil yarar sağladığını göstermektedir.
  4. Hızlı Ekonomik Büyüme, Tam İstihdam ve Ödemeler Bilançosu Dengesi
    Ilımlı fiyat artışları içinde sağlanan bir ekonomik büyüme ithalat talebini yükseltir. Eğer söz konusu olan ülke bir de gelişmekte olan ülke ise, ekonomik kalkınma büyük ölçüde makine,teçhizat,ham madde, yedek parça ithalatını gerektirdiğinden, ödemeler bilançosu dengesinin sağlanması petrol gibi bir yer altı veya yer üstü kaynaklarına sahip olmadıkça olanaksızdır.

2.2 Birbirlerini Tamamlayıcı Amaçlar
Bazı para politikası amaçları birbirini tamamlayabilir. Örneğin fiyat istikrarı, ödemeler bilançosu dengesinin sağlanmasında yardımcı olabilir. Bunda bir noktanın önemle belirtilmesinde yarar vardır. Enflasyonun ödemeler bilançosunu kötüleştireceği garantidir. Ancak fiyat istikrarının mutlaka ödemeler bilançosu dengesini sağlayacağı açık değildir. Çünkü, ödemeler bilançosu dengesi yabancı ülkelerdeki enflasyon oranına yada bu ülkelerin söz konusu ülke mallarına olan taleplerindeki değişmelere de bağlıdır.
2.3 Birbirlerini Destekleyen Amaçlar
Bazı amaçlar birbirlerini destekleyebilirler. Örneğin, nihai amaç ekonomik büyüme ve tam istihdamı içeren, milli gelirin en üst düzeye çıkarılması ise ve bunun yanında fiyat istikrarının girişimcilere güven sağlayarak ekonomik büyümeyi teşvik edeceği düşünülüyorsa, bu durumda fiyat istikrarının ekonomi büyümeye yardım edeceği düşüncesi geçerli olacaktır. Tersine, eğer enflasyonun ekonomik büyümeyi teşvik ettiğine inanılıyorsa, bu durumda fiyat istikrarının ekonomik büyüme ile ters düştüğüne inanılacaktır. Ancak bu bir inanış sorunudur. Dolayısıyla bunlar arasında bir seçim yapmaktansa ‘optimum enflasyon oranı’ gibi tek bir amaç belirlenir.

  1. PARA POLİTİKASININ STRATEJİLERİ Para politikasının yürütülmesinde biri tek aşamalı, diğeri iki aşamalı olmak üzere iki stratejiden söz edilebilir.

3.1 Tek Aşamalı Strateji
Tek aşamalı stratejide para politikası doğrudan doğruya nihai amaçlara yönelik olarak izlenmektedir. Eğer nihai amaçlı arzulanan rotadan saparsa, aletler arzulanan yönde değiştirilmektedir. 3.2 İki Aşamalı Strateji
İki aşamalı para politikası stratejisinde nihai amaca ulaşmak için ara amaçlar kullanılmaktadır. Sorun iki ayrı aşamaya bölünmektedir. Birinci aşamada merkez bankası nihai amaçlarla uyumlu ara amaç rotalarını belirlemektedir. İkinci aşamada verilen ara amaç rotası ile uyumlu olarak aletlerdeki değişme oranı belirlenmektedir.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM PARA POLİTİKASININ ARAÇLARI
Para miktarında değişmelerin ekonomik faaliyetleri etkilemesi ve para politikası amaçlarına ulaşılması açısından genel ve özel olmak üzere iki grup para politikası aracı kullanılabilir. Günümüzde buna birde kamunun kısa vadeli borç politikasını ilave etmek mümkündür.

  1. PARA POLİTİKASININ GENEL ARAÇLARI Uygulamada, üç önemli para politikası aracı vardır. Bunlar, açık piyasa işlemleri, iskonto mekanizması ve karşılık oranlarında ki değişmelerdir.

1.1 Açık Piyasa İşlemleri
Açık piyasa işlemleri, Merkez Bankası’ nın dolaşımdaki para miktarını azaltıp çoğaltmak için, hazine bono ve tahvilleriyle, özel sektöre ait bazı tahvil ve senetleri alıp satma işlemleridir. Piyasadan bu gibi kıymetlerin Merkez Bankası tarafından satın alınması, bu kıymetler karşılığında piyasaya satılması, dolaşımdan banknot çekilmesiyle sonuçlanacaktır. Dolaşımdaki rezerv paranın değişmesi, kaydi para hacmini de aynı yönde etkileyerek toplam para stokunun değişmesine neden olacaktır.
1.2 Reeskont Politikası
Reeskont, bankalarca iskonto edilmiş bir senedin Merkez Bankası’nca iskonto edilmesidir. Bankalar ellerindeki ticari senetleri, vadeleri dolmadan Merkez Bankası’na kırdırarak rezervlerini artırabileceklerine göre, onların bu başvurularını, reeskont oranlarında yapacağı değiştirmeler yoluyla teşvik ederek Merkez Bankası bankaların rezervlerine ve kaydi para oluşturma olanaklarını etkileyebilir. Tarihsel olarak Merkez Banka’ larının ilk işlevi, para kıtlığından ileri gelen tehlikeli durumlarda likidite arzını gerekli düzeyde tutmaktır. Bu yönüyle Merkez Bankası, ekonomideki en son likitide kaynağıdır. Merkez Bankaları bu gücünü kullanarak banka sisteminin para oluşturma yeteneğini artırabilir yada azaltılabilir.
1.3 Zorunlu Karşılıklar Politikası
Zorunlu karşılıklar bankalar için bir çeşit genel köstektir. Yıllarca önce zorunlu karşılıklar bankalara likidite, borçlarını ödeme yeteneği ve güvenirlik sağlamak amacı ile geliştirilmiştir. Eğer bankalar mevduatlara karşı rezerv tutulursa, bu durumda bankaların likiditesinin yükseleceği ve mevduat sahiplerinin fonlarının garanti altınta olacağı yönünde bir inanç vardır. Ancak örneğin % 15 gibi bir karşılık oranı yukaradaki sonuçların sağlanması için yeterli değildir. Bu güvenirlik bir başka yolla da örneğin mevduat sigortası yoluyla da sağlanabilir. Günümüzde bankaların ayırdıkları zorunlu karşılıkların en önde gelen işlevi, bir para arzı kontrol aracı olmasıdır. Merkez Bankası, karşılık oranlarını değiştirerek, bankaların ellerindeki aşırı rezervleri ve böylece banka sisteminin kaydi para genişlemesini etkileyebilir.
1.4 Genel Disponibilite
Ülkemizde mevduat kabul eden bankalar taahhütlerine karşı disponibol değerler yada likiditesi yüksek yada kolaylıkla paraya çevrilebilir değerler tutmak zorundadır. Disponibol değerler önceleri, bankaların kasalarındaki TL. mevcudu, bankaların Merkez Bankası’ndaki serbest mevduatlarından, Hazine Plasman Bonolarından, Devlet İç İstikraz tahvillerinden oluşurdu. 3.10.1986 da ülkemizde disponibol değerlerin kompozisyonu ile ilgili önemli değişiklikler olmuştur. Halan bankalar serbest mevduat için %2, kasa için %3, tahvil bono olarak %30 olmak üzere %35 disponiboliteyi kasalarında bulundurmak zorundadır.

  1. PARA POLİTİKASININ ÖZEL ARAÇLARI
    Seçici kontrol adı da verilen bu tür araçların başlangıç etkisi tüm ekonomi üzerinde olmaz bazı spesifik piyasalarda hissedilir.
  2. Farklılaştırılmış Reeskont Oranları: Merkez Bankaları, ticari bankaların getirecekleri senetlerin özelliklerine göre farklı reeskont oranı uygulayabilir. Böylece merkez bankası bazı sektör ve faaliyetlerin gelişmesini sınırlandırabilir veya özendirebilir. Bununla birlikte bu tür ayrıcalıklı para politikasının olumlu sonuç verebilmesi için ticari bankaların Merkez Bankası’na getirdikleri senet tutarlarının büyük rakamlara ulaşması gerekir.
  3. Ticari Banka Kredilerinin, Miktarı, Vade ve Faiz Oranları Açısından Selektif Kontrolü: Merkez Bankası, ticari bankaların çeşitli ekonomik faaliyetlerle ilgili olarak açacakları kredilere bir tavan getirebilir. Öte yandan bazı ayrıcalık getirilen üretim faaliyet ve alanları için orta ve uzun vadeli kredi olanaklarını genişletebilir ve bunlar için çeşitli faiz kolaylıklarını getirebilir. Bu tür ödemelerle para otoriteleri, bir yandan ticari banka fonlarının bazı spekülatif faaliyet ve alanlara kayışını önlerken, öte yandan fonların arzulanan sektörlere yönlenmesini de sağlar.
  4. Bankalar Ve Banka Dışı Mali Araçlar Belli Miktarlarda Devlet Tahvili, Hazine Bonosu Satın Alma Zorunluluğunun Getirilmesi: Para otoriteleri, ticari bankaları ve banka dışı mali araçları ellerindeki fonların belli bir oranıyla öngördükleri tahvil ve bonoları satın almaya zorlayabilir. Eğer piyasa faiz oranları bu gibi aktiflerin faiz oranlarından yüksekse, bu yolla normal piyasa faiz oranlarından daha düşük bir faizle bir kısım fonlar kamu sektörüne aktarılmış olur. Hükümet tahvil ve bono satarak, ticari bankalardan ucuza sağladığı bu fonları ekonomik kalkınmada öncelikli olan faaliyetlerin finansmanında kullanılabilir.
  5. Finanssal Araçların Portföylerinin Yeniden Düzenlenmesi: Merkez Bankası, ticari banka ve banka dışı mali kurumların portföylerinde bulunduracakları kıymetlerin bir kısmına el atabilir. Örneğin, bu kuruluşların satın alacakları tahvil ve hisse gibi kıymetlerin hangi faaliyet dallarına ait olacağı, bunların oranının veya tutarının ne kadar olacağını belirleyebilir. Böylece, Finanssal kuruluşların ellerinde bulunan fonların ekonomik büyümeye katkıda bulunacak sektörlere transferi sağlanabilir. Ancak böyle bir politikanın başarılı olabilmesi söz konusu ekonomide menkul kıymet çeşitlerinin ve alışverişlerinin bol olması gerekir.
  6. Tüketici Kredilerinin Kontrolü : Para otoriteleri, konut ve apartman dairesi dahil olmak üzere çeşitli dayanıklı tüketim mallarının taksitli alımlarında, müşteriler tarafından peşin olarak ödenecek minimum para miktarını, vade süresini ve bu amaçla verilen banka kredilerini değiştirerek, söz konusu mallara karşı talebi teşvik edebilir veya kısıtlayabilir.
  7. Hisse Senedi Ve Tahvil Alımına Yönelik Kredilerin Kontrolü: Hisse senedi ve tahvillerin taksitle satın alınması durumda para otoriteleri bazı senetlerin satın alımında ne kadar peşin ödeme yapılacağını belirleyebilir. Böylece kişisel tasarrufların yönelebilecekleri bazı faaliyet ve alanlar kısıtlanırken, bazıları özendirilebilir.
  8. Merkez Bankasının Moral Takviyesi Ve Doğrudan İşlemi: Merkez Bankası’nın bu politikasına “açık ağız politikası” da denir. Burada Merkez Bankası, banka ve banka dışı Finanssal aracıların genel olarak davranışlarını değiştirmesi için ikna gücünü kullanır.h. Reklam Ve Resmi Olmayan Öğütler: Merkez Bankasının görüşlerini kamuoyu tarafından bilinmesini sağlamak için bir çok yol vardır. Merkez Bankası bunu basın yoluyla yapabileceği gibi, firmalara yapacağı öğütlerle onların bekleyişlerini değiştirerek de sağlayabilir.
  9. HAZİNENİN BORÇ YÖNETİMİ POLİTİKASI
    Bir ekonomide para politikası uygulamasında Merkez Bankasının sahip olduğu aletlere ek olarak hazinin de elinde adına borç yönetimi diyebileceğimiz potansiyel olarak önemli bir istikrar aleti vardır. Hazine her yıl çok büyük rakamlara ulaşan miktarda borçlanır yada borç ödemelerinde bulunur. Hazine ödünç almaya karar verdiği zaman uzun yada kısa vadeli tahvil, bono, senet çıkarır. Borç yönetiminin basitçe esası budur. Burada önemli olan husus borç yönetimi denilince bunun borcun kompozisyonundaki değişmeler olarak düşünülmesi yoksa toplam borç bakiyesi olarak algılanmaması gereğidir. Çünkü bütçe açık yada fazlalarına göre değişen borç politikası maliye politikası alanına girer. Burada bizi ilgilendiren husus, borcun uzun ve kısa vadeli senetler arasında yer değiştirmesi yolu ile toplam talebin etkilenmesini içeren borç yönetiminin para politikası yönüdür.