Paranın doğuşunu rasyonel nedenlere bağlayarak ve takasın handikaplarıyla açıklayabiliriz. Para, takasın güçlüklerini bertaraf etmekte ve takası kolaylaştırmaktadır. İki malın doğrudan karşı karşıya gelmesi ve takas edilmesi bir takım şartların gerçekleşmesine bağlıdır: elindeki bir malı başka bir mal ile değiştirecek şahsın aynı anda ters yönde takas yapmak isteyen bir başka şahsı bulması ve takas edilmek istenen malların değerlerinin eşit olması gibi.

Bu şartlar gerçekleşmeyince takas tek değil, çok sayıda aşamalar sonunda başarılabilir. Buna engel olmak ve aşama sayısını kısaltmak üzere elimizdeki malı ilk olarak herkes tarafından istenebilen bir mal ile takas ederiz;ikinci aşamada bu malı asıl satın almak istediğimiz mal ile değiştirebiliriz. Araya giren mal herkesin kabul ettiği bir takas vasıtası olmak niteliğine sahiptir ve modern paranın başlangıcıdır. Takasın ikiye bölünmesi ve bu iki aşama sırasında bir zaman geçmesi paranın muamelat faktörü elde tutulmasını zorunlu kılar.

Demek ki., fertlerin gelirleriyle harcamaları arasındaki zaman farkından dolayı elde para tutmaları muamelat faktörü ile ilgilidir. Paranın takas fonksiyonu yanında değer ölçüsü olarak kullanılması değer kıyaslamaları konusunda da takasa kıyasla büyük kolaylık sağlanmıştır. Değişik toplumlarda değişik mallar para olarak kullanılmıştır: tütün,deri, hindistan cevizi,boncuk,hatta taş parçaları gibi. Bu çeşit paralara mal-para denmektedir.

Paranın takas fonksiyonunu iyi başarabilmesi için kolaylıkla taşınabilir,dayanıklı aynı değer ve nitelikte ,küçük paçalara bölünebilir ve kolaylıkla taşınabilir olması gerekebilir. Değer ölçüsü fonksiyonunu iyi başarabilmesi için ise kendi değerinin nispeten istikrarlı olması gerekir.

Bu nitelikler altın,gümüş gibi değerli metallerde diğer mallara kıyasla daha üstün olduğu için para tarihinin ikinci bir safhasında metal-para dönemine geçilmiştir. Fakat ,metal paralar da aslında mal-paradan başka bir şey değildir. Tarihte çeşitli metallerin para olarak kullanıldığı görülmüştür: bakır, platin, altın,gümüş gibi.

Sonraları gümüş ve aştın üzerinde durulmuştur(altın,gümüş ve çift metal sistemleri). Daha sonra, gümüşün değerini çok kaybetmesi nedeniyle Asya ülkelerinde gümüş,para olarak muhafaza edilmekle beraber Avrupa da yalnız altın kullanılmaya başlanmıştır. Metal para sistemlerinde altın sikke yerine %100 altın karşılığı olmayan banknotların para olarak kullanılmaya başlaması para tarihi bakımından önemli bir aşama teşkil eder. Çünkü , banknotlar artık değerlerinin tamamını kullanım değeri olarak temsil etmedikleri için mal-paradan kesinlikle ayrılırlar.

Bunlara kredi parası diyebiliriz. Para tarihçesinin son aşamasında ise banknot sisteminden kağıt para rejimine dönülmüştür. Şüphesiz, kağıt para yine kredi parasıdır.
PARANIN ÖZELLİKLERİ İnsanlar çok sayıdaki maddeleri para olarak kabul etmişlerdir. Zamanla bu maddeler de azalmış para yapımında sadece altın ve gümüş madenleri kullanılmıştır. Paranın neden bu madenlerden yapılmış olduğu, parada aranılan özelliklere bağlanabilir.

3.1 Yeknesaklık (Homojenlik)
Paranın kolay tanınması ve yapıldığı maddenin her yerinin aynı değerde olması gerekir. Bir maden külçesinin her kısmı aynı alaşımda olmalıdır. Bu özellik diğer madenlere oranla altın ve gümüşte daha fazladır. Günümüze de kullanılan kağıt paralar da benzer özellikler taşırlar. Bir ülkenin her yerinde aynı para kullanılır ve bu paraları herkes tanır.

Yanılma ve aldanma şansını azaltmak için kağıt paralarda, resimler ve madeni bantlar bulunmaktadır.
3.2 Bozulmama, Taşımaya Elverişlilik ve Bölünürlük Özelliği Geçmişte altın ve gümüş zamanla bozulmama özelliğinden dolayı para yapımı için tercih edilmiştir ayrıca altın ve gümüş muhafazası için bir itinayı gerektirmez.

Örneğin yıllarca küp içerisinde,yer altında kalan altın paralar bozulmadıkları gibi değerlerini de kaybetmezler diğer maddelerde bu özellik çok veya hiç yoktur.Örneğin demir paslanır,meyve ,sebze ,kurutulmuş maddeler bile bir süre sonra bozulur.Altın ve gümüş kıymeti bozulmadan en küçük parçalara ayrılabildiği gibi birleştirildiklerinde de değer kaybı olmamaktadır. Fakat pırlanta ve elmasta bu böyle değildir.

Altın ve gümüşün diğer bir özelliği, taşıdığı değere göre ağırlık yönünden de hafif ve taşıma kolaylığının olmasıdır. Günümüzde kullanılan kağıt paralara da benzer özellikler kazandırılmıştır. Her büyük değerli para, küçük değerli para ile değiştirdiğinde veya değerinden kaybetmez. Eskiyen ve yıpranan paralar ilgili bankalara verildiğinde derhal yenisi ile değiştirilir. Böylece bireylerin değer kaybetmesi önlenir.

3.3 Taklit Edilmeme Özelliği

Geçmişte, altın ve gümüş,madenlerin para yapımına en elverişlisi olmuştur. Sertliği,rengi,hassaslık bakımlarından tercih edilmiştir. Paraların üzerlerine yapılan baskıların taklidinin zor olması da önemlidir. Günümüz paralarında da taklit edilememe özellikleri kazandırılmak için özel kağıt, filigran ve metal şerit kullanılmaktadır.
3.4 Paranın Değerini Kurama ÖzelliğiParanın bir servet saklama aracı olarak birim değerlerini koruma özelliğini taşıması beklenir.

Geçmişte nadir bulunduğu için altın ve gümüş değerini uzun süre korumuş ve bu yönüyle “iyi” veya “ sağa” paralar olarak isimlendirilmişlerdir. Günümüzde altına bağlı banknot sistemi bulunmadığından kağıt para arzı hükümet politikası aracı olmuş, çoğu kez bu araç yerinde kullanılmayarak aşırı para arzı enflasyona neden olmuştur.

İKİNCİ BÖLÜM PARA POLİTİKASININ AMAÇLARI VE AMAÇLARI ARASINDAKİ İLİŞKİLER Para politikasının birkaç önemli amacı vardır. Bunlar tam istihdam, fiyat istikrarı, ekonomik büyüme ve ödemeler dengesidir.1.PARA POLİTİKASININ AMAÇLARI 1.1 Tam İstihdam Ekonomi politikasında tam istihdamın amaç olarak belirlenmesin 1929 Dünya ekonomik krizine kadar uzanmaktadır. Tam istihdam tüm üretim faktörleri için amaçlanmakla birlikte ,asıl üzerinde durulan, emek faktörünün tam istihdamıdır. Emek piyasasının istihdam durumu, ekonomideki tüm üretim faktörlerini istihdam düzeyinin değerlendirilmesi için temel koşuldur. Para politikası uygulaması açısından tam istihdam amacı, konjonktürel işsizliğin önlenmesini,yapısal,mevsimlik ve arızi işsizlik türlerinin giderilmesini ya da ortadan kaldırılmasını da içerir.

Ancak tam istihdamın ölçülmesinde, arızi ve mevsimlik işsizliğin tamamen ortadan kaldırılmasının zorunlu sebebiyle kabul edilebilir, bir minimum işsizlik oranı,tam istihdam sayılmaktadır. Gelişmiş bir ekonomide ortalama %3 oranındaki işsizlik normal kabul edilmektedir. Gelişmekte olan ülkelerde bu oranın %5 olması normal karşılanabilir. O halde bu ülkeler, ilgili oranlara ulaştıklarında,tam istihdama da ulaşmış ulaşmış sayılabilirler.