Neden diye sormayın hemen. Onu ben kendi kendime de açıklayabilmiş değilim henüz.
Kişinin ihtiyaç duyunca aramasının binlerce çeşidi olmalı.
Aradığımızın ne olduğunu biliyorsak, arayacağımız yer bellidir. Bakınırız ve onun işaretlerini tanımakta güçlük çekmeyiz.
Sıkıntı kollarını göğsümde kavuşturmuş. Soluk alırken, genişleyip daralan kaburgalarım, zamanın boşuna ve nedensiz geçtiğini biliyor.
Çoktandır yabancı bir cismin kalbime sürtünmekte olduğunu biliyorum.
Yine de biri çıksa, nasılsın dese alışkanlıkla iyiyim diyeceğim.
Kederli olduğumda söylenemez zaten. Buna sebepte yok çünkü. Ne taze bir ölüye sahibim, ne felâket geçirenlerim var.
Dedim ya oturuyorum öylece. İyi ki etrafımda kalbimi tanıyanlar yok.
Hiç beklemiyordum, birden kadın bana çevirdi bakışını. Tanrım ne büyük bir merak içindeydi bu bakış. Durmadan sormaktaydı. Hayattan ne beklediğimi sormaktaydı...Günü birlik yaşama içinde elde edilebilen sayısız imkanlar kaçırmıştı.
Bu durumda ona bakmak zordu. Huzursuz kımıldayarak ondan kurtulmaya çalıştım. Fakat bakışımı tutmuştu, ondan ayrılamıyordum, tanışmıştık bir kere. Tekrar karşılaştığımız takrirde, sorularını, ikinci kez tekrarladığını bilerek, düşündü mü der gibi, başkalarının öğrenmelerine duyulan güvensizlikle, yine alay ederek tekrarliyacağını düşünüyordum. Fakat umulmadık bir anda başka, herhangi bir şeyle ilgilenmeye başladı... Birden sahipsiz kalmıştım. Bakışım, yere paralel durmak zorunda bulunan, fakat içindeki sertlik süratle yumuşayan bir bakır tel gibi eğiliyordu boyuna. Durumun saçmalığını kavrayıncaya kadar bir an bocaladım. Bu belki de devam edecekti ama, seni hissettim. Evet, bakıyordun, yanılmamıştım...Bunu hissetmemden ne kadar önce başlamıştım bilmiyorum ama, bakışlarımız karşılaşınca kaçtın, önüne döndün...ve dönmen için zamanın vardı. Fakat dönmemiştin. Omuzlarından bana dokunup kaldığını anladım.
Görüyordun, beni hissediyordun.
Ve o zaman başladı.
İste yine bir şey var.
Bakıyordum sana.
Şimdi birşeysin benim için...Varsın.
Fakat bocalıyordum.
Gizlice düşündüğüm, farkedilmesinden korktuğum hakikat sen miydin, yoksa ben, hatırasızlığı, boşluğu, en ucuz şekilde, sırtımdan korkakça, hiç bir teşebbüste bulunmadan birden bire atmak için yine hayal mi kuruyordum.
Dedim ya işte, bocalıyorum.
Yeniden yaşamaya başlamak kolay mı?
Yaşamak s.168-174
Cahit Zarifoğlu
Ah, yaşamak ne tatlı!
Her şeye rağmen, her ihtimale, her şüpheye hatta her tecrübeye, her kanaate rağmen yaşamak; kainatta insanlar için saklı bin türlü zevk ve sevinç imkanlarından avuç dolusu faydalanmak ve kendimizi ezeli ve yanılmaz tabiatın kanunlarına bırakarak devamlı bir yanlış kaynağı olan beynimizin icat ettiği birtakım rahatsız edici ve muzip kuruntulardan kaçmak; her dakikanın kendine mahsus tatlı özünü alıp tortusunu günler selinin akışına bırakmak, bundan daha yüksek hikmet bundan daha doğru hayat prensipi olabilir mi?
Akan suyu severim ben
Işıldayan karı severim
Bir yeşil yaprak
Bir telli böcek
Yeşeren tohum
Güneşte görsem
Sevinç doldurur içime
Bir günü
Güzel bir günü
Güneşli bir günü
Hiçbir şeye değişmem
Necati Cumalı
ALIŞACAKSIN BİLİYORUM (ŞİİR)
(XXX)
Bir gün aradığın insanı
hayatına alırsan
sakın ona nefesim deme!
aldığı her nefesi
geri veriyor insan...
(XXX)
dillendirilmeyen hüzün zehirler
konuşamadıkların gözlerine dolar
göze alamadıkların sözlerine
işte bu yüzden yazıyorum
öyle bir söz yazarsınki
bütün bir hayatı anlatır
öyle bir hayat yaşarsınki
bütün sözler anlamsız kalır
(XXX)
işte öylesine bir
öykünün sonuymuşum meğer
daha girişinde kandırmışlar beni
nasıl bir ölümse bıraktığın
hala hayattayım.
oysa sen benim
yerde bulduğum GÖKYÜZÜMDÜN
bir insanın kalbi
defalarca gücenebilir başkalarına
ama bir kere kırılır bazılarına...
(XXX)
her seven kendi aşkının katilidir
affetmek ağır iyileşen bir yaradır
ve gerçek yaralar
tenin üstünde değil
altında kanar....
bu yüzden ihanet güçsüz aşkları sever
çok zalim oldukları için değil
kalbimin kapılarını
ölçüsüzce onlara açtığım için
bu kadar yaralar beni
anlıcağın bildiğin gibiyim hala
yani unutabileceğin kadarım...
(XXX)
ne kötü değilmi
insanın sende kaybolup
kendi içinde ölmesi...
sana verdiklerime üzülmedimde
benden çaldıkların içime oturdu
dilerim Allahtan bir gün kalbin görür
gözlerinin görmezden geldiklerini
ama herşeye rağmen
bu hayattaki en güzel yanlışımdın sen
(XXX)
ne kadar garip bir dünya değilmi
kadınlar kalbinden sildiklerini
aklına yazıyor...
emekleyerek seven erkekler
koşarak terk ediyor...
kırılmış kolların sıcağı
üşütüyor...
yinede üzülmüyorum
çünkü biliyorum...
Allah kimsenin ağlayarak kaybettiğini
kimseye gülerek kazandırmıyor...
(XXX)
ne zordur
gözlerdeki gülüşlerle
başlayan hikayelerin
o gözlerdeki yaşlarla bitmesi...
gözyaşıyla bile temizlenmez
karşılıksız aşkın Lekesi...
sen benim için Vazgeçilmez
bir VAZGEÇENDİN
Aşk celladına güvenmektir
dedim sevdim...
Aşk bir çıkmaz sokağa yalnışlıkla girip
bilerek çıkmamaktır dedim yine sevdim...
nasıl sevdiğimi özlediğimi bilsen
gittiğin yollardan utanır,
geri gelirdin...
(XXX)
yalnış başlayan şeyler,
doğru bitebilirmiydi.
bitmezdi, bitmedi.
beni hep içinde yaşattın,
keşke arada bir kalbimede uğrasaydın...
tadına varamadığım aşk,
dilimi yakıyor şimdilerde.
insan gözleriyle arayıp bulduğunu,
nasıl unutur kalbiyle...
(XXX)
benim başımı yaslıcak
omuzlara değil,
bağrıma basacak taşlara
ihtiyacım vardı.
neden bana uzandın.?
halbuki sen;
sevmedikleriyle yaşayıp,
unutamadıklarıyla ölen
insanlardandın...
(XXX)
ben yolunu yolum yapmıştım,
sen geçerken uğramıştın...
aşk sen hariç herşeyi
ve herkesi kaybetmeye değer derdim.
ama ben bu aşkta
en çok seni kaybettim...
(XXX)
aşkın bitişi değilde
geride kalan herşey
yalan dolusu
yıkıyor insanı...
geçmişindekini unutamayan
en çok şimdisindekini aldatır..
(XXX)
kirletilmiş bir ilişkiyi
bir tek ayrılık temizler..
yenilmedin sanma,
kanat çırpmayı bilmeyen kuş,
koşmayı uçmak zanneder.
(XXX)
bir hikayenin daha sonuna geldik işte
hayat ne garip,
ummadığın insanlar adam oluyor
adam sandıklarınsa yalan..
zaten bu hep böyle değilmiydi
kimileri yokken bile var gibiydi
kimileri elimizi tutarken bile
yanımızda değildi...
(XXX)
mutlu olmak herşeye sahip olmak değil.
sahip olduğun kadarını,
herşeyin yapabilmekti.
hayat bunu çok geç öğretti,
kaybettik, biz hep kaybedenlerdendik.
bizde şans yüzümüze gülmez
arkamızdan gülerdi...
(XXX)
bir zamanlar benim olan ellerin
şimdi neden ellerin
diye diye ağlıyorsam.
yenildiğimi sanma..
her göz yaşı yenilgi değildir
insan bazen,
daha fazla dayanabilmek için ağlar.
(XXX)
elbet yarında sabah olucak
bakalım bende batan güneş,
sende nasıl doğacak...
herkesin dünyası kendi gördüğü kadardır
gündelik bakmayı bilen gözde'dir.
gidişin öğretti bana,
bazı aşklar Aşka ihanettir.
(XXX)
keşke bana akıl vereceğine,
aklımı alacak kadar beni sevseydin.
seçtiğin yolda
sana mutluluklar diliyorum
unutmak alışmaktır,
unutursun demiyorum...
Ama ALIŞACAKSIN BİLİYORUM Kahraman TAZEOĞLU
Konu MorganStalk tarafından (18.Ağustos.2018 Saat 02:37 ) değiştirilmiştir.
Konu MorganStalk tarafından (18.Ağustos.2018 Saat 02:37 ) değiştirilmiştir.
Artık demir almak günü gelmişse zamandan
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne mendil, ne de bir kol.
Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli,
Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu.
Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.
Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden,
Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden.
Yahya Kemal Beyatlı
Seni öpsem, gülse bir halk
Seni öpsem, yoksulluk
Utansa verdiği acılardan
Kırılsa her türlü korkunun kanadı.
Seni öpsem, silinse
Alın çizgilerinden gam
Yürek kuytularından akşam.
Bir sonsuz yağmur yağsa
Aşkın kardeş bulutlarından
Aynı mutlulukla ıslansa dünya.
Ayrılığa kapanmasa kapılar
Odalar üzgün durmasa.
Seni öpsem, buğulanmasa gözlerin
Gülse yaz günleri gibi
İnsanların gölgeli yüzleri.
Kar yağmasa dar yoluna
Kardeşimi koynunda saklamış dağların
Çıkıp gelse alanlardan
Anılardan, duvarlardan
O gencecik ermişler.
Işısa yeniden annelerin yüreği
Çocuklar çoğalsa sevinçten
Çözülse babaların kaşlarındaki bulut.
Seni öpsem, boğulsa
Açtığı acının çukurunda
Yüzü kışlar kadar soğuk
O bilinçli kötülük
Arınsa ömrümüzün kiri, kederi…
Donup kalmasa dudaklarımda
Bir suç gibi öpüşün
Bencilliği andıran o buruk tadı
Mutluluk dokunmasa çoğul yanıma.
Seni öpsem ve dünya
Kurulsa yeniden
Sevgi kadar yumuşak, zengin ve ak…
bir adın kalmalı geriye
bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
aynaların ardında sır
yalnızlığın peşinde kuvvet
evet nihayet
bir adın kalmalı geriye
bir de o kahreden gurbet
sen say ki
ben hiç ağlamadım
hiç ateşe tutmadım yüreğimi
geceleri, koynuma almadım ihaneti
ve say ki
bütün şiirler gözlerini
bütün şarkılar saçlarını söylemedi
hele nihavent*
hele buselik hiç geçmedi fikrimden
ve hiç gitmedi
bir topak kan gibi adın
içimin nehirlerinden
evet yangın
evet salaş yalvarmanın korkusunda talan
evet kaybetmenin o zehirli buğusu
evet nisyan
evet kahrolmuş sayfaların arasında adın
sokaklar dolusu bir adamın yalnızlığı
bu sevda biraz nadan
biraz da hıçkırık tadı
pencere önü menekşelerinde her akşam
dağlar sonra oynadı yerinden
ve hallaçlar attı pamuğu fütursuzca
sen say ki
yerin dibine geçti
geçmeyesi sevdam
ve ben seni sevdiğim zaman
bu şehre yağmurlar yağdı
yani ben seni sevdiğim zaman
ayrılık kurşun kadar ağır
gülüşün kadar felaketiydi yaşamanın
yine de bir adın kalmalı geriye
bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
aynaların ardında sır
yalnızlığın peşinde kuvvet
evet nihayet
bir adın kalmalı geriye
bir de o kahreden gurbet
beni affet
Kaybetmek için erken, sevmek için çok geç
Şu anda 4 kullanıcı bu konuyu görüntülüyor. (0 kayıtlı ve 4 misafir)