1953–1967 döneminde batının belli başlı sanayi ülkelerinde enflasyon oranının yıllık ortalaması %2’nin biraz üzerinde seyretmiştir. Ama 1968 yılından sonra durum büyük ölçüde değişmeye başlamıştır. Bir yandan ücretler ve hammadde fiyatları hızla artarken petrol fiyatları dört kat yükselmiştir. Böylece eşine rastlanmayan bir enflasyon dönemine girilmiştir. 1973 yılından sonra iki yıl içinde OECD ülkelerinde enflasyon oranı %26’yı bulmuştur. Bu oran İngiltere’de %44’e ulaşmış, Japonya onu %38 ile izlemiştir. Enflasyon ve durgunluğun birlikte ortaya çıkması hem yeni bir olaydır hem de açıklaması oldukça zordur. Bu açıklama bir nedene bağlanarak yapılamaz.

Diğer yandan enflasyonu artış hızına göre üçlü bir ayrıma tabi tutmak mümkündür;

  • Ilımlı Enflasyon; Yıllık fiyat artış hızının %5–6 olduğu enflasyon türüne denir.
  • Atalet Kazanmış Enflasyon; Yıllık fiyat artış hızının %10–20 olduğu enflasyon türüne denir.
  • Hiperenflasyon; Aylık fiyat artış hızının %5o ve üzeri olduğu enflasyon türüne denir. P. Cagan ortaya atmıştır.


Enflasyon ile İlgili teorik Açıklamalar
Enflasyon ve Etkileri
Fransızca bir kelime olan enflasyon şişkinlik anlamına gelir. İktisatta enflasyon denince: ‘fiyatlar genel düzeyindeki devamlı yükselmeler’ anlaşılır. Fiyatların bir defalık yükselmesi enflasyon değil fiyat artışıdır. Enflasyon; sosyal, siyasal, ekonomik sorunlara yol açan çok boyutlu bir sorundur. Enflasyonun bu olumsuz etkilerini aşağıdaki başlıklar altında incelememiz mümkündür.

Enflasyonun Başlıca Ekonomik Etkileri
Enflasyon, faktör gelirleri, tasarruf ve yatırımlar, ödemeler dengesi, sermaye üzerinde olumsuz etkilerde bulunur ve bu alanda dengesizliklere yol açar.


  1. Enflasyonun Verimlilik Üzerindeki Etkileri

Enflasyonun ilk etkilerinden birisi verimlilik kaybına yol açan etkisidir. Buna ‘ayakkabı eskitme maliyeti (shoe leather cost) denmektedir. Çünkü enflasyonist ortamda insanlar ellerinde nakit para tutmak istemeyecek ve ihtiyaçlarını karşılamak için sürekli bankaya gidip gelme zorunda kalacaklardır. Bu da iş verimini düşürerek insanların boş zaman kayıplarını artıracaktır. Bu yüzden buna ayakkabı eskitme maliyeti adı verilmektedir. İş kaybı, verimlilik kaybı, zaman kaybı olarak ifade edilebilecek bu maliyetleri, ev ve iş yerlerindeki gereksiz zihni meşguliyet ve benzeri kayıplarla da genişletmek mümkündür.


  1. Enflasyonun Faktör Gelirleri Üzerindeki Etkisi

Enflasyonun etkin olduğu dönemlerde fiyatlar nominal ücretlerden daha hızlı arttığından reel ücretler devamlı düşme göstermektedir. Nominal ücretleri reel ücretler düzeyine çıkartmak için başvurulan maaş artışı ve toplu sözleşmeler, enflasyonun yıkıcı etkilerini giderecek büyüklükte olmamaktadır. Zaten bu ve buna benzer karakterdeki istekler talep ve maliyet enflasyonuna yol açar endişesiyle ücret gelirleri enflasyon artışının altında tutulmakta ve enflasyonun gerisinde kalmaktadır. Faiz ve kira gelirleri üzerinde enflasyonun meydana getirdiği aşınmanın önlenebilmesi, sözleşmelerin bir enflasyon primi içerebilmelerine bağlıdır. Böylece nominal faiz oranı ve kira enflasyon oranı dahilinde yükselecek reel faiz oranı ve kira sabit kalacaktır. Enflasyon işletmelerde karlar üzerinde ilk bakışta olumlu etki yapıyor gibi görünmektedir. Bunun sebepleri;

  • Öz sermaye ve sabit varlıkların satın alma değerleri üzerinden işlem görerek yıpranma payı ayrılması.
  • Enflasyon nedeniyle nominal satış gelirlerinin artmakta olmasıdır.


Ancak üretim süresinde karşılaşılan maliyet artışları, satış fiyatlarına yansıtılabildiği sürece, nominal karlarda görülen kabarma, yıpranma paylarının gerçekçi bir biçimde hesaplanmamasından doğmuş olacaktır. Bu karların dağıtılması ise öz sermayenin tüketilmesi anlamına gelir. Dolayısıyla enflasyon, nominal karın yükselmesine, reel işletme sermayesinin eksilmesine yol açan bir süreçtir. Enflasyonun üretim faktörlerinin gelirlerini belirsizleştirmesi bu faktör sahiplerinin ileriye yönelik planlarını alt üst etmekte ve üretim tüketim dengesinin bozulmasına yol açmaktadır.


  1. Enflasyonun Tasarruflar ve Yatırımlar Üzerindeki Etkileri

Enflasyon, gönüllü tasarrufları azaltmaktadır. Fiyatların devamlı yükselmesi ve tasarrufun getirisi olan faizin bu artışı izleyememesi, daha doğrusu negatif reel faiz tasarrufların başka alanlara kaymasına yol açmaktadır. Bu birikimler ya verimsiz yatırım alanları olan altına, gayrimenkule ya da enflasyonu daha da kamçılayacak tüketim harcamalarına yönelmektedir. Sonuç olarak yatırımlar için gerekli kaynaklar ekonominin kendi içinde sağlanamaz hale gelmektedir. Yatırımlar üzerinde de enflasyonun olumsuz etkileri vardır. Kamu kesimlerinin ve özel kesimin yatırımları devamlı fiyat yükselmeleri nedeniyle başlangıç maliyetlerinin çok üzerinde gerçekleşmektedir. Enflasyon, işletmelerin yatırımlarının zamanında ve beklenilen maliyetlerle gerçekleşmesini önlediğinden arz talep dengesini bu yüzden de bozmaktadır. Ayrıca spekülatif kazançların karlılık oranının yükseldiği bu yöndeki girişimleri arttırmış ekonomik fonlar üretim kaynaklarının geliştirilmesi, genişletilmesi yerine spekülatif faaliyet alanlarına yöneltilmiştir. Arz yetersizliği ve aşırı talep kıtlıklarının, kara borsanın sebebi olurken bu malları ellerinde bulunduranlara haksız kazanç kapılarını aralamıştır. Bu nedenlerle yatırımların rasyonel ve etkin dağılımı bozulduğu gibi kaynakların verimli alanlarda değerlendirilmesi de sağlanamamaktadır.


  1. Enflasyonun Ödemeler Dengesi Üzerindeki Etkisi

Enflasyon sonucu iç piyasada üretilen malların fiyatları yükseldiğinde bunların ihracat imkânları daralmaktadır. Dolayısıyla ihracatı teşvik gayesi ile birçok suni yöntemler (ihracatta vergi iadesi, düşük faizli ihracat kredisi verilmesi, vergisiz hammadde ve makine ithali vb…) uygulanmaktadır. Diğer taraftan ithal malların fiyatları dengeli kaldığı sürece bunlara olan talep hızla artmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde gösteriş tüketimi eğiliminin kuvvetli olması nedeniyle zaten fazla olan ithal malları kullanım oranının, fiyatlardaki düşüklükle desteklenmesi döviz rezervlerinin erimesine yol açmaktadır. İhracatın azlığı ve ithalatın fazla vermesine sebep olan enflasyon ödemeler dengesine olumsuz etkiler yapmaktadır. Mal fiyatlarının yükselmesine neden olan enflasyon döviz kurları ayarlanmadığı taktirde ihracatı azaltmak ve ithalatı arttırmak suretiyle ülkenin yoksullaşmasına yol açmaktadır.

  1. Enflasyonun Sermaye ve Tekelleşmeyi Arttırıcı Etkisi

Enflasyonist bir ortamda bazı endüstri dallarının karlılıklarında artışlar olsa da ekonominin bütünü açısından ortalama kar hadlerinde düşüş gerçekleşir. Bu da serbest piyasa ekonomilerinde yatırımları olumsuz yönde etkiler. Örneğin yıpranma payları yıpranma yatırımlarını karşılamayacak kadar küçülür. Sermaye malları stokunu eski düzeyde tutabilmek için ayrılmış olan amortismanlardan daha büyük bir kaynağa ihtiyaç doğar. Öte yandan enflasyondan doğan talep artışını karşılayabilmek için kapasite artırımı gerekir. Bu yatırımların finansmanı konusunda firmaların başvurabilecekleri kaynaklar fazla değildir. Hisse senetleri karlı olmadığından fazla alıcı bulamaz. Faiz oranlarının yüksekliği borç maliyetini yükseltmektedir. Bu sebeple firmalar iç kaynaklara başvurmak zorunda kalmakta ve bu kaynakların da yetersiz olması sebebiyle ya emek yoğun yatırımlar ya da firmalar arası ortak girişimler artar bu da tekelleşmeye yol açar.

Enflasyonun Mali Etkileri
Enflasyon mali açıdan aşağıdaki sorunlara yol açar.


  1. Enflasyonun Vergi Gelirleri Üzerindeki Etkisi

Enflasyon sonucu vergi gelirlerinin arttığı gözlenmektedir. Enflasyon dönemlerinde nominal gelirlerde artış olduğundan vergi gelirlerinde reel bir artış olup olmadığı enflasyondan doğan gelir artışlarının ne kadarını karşıladığına bağlıdır. Ülkemizde enflasyonun yüksek olduğu yıllarda vergi gelirlerinde reel bir artış söz konusu değildir. Özellikle sabit oran ve matrahlı vergiler enflasyonun etkisiyle aşınmakta ve önemli vergi kaybına neden olmaktadır. Buna literatürde Oliveria-Tanzi etkisi denir.


  1. Enflasyonun Vergi Kaçakçılığı Üzerindeki Etkisi

Enflasyon reel işletme sermayelerini aşındırıcı bir özelliğe sahip olması sebebiyle işletmeler gerçek işletme sermayelerini koruyabilmek için vergi kaçırma yoluna gitmektedir. Eğer bunu yapmazlarsa gerçek işletme sermayelerinin bir gün tükendiğini görmek durumunda kalacaklardır. Bu nedenle enflasyon, vergi kaçağını teşvik edici ve gizlenmesine yardımcı olan bir etken olarak karşımıza çıkmaktadır.


  1. Enflasyonun Bütçe Üzerindeki Etkisi

Yükselen fiyatlar kamu harcamalarının maliyetini yükseltmekte fakat gelirlerin enflasyon oranına endekslememesi sebebiyle reel gelirleri azaltmaktadır. Böylece devamlı açık veren bir bütçe ortaya çıkmaktadır. Devletin merkez bankasına olan borçları kabarır bu da dengesizliği arttırır. Böylece enflasyon bütçe açıkları doğurmakta bütçe açıkları da enflasyonu besleyerek bir kısır döngü oluşturmaktadır.
Enflasyonun Sosyal ve Siyasal Etkileri
Enflasyon, sosyal ve siyasal sorunlara yol açmakta ve sosyal dengenin bozulmasına yol açmaktadır.


  1. Enflasyonun Gelir Dağılımını Bozucu Etkisi

Enflasyon dönemlerinde dar ve sabit gelirliler zarar görürken büyük tüccar ve sanayici, serbest meslek erbabı, mal darlığını ve üretim yetersizliğini kullanarak spekülatif kar peşinde koşanlar karlı çıkmaktadır. Servetlerini para olarak ellerinde tutanlar paranın satın alma gücü oranında servetlerinden kaybederlerken, servetini; gayrimenkul, altın, dayanıklı tüketim malı şeklinde ellerinde tutanlar bu süreçten kazançlı çıkmaktadır. Dolayısıyla elde mal tutmak para tutmaktan daha karlı duruma gelmekte bu da kıtlığa ve karaborsaya yol açmaktadır. Enflasyon dönemlerinde borçlu olanlar, enflasyon oranında kar ederken alacaklı olanlar bu oranda zarar etmektedir. Gelir bölüşümünü üreticiler ve spekülatör lehine, sabit gelirler aleyhine değiştiren enflasyon, gelir dağılımındaki dengesizliği zamanla arttırarak toplumda yoksulların sayısını arttırmakta ve sınırlı sayıdaki insanların aşırı zenginleşmesine yol açmaktadır.


  1. Enflasyonun Ahlaki, Manevi ve Hukuki Değerleri Bozucu Etkisi

Üretim yetersizliği ve her şeyin satılabildiği bir piyasa mal ve hizmet kalitesinin düşmesine neden olmaktadır. Kara borsa eğilimi artmakta spekülatif ve haksız kazançlarla zengin olmanın yolunu bulanların lüks ve israf harcamaları çoğalmaktadır. Bu bir taraftan toplumun ahlaki ve manevi değerlerinde bozucu etki yaparken; diğer taraftan kolay zengin olma hevesini kamçılayarak halk sağlığı mal kalitesi; insan haysiyeti gibi yüce değerlerin horlanmasına yol açmaktadır. Borçlunun daha menfaatli hale gelmesi insanlar arası ilişkilerde menfaat duygusunu öne çıkarmakta tefeciliği yaygınlaştırmaktadır.


  1. Enflasyonun Sosyal Gerginliği Arttırıcı Etkisi

Hızlı enflasyonun yaşandığı bir toplumda bir tarafta haksız ve vergilendirilmemiş kazanç sahiplerinin lüks ve israf yaşantılarını sergileyen gazete sütunları, diğer tarafta iş bulma mutluluğuna eremeyenler ve geçinebilmek için mesaiye katlananlar vardır. Böyle bir toplumda gerginlikleri azaltmak oldukça zordur, bunları istismar ederek kıvılcımları yangınlara dönüştürmek ise oldukça kolaydır. Aslında, bir ülkenin sosyal yapısını değiştirmek için karşılaşılan zorlukları bertaraf etmede kullanılan en güzel araç enflasyondur. Netice olarak birçok iktisadi, siyasi, sosyal ve ahlaki sorunlara yol açan yüksek enflasyonla bir toplumun varlığını sürdürmesi mümkün değildir. Her ne kadar enflasyonda toplumun bazı kesimleri karlı çıkıyor gibi görünse de sonuç olarak enflasyon toplumun bütün kesimlerini olumsuz olarak etkiler.

Enflasyonu Önlemeye Yönelik İstikrar Programları
Dünya üzerinde karşılaşılan temel dengesizlik hali enflasyon olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle ülkeler enflasyonu en önemli sorun olarak görmektedirler. IMF gibi uluslararası kuruluşlar da enflasyon sorunu ile karşılaşılan ülkelere yönelik istikrar programları önermektedir.

Enflasyonu Önlemeye Yönelik Programlar ve Özellikleri
Enflasyonu önlemeye yönelik programlar temelde ortodoks ve heteredoksprogramlar olarak ikiye ayrılmakta, bu programların ek önlemler ve yapısal reformlarla desteklenmesi önerilmektedir.