instagram takipçi satın al
Sayfa 1 Toplam 2 Sayfadan 12 SonuncuSonuncu
Toplam 20 adet sonuctan sayfa basi 1 ile 10 arasi kadar sonuc gösteriliyor

Konu: Gebelik sorunları

  1. #1
    Uzak duя huzuя veя! SultanPinar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    08.Ocak.2016
    Mesajlar
    17,111

    Gebelik sorunları

    Booking.com
    Sık karşılaşılan rahatsızlıklar


    İnsanoğlu; anne karnı içinde ilk oluştuğu günden itibaren ortalama 266 gün keyifli bir yolculuk sürer. Bu yolculuğun ilk iki ayında adı "embryo" dur. İkinci aydan itibaren doktorlar bu canlıya "fetus" derler. Fetus latince bir kelime; anlamı genç demektir. Bu yolculuk sırasında anne adayı da aynı keyifle, ancak zaman zaman çeşitli küçük sıkıntıları da beraberinde yaşar. Embryo 15 günlük olduktan itibaren anne adayında adet gecikmesi başlar. İlk sinyali bebek vermiştir. Adet gecikmesinin 1. haftasında evde yapılabilecek basit idrar tetkiki ile gebelik tanısı konabilir.

    Bu ilk gebelik belirtisinin ardından, herkeste farklı şiddette hissedilen aşağıdaki belirtiler kendini gösterir.

    Göğüslerde büyüme, gerilme hissi:

    Memelerdeki bu değişim hormonların etkisi ile olmaktadır, göğüslere gelen kan akışı hızla artar, bu da gerilme ve duyarlılık hissine neden olur. Gebelik ilerledikçe östrojen, progesteron ve prolaktin hormonlarının artışına bağlı olarak süt kanalları büyür ve gelişir.
    Bazı anne adaylarında son aylarda (20. haftadan itibaren) süte benzer bir sıvı akışı olabilir. Bu durumda göğüsleri sıkmamak gerekir, olağan bir durumdur.

    Bulantı, Kusma:

    Gebelikte anne adaylarının sıkça rastladığı bu durum; tahminen gebelikte salgılanan bHCG hormonu etkisi sonucu oluşmaktadır. Genellikle ilk 12 hafta boyunca görülür ve ardından giderek azalarak kaybolur. Bulantının şiddeti ve buna kusmanın eşlik etmesi kişiden kişiye değişmektedir. Anne adaylarının yaklaşık yarısında değişen derecelerde bulantı-kusma yakınmaları olur.

    Sabah bulantıları (Morning Sickness) çok rahatsızlık veren bir olay olmasına rağmen nadiren bebek ve anne için tehlikeli olur. Birçok anne adayı, midesi boş olduğunda bu şikayetlerin arttığından yakınır. Bu yüzden gün içinde az ve sık yemek gerekir. Yatağınızın kenarında kraker, bisküvi gibi yiyecekler bulundurarak ve sabah kalkmadan önce birkaç parça atıştırarak yakınmalarınızı azaltabilirsiniz. Baharatlı, yağlı, kızarmış yiyeceklerden kaçının, bol su için.

    Bulantı ve kusmanın çok yoğun olup artık beslenme düzenini bozacak ve neredeyse gıda alınımını çok azaltacak seviyede olmasına "hiperemezis" adı verilir. Bu durum özellikle çoğul gebeliklerde daha sık görülür. Hiperemezis geliştiğinde anne adayına damar yolu ile dışarıdan sıvı (serum) ve glukoz (şeker) takviyesine gerek duyulur. Hafif bulantılar varlığında; bunun geçici olduğunu bilmek, yemek kokularından uzak kalmak faydalı olacaktır. Bazen bulantı kesicilere (antiemetikler) gereksinim duyulabilir. Doktorunuz size uygun tedaviyi planlayacaktır.

    İdrar Sıklığında Artış:

    Gebelik ilerledikçe; büyüyen uterusun etkisi ile mesaneye bası sonucu mesane kapasitesi azalır. Daha az miktardaki idrar ile mesanede dolma hissi belirir. Bu da sık ve az miktarda idrar yapmaya neden olur. Hatta bazen anne adayları geceleri idrara sık kalkmak nedeni ile uyku problemi bile yaşayabilirler. Bu durum özellikle ilk 3 ay ve son 3 aylık gebelik periyodunda kendini gösterir. Nadiren idrar kaçırma da görülebilir. Bunlar tamamen olağan (fizyolojik) durumlardır. Ancak, idrar sıklığının yanı sıra idrar yaparken yanma, ağrı gibi yakınmalar da varsa, bir idrar yolu enfeksiyonu geçiriyor olabilirsiniz. Bu durumda doktorunuza başvurmalısınız.

    Yorgunluk ve Uyku:

    İlk 3 aylık dönemde uyuma isteği ve yorgunluk hissi çok sık rastlanan bir yakınmadır. Özellikle çalışan anne adayları daha belirgin yaşarlar. Vücudunuzun gebeliğe uyumu sırasında gelişen bu durum, bir hastalık belirtisi değil, tamamen normal bir süreçtir. Gebeliğin 3. ayından itibaren tekrar eski uyku düzeninize kavuşacağınızı bilmeniz belki de yeterli olacaktır.

    Gebeliğinizin son dönemlerinde ise uyuma güçlüğü yakınması ile karşılaşabilirsiniz. Bunun sebebi *** idrara gitmek, bebeğinizin hareketleri olabilir. Telaşlanmamanız önemlidir. Ilık bir duş, ılık bir bardak içecek, kitap okumak yararlı olabilir. Çay, kahve, kola gibi içeceklerden özellikle gece kaçınmalısınız. Gebeliğinizin son dönemlerinde endişelere bağlı uyku problemleri, korkutucu rüyalar gibi yakınmalar görülebilir. Uykusuzluk probleminizi doktorunuzla görüşünüz.

    İştah Değişikliği:

    Gebelik ilerledikçe oluşan en belirgin değişimlerden biri; artan besin gereksinimi sonucu oluşan iştah artışıdır. Kimi anne adaylarında iştah artışı çok fazla ve özellikle belli bir grup besin maddelerine karşı oluşur ki buna halk arasında aşerme denir. Normal zamanından farklı tatlı, tuzlu veya mevsimi olmayan yiyecekler arzulayabilirler. Bunun tıbbi bir açıklaması yoktur. Anne adayının çok çeşitli tip besin maddelerinden özellikle bir gruba yönelmesi durumu da yine en belirgin olarak ilk 3 aylık gebelik periyodunda görülür. Kimi zaman anne adayı; toprak, kil vb... zararlı olabilecek maddeleri yeme isteği duyabilirler. Kimi zamanlarda gebelik dışı çok severek yenilen bir besin maddesine tiksinti gelişebilir.

    Gebeliğin ilk aylarından itibaren tükürük bezlerindeki salgı artışı sonucu anne adaylarında aşırı tükürük salgısı (pityalizm) gelişebilir. Bu durum daha çok bulantı nedeniyle tükürük yutmada güçlük sonucu olur. Bulantıların kesilmesinin ardından tükürük salgısının azalması beklenir.

    Besin maddelerinin ağızda metalik bir tat bırakma hissi de sıklıkla rastlanan bir yakınmadır. Ağız içi tat alma duyularındaki değişik sonucu oluşur ve geçicidir.

    Kilo Alımı:

    Anne adaylarının en belirgin değişimi gebelik boyunca alınan kilolardır.

    Sağlıklı bir anne adayı dengeli beslenmelidir. Beslenmesinde protein, şeker ve yağ oranı dengeli olmalıdır. Başlangıç boy/kilo oranı (Body mass index) gebelik boyunca ortalama alınması beklenen kiloyu belirler. Normal bir tekiz gebelikte ortalama 10-15 Kg kilo artışı beklenir. Daha fazla kilo alımı siz ve bebeğiniz için sakıncalı olabilir.

    Eğer sigara kullanıyorsanız; bu sizin dengeli beslenmenizi olumsuz yönde etkileyecek ve çok belirgin bir şekilde bebeğinizin kilo alımı da beklenenden düşük olacaktır.

    Mide Yanması:

    Gebeliğin başından itibaren mide - barsak sistemindeki fizyolojik değişiklikler, artan gebelik hormonu etkisine bağlı olarak kendini gösterir. Mide yanması gebelerin yaklaşık yarısında görülür. Progesteron hormonu yükselmesine bağlı olarak mide - barsak sistemindeki düz kaslarda gevşeme olur ve aynı zamanda yemek borusu ile mide arasındaki kapı (sfinkter) eskiye oranla daha fazla açık kalır. Midede yenen besinlerin hazmedilmesi ve bağırsaklara doğru ilerlemesi daha uzun zaman alır. Asitli mide içeriğinin yemek borusuna doğru kaçışını kolaylaştırır. Bu da anne adayında mide yanması, ekşimesi ve geri kaçış arttıkça ağızda ekşi-acı bir tat belirmesine neden olur. Bu yakınmalar sık sık, bölünmüş porsiyonlar halinde ve daha az yağlı yemek tüketmekle önemli miktarda azaltılır. Yemeğinizi yavaş yemeli ve iyi çiğnemelisiniz. Yemek yedikten hemen sonra yatmamak, en erken 2 saat sonra yatış pozisyonuna geçmek oldukça faydalı olabilir. Gece yatarken düz yatmamaya gayret edin, başınız 15-30 cm yüksekte olsun. Yine de yakınmalar devam ediyorsa doktorunuz antiasid ilaç tedavisini önerebilir.

    Kabızlık:

    Kabızlık; gebelikte sık görülen bir diğer yakınmadır. Yukarıdaki nedenle boşaltım sisteminin yavaşlaması ve büyüyen uterusun kalın bağırsağın son kısmına (rektum) bası yapması sonucu gelişir. Bol miktarda sıvı tüketilmesi (günde en az 3 litre), lifli-posalı besinler (meyve, sebze, baklagil, salata vb.) sorunu çözerler. Kahvaltıda kepekli ekmek yemeniz yardımcı olacaktır. Eğer beslenme tedbirlerinden fayda görmezseniz bizim önerilerimizle bir laksatif kullanabilirsiniz.

    Eğer daha önceden kabızlık şikayetiniz varsa bu genellikle gebelikte daha da kötüleşir. Kabızlığın ilerlemesi ve büyüyen uterusun rektum toplar damarına basısı ile hemoroit (basur) oluşumu da gelişebilir. Bu durum da makat bölgesinde ağrılı bir şişlik oluşur. Kabızlık önlenemezse ıkınmalar ile karın içinde basıncın artması; hemoroitin ilerlemesine ve ağrının artmasına hatta kanamaya neden olabilir. Bu durumda doktorunuz gereken tedaviyi düzenleyecektir.

    Dişeti Değişimleri:

    Gebelikte dişetlerinde hiperplazi denen şişkinlik ve ağrıya sebep olan kabarmalar görülebilir. Dişlerin fırçalanması sırasında hassasiyet ve kanama yakınmasına sebep olabilir. Sık fırçalamak, diş etlerine masaj yapmak, yumuşak uygun diş fırçası seçimine dikkat etmek gerekir.

    Tansiyon düşüklüğü ve çarpıntılar:

    Gebelikte çok belirgin olan değişimlerden biri de kalp-damar sisteminde olan fizyolojik değişikliklerdir. Gebelik boyunca kanı oluşturan sıvı kısım (plazma) ve kanın şekilli elementleri (alyuvar - akyuvarlar vb.) belirgin bir oranda artış gösterirler. Bu değişim, uterus ve gelişen fetusa besin ve oksijen (O2)' nin yeterince taşınabilmesi içindir. Kalbe binen yük gebelik öncesi döneme göre yaklaşık %50 oranında artış gösterir. Bunun sonucunda gebelikte kalp atış sayısında bir miktar yükselme olur. Kalbin bu atım hızındaki artış çarpıntı olarak hissedilir.

    Aynı zamanda özellikle gebeliğin ilk ve ikinci 3 aylık periyodunda hafif bir tansiyon düşüklüğü fizyolojik bir durumdur. Kalp atış hızı belirgin ve çarpıntı hissi yoğun ise; altında bir anemi (kansızlık) durumu yatıyor olabilir. Yakınmalarınızı doktorunuza bildirmeniz son derece önemlidir. Basit bir tam kan sayımı ve fizik muayene ile durumun gebelik nedeniyle olup olmadığı ayırt edilebilir.

    Varisler:

    Gebelikle birlikte karın içinde basınç artışı sonucu toplar damarlardan kalbe dönen kanın akışında bir miktar güçlük başlar. Bu da özellikle bacaklarda bazen de vulva-vajen bölgelerinde varis denen damar genişlemelerine neden olabilir. Varisler gebeliğin geç dönemlerinde daha sık görülür. Özellikle gebelik öncesi varisi bulunan kişilerde bu varislerde belirginleşme, artma oluşabilir. Çok uzun süre ayakta kalmaktan kaçınmak, bacak kaslarını çalıştırıcı ritmik egzersizler (özellikle uygun tempoda günlük yürüyüş yapmak), yatarken dolaşımı kolaylaştırmak için bacakları yükseltmek hem varis oluşumunu azaltır hem de varolan varislere bağlı ağrı yakınmanızı hafifletir.

    Ödem:

    Vücutta plazma (sıvı) miktarının artışı ve özellikle gebeliğin son aylarında kilo artışları sonucunda ayak sırtı, ayak bileği, eller ve parmaklarda bir miktar 'ödem' adı verilen şişlikler gözlenebilir. Gebelik boyunca aldığınız kilonun dörtte biri sıvıdır. Çok fazla süre ayakta kalmakla bu şişlikler daha da belirginleşebilir. Mümkün olduğu kadar el ve ayaklarınızı dinlendirin. Ödemin daha çabuk çözülmesi için ayakları yukarı kaldırarak (altına destek koyarak) yatmak faydalı olacaktır. Rahat, sıkı olmayan ayakkabılar seçilmelidir. Ayak numaranız artabilir. Eğer ödem ayak sırtından daha farklı bölgelerde belirginleşiyorsa, bacak şişmesi halini aldıysa bu durum Preeklampsi denen bir hastalığın belirtisi olabilir. Bu durumun varlığı yapılan fizik muayenelerde erken dönemde saptanabilmektedir. Tansiyon yükselmesi ve idrar tahlilinde protein varlığı araştırılır.

    Baş Ağrıları:

    Daha önceden baş ağrıları olan anne adaylarında gebelikte iki olasılık söz konusudur: baş ağrıları azalabilir veya artabilir. Baş ağrıları ilk defa gebelikte ortaya çıkabilir. Mümkün olduğu kadar ilaç kullanımından kaçındığımız bu dönemde zorunlu durumlarda doktorunuzun tavsiyesi ile zaman zaman parasetamol tabletleri kullanılabilir.

    Eğer baş ağrıları gebeliğin ilerleyen dönemlerinde ortaya çıkmışsa bu yüksek tansiyon nedeniyle olabilir ve incelenmelidir.

    Anemi: (Kansızlık)

    Hemoglobin değeriniz belli bir sınırın altına düştüğünde buna anemi denir. Gebelikte bir dereceye kadar hemoglobin düşüşü normaldir. Eğer hafif dereceli kansızlık söz konusu ise bu sizde hiçbir belirtiye neden olmayabilir. Ağır kansızlık (derin anemi) durumunda, çarpıntı, bayılma, baş dönmesi, nefes darlığı oluşur. Diğer gebelik yakınmalarına zıt olarak, kansızlık, hem anne hem bebek için tehlikeli olabilir. Bunun için gebelik süresince demir ve folat takviyesi almanızı ve aralıklı olarak kan sayımı yaptırmanızı öneriyoruz.

    Kramplar:

    Özellikle ikinci ve üçüncü 3 aylık periyotlarda sık görülen yakınmalardandır. Bacaklara binen yükün artması, eskiye oranla fizik aktivitenizin azalması ve kas yorgunluğunun kolaylaşması sonucu oluşurlar. Bazen kalsiyum, magnezyum elementlerinin yetersiz alımı sonrasında görülebilir. En rahatlatıcı çözüm düzenli, doktorunuzun önerdiği tür egzersizleri gebelik başından itibaren yapmaktır. Süt ve süt ürünleri tüketiminizin düzenli olması da krampların sıklığını azaltacaktır.

    Bel - Sırt Ağrıları:

    Gebelik ilerledikçe artan ağırlık, uterus ve fetusun ağırlığı, fazlalaşan sıvı oranları sonucu yerçekimine karşı koymak için ister istemez omurgada pozisyon (postür) değişiklikleri oluşur. Bel-sırt omurlarına içe dönük bir eğim verilmesi nedeniyle, özellikle aşağı sırt ve bel bölgesinde yoğun ağrı hissi olabilir. Oldukça sık görülen bir yakınmadır. Omurga çevresindeki kasların bu duruşu sağlayabilmek için uzun süreli kasılı (spazm) kalmaları ağrının başlıca sebebidir.

    Omuzlar dik olacak şekilde uygun duruş pozisyonunu sağlamak, otururken bel bölgenizin arkasına uygun büyüklükte bir yastığı koymak, ortopedik ve yüksek topuklu olmayan uygun ayakkabı giymek, yattığınız yatağın nispeten sert ve ortopedik olmasına dikkat etmek, dinlenmek bu tür yakınmalarınızı hafifletebilir.

    Gebeliğinizin ilerleyen aylarında progesteron hormonu ile eklem yerlerinizdeki bağların yumuşaması sonucu özellikle pelvis kemikleri denen leğen kemikleri arasındaki ayrılma sırt, kalça, bacak üst kısımlarına yayılan yoğun ağrılara neden olabilir. Aslında bu durum, vücudun doğal olarak kendini doğuma hazırlamasıdır. Ligamanlarınız doğuma hazırlanmak için gevşer ve postürü korumak için kaslarınız daha çok çalışmak zorunda kalır.

    Bazen de omurilikten çıkan ve vücuda yayılan sinir kılıflarındaki ödem sonucu siyatik türü bacağa yayılan ağrılar görülür. Doktorunuzun masaj önerileri doğrultusunda birtakım egzersiz, gerekirse medikal (ilaçla) tedavi, dinlenme ile bu sorunla kolaylıkla baş edilebilir. Tüm bunlar doğum sonrası şiddeti giderek azalacak yakınmalardır. Doğum sonrası yapılacak size önerilen uygun egzersizlerle yakınmalar tamamen geçecektir.

    Akıntı:

    Gebelikte damar dışına çıkan sıvı miktarının artması, hormonal değişimler vb nedenlerle vaginal akıntı miktarında önemli oranda artış olur. Vajinal akıntı artışı daha gebeliğin ilk haftalarından itibaren hissedilir. Ancak bu akıntı renksiz ve kokusuzdur. Eğer akıntının miktarı dışında; koyu sarı - yeşilimsi renk değişikliği, kötü koku varlığı yada kaşıntı gibi ek yakınmalar da varsa en kısa zamanda doktorunuzu bilgilendiriniz. Bazen varolan bakteriyel bir enfeksiyon, düşük , erken doğum , erken membran rüptürü (su kesesi açılması) gibi önemli sorunlara neden olabilir. Bu durumun tanısı kolaylıkla yapılabilmektedir ve uygun tedavinin seçimi ile risklerden kolaylıkla uzak kalabilirsiniz. Gebeliğin özellikle de son aylarında size olağan dışı gelen her türlü akıntı artışında daha dikkatli olunmalıdır. Çünkü bazen su kesenizin erken açılması (EMR) sonucu vaginal yolla amnion sıvısı sızması olabilir. En ufak bir şüphede doktorunuzu bilgilendiriniz.

    Cilt Değişiklikleri, Gebelik Maskesi:

    Anne adaylarında çeşitli düzeylerde görülebilir. Belirli vücut bölgelerinde cilde koyu rengini veren melanin pigmentlerinin bölgesel artışı sonucu olur. Özellikle bazı anne adaylarında yüzde maske tarzında olabilen bu koyu renk görüntüye kloazma adı verilir.

    Güneş ışınlarına direkt maruz kalma ile durum belirginleşebilir. Doğum sonrası bu renk koyulaşmaları loğusalık dönemi boyunca giderek azalacak ve tamamen kaybolacaktır. Ancak yinede direk güneş ışığına maruz kalmamak ve bu durumu önlemek için uygun bir güneş kremi kullanılmalıdır.

    Gebelikte nevus denen "ben" lerin boyutları artabilir, renkleri koyulaşabilir. Yine bazı anne adaylarında, ciltte yağlanma sonucu aknelerde artış olabilir. Tam tersine kimileri de ciltte kurumadan yakınabilirler. Uygun temizleyici sabunlar ve nemlendiriciler kullanılabilir.

    Özellikle gebeliğin ikinci yarısından itibaren karın cildinde gerginliğe bağlı çatlaklar (stria) sıkça görülür. Hızlı kilo artışı ile bu çatlaklar bacak, kalça yüzeylerinde de izlenebilir. Cildin esnekliği kişiler arasında belirgin farklılık göstereceğinden çatlak oluşumu herkeste farklı boyutta olur. Cilt esnekliğini bol sıvı alarak, uygun kremler kullanarak destekleyebiliriz. Başlangıçta koyu mavi-mor renkli bu cilt izleri, doğum sonrası renklerini kaybedip sedefi renkte izlere dönerler.

    Kaşıntı sık karşılaşılabilen bir diğer yakınmadır. Sıklıkla gerginleşen cilt bölgelerinde görülür. Ilık duş almak, bol rahat giysiler ve nemlendiriciler faydalı olabilir. Şiddetli kaşıntı durumunda, safra yolları ile ilgili bir anormallik olabileceğinden (gebelik kolestazı), doktorunuzla görüşmelisiniz.

    Düşmeler:

    Gebelik ilerledikçe ve karnınız büyüdükçe denge merkeziniz değişir. Ligamanlarınızın progesteron hormonu etkisiyle gevşemesi de burkulmalara daha yatkın bir durum yaratır. Özellikle merdiven inerken dikkat etmelisiniz. Kısa topuklu (düz değil) ayakkabılar giyin. Düz ayakkabı giymek, gebelikte taban düşüklüğü riski arttığından önerilmez. Gece tuvalete kalktığınızda düşmekten korunmak için bir ışık açık bırakmak basit bir tedbirdir.

    El ve parmaklarda karıncalanma- uyuşma:

    Gebeliğin ikinci 3 ayından itibaren el ve parmaklarda uyuşma, karıncalanma görülebilir. Bazen kollarda ağrı hissedilir. Bu durum özellikle sabahları şiddetlidir ve gün içinde, hareket ettikçe, giderek azalır. Karpal tünel sendromu olarak adlandırılan bu problem bilekteki sinir kılıflarının ödem ve bası nedeniyle sıkışmasına bağlıdır.

    Görme Bozukluğu:

    Bazı anne adayları, görme bozukluğundan söz ederler. Gebelik sırasında göz içi sıvı dengesi değişimi sonucu hafif lens şişmesi olabilir. Bu durum doğum sonrası kaybolur. Ancak ani başlangıçlı görme bozukluğu, özellikle gebeliğin son aylarında gözlerde sinek uçuşmaları diye tanımlanan durumlarda en kısa zamanda doktorunuzu arayınız. Çünkü preeklampsi denen (gebelik zehirlenmesi) durumunun ağırlaşmasına bağlı olarak da gelişebilir.

    Psikolojik Değişiklikler:

    Gebeliğin ilk aylarından itibaren duygusal değişimler sıklıkla anne adaylarını etkiler. Çabuk hüzünlenme, yersiz alınganlıklar, ayrıntılarla çok ilgilenme, uyku düzeni bozuklukları, sinirlilik anne adayının çok yakın çevredeki kişilerin dikkatini çekmektedir. Bu durumda stress hormonlarındaki değişimlerin sebep olduğu düşünülür. Yakın çevrenin anne adayına oldukça faydalı olacaktır.

    Tüm bunlara rağmen özellikle bebek hareketlerinin hissedilmesinden itibaren anne ile bebeğin arasında daha bu dönemde kurulan güçlü iletişim anne adayının bu dönemi keyifle sürdürmesini sağlamaktadır.

    Gebelikte aşerme
    Gebelik ve artmış tükürük salgısı
    Gebelikte ayaklarda ve ellerde şişme
    Bacağa vuran ağrılar ve bel fıtığı
    Gebelik ve bel ağrıları
    Gebelikte bulantı ve kusma
    Gebelik ve depresyon
    Gebelik ve gece krampları
    Gebelikte idrar kaçırma
    Gebelik ve göğüslerden süt gelmesi
    Gebelik ve kabızlık
    Gebelikte kaşıntılar
    Karında kasılma ve sertleşmeler
    Varis
    Yorgunluk
    Akıntı sorunları
    Şişmanlık
    Çoğu insan zekaya inanır, ben inanmıyorum, bizi birbirimizden ayıran emektir, ben çalışmaya inanıyorum..Prof. Dr. Aziz Sancar

  2. #2
    Uzak duя huzuя veя! SultanPinar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    08.Ocak.2016
    Mesajlar
    17,111
    Gebelikte aşerme

    Anne olanlar çektikleri, baba olanlar da şahit oldukları için pek çok insanın yaşadığı bu hâdiseyi çok iyi bilirler. Meselenin aslını bilmeyen bazıları; "yine kim bilir ne yedin?" diye hanımını suçlar. Hanımlar da kendi aralarında konuşurken; "Aman benim hâmileliğim çok sıkıntılı oluyor" diyerek tekrar çocuk sahibi olmak istemediklerini söylerler. Bazıları da kış ortasında karpuz, yazın portakal isteyerek etraflarındakileri seferber ettiklerinden söz ederler. Mide bulantısı, kusma veya belli gıdalara karşı aşırı isteklilik veya isteksizlik olarak bilinen, hâmileliğin göstergesi olan belirtiler, halk arasında aşerme deyimi veya sabah hastalığı ile ifade edilmektedir. Aşerme belirtileri genellikle hâmileliğin ilk üç ayı içinde (7-12 haftalar arası) müşahede edilir. Aşermenin klinik göstergesi olan bulantı ve kusmaların şiddeti, bünyeden bünyeye ve beslenme muhteviyatına bağlı olarak değişir. Hâmile kadınların çoğunda bulantı ve kusma şikâyetleri, hâmileliğin dördüncü ayından itibaren kesilir. Çok az kadında bu şikâyetler dördüncü ve beşinci aya kadar uzayabilir.
    Son yıllarda yapılan araştırmalar bu hâdisede kudreti ve rahmeti Sonsuz Yaratıcının çok hikmetlerle perdelenmiş bir şefkatini ortaya çıkardı. Evet, aşermek bir sıkıntı veya hastalık değil, tam aksine yavruyu koruyan bir fizyolojik kalkandır.

    Normal seyreden aşermelerin, hem anne hem de gelişmekte olan cenin için çok faydalı olduğunu gösteren araştırmalar, ilk anda şaşkınlıkla karşılandı. Bugüne kadar, eğer aşerme çok şiddetli yoğun kusmalara yol açıyorsa; tuz, vitamin eksikliklerine ve vücut sıvılarının dengesinin bozulmasına yol açabileceğinden tedaviye gidilmelidir, deniliyordu. Bu şiddetli bulantı ve kusmalar, tıp dilinde özel bir sendromla (hyperemesis gravidarum) ifade edilir.

    Aşermeye ne sebep olur?

    Aşermenin kesin sebepleri tam bilinmemekle beraber, hâmilelikle meydana gelen hormonal değişikliklerin veya kan şeker seviyesindeki değişmelerin önemli rolü olduğu bilinmektedir. Hâmileliğin başlangıcında artan ve anne ile yavru arasındaki alış-veriş yolu olan plasentadan salınan östrojen, anne adayının koku alma duyusunun hassasiyetini artırır. Bu açıdan östrojen bakımından daha zengin olan hâmile kadınlar, ilk üç ayda erkeklere nazaran daha iyi koku alırlar. Östrojen ve progesteron hormonları ayrıca beyin sapındaki "kemoreseptörleri aktive edici bölgenin" hassasiyetini artırarak kandaki çok az (eser) miktarda bulunan toksinlerin (zehirlerin) keşfedilmesini sağlar. Beynin bu bölgesi kanda bulunan toksinin farkına vardığında, bulantı ve kusma hislerini harekete geçirir. Helicobacterpylori isimli bakterinin de ciddi bulantı ve sık kusmaların ortaya çıkışında rol aldığına dair raporlar vardır.

    Mide bulantısı ve kusmanın, genel olarak bünyenin yabancı cisimlere karşı geliştirdiği bir savunma sistemi olduğu göz önüne alınırsa, aşermenin; bulantı, kusma gibi klinik belirtilerinin bir hastalık olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği tartışmalı hale gelmektedir. Östrojen, pro-gesteron ve diğer hormonlardaki değişiklikler, vücudun bu koruyucu sistemle birlikte ortaya çıkardığı nörohormonal cevaplardır. Aşerme sendromlarına sahip olan ve olmayan hâmile kadınlar üzerindeki son araştırmalar, aşermeye, artan hormonların seviyesinin sebep olamayacağını göstermektedir. Ayrıca hâmilelik esnasında bir kadın belli gıdalara karşı tiksinti veya bulantı hissi geliştirirse, bu şikâyeti ortadan kaldırmanın hâmileliğe ve cenine herhangi bir olumlu katkı sağladığına dair bir bilgi de henüz yoktur. Aksine son araştırmalar, bu rahatsızlığın bir hastalık durumundan ziyade, annenin rahminde gelişmeye başlayan cenin için önemli faydaları olan bir korunma sistemi olduğunu ortaya çıkarmıştır. Bu konuya 1995 yılında ilk dikkati çeken Margie Profet (The University of California at Berkeley), olmuştu.1 Bu araştırmacı, aşermenin insan bedeninin içinde mucizevî bir şekilde geliştirilen yeni canlıyı muhtemel tehlikelerden sakınmaya müteveccih ilâhî bir rahmet mekânizması olduğunu ve cenini gıdalardaki tabii toksinlerden koruduğunu öne sürmüştü. Tespit ve iddialara göre aşerme sendromlarıyla hâmileliğin kritik dönemlerinde belli gıdaları yemekten uzak kalan bir kadının, sağlıklı bebek dünyaya getirme şansı oldukça artmaktaydı.

    Doğumla birlikte gelen sakatlıklar, günümüzde de oldukça önemli bir yer tutar. Sadece Kuzey Amerika'da yıllık doğumların yüzde iki ila üçü ciddi doğum sakatlıklarına sahiptir. Doğuştan gelen ve hâmilelik döneminde oluşan bu sakatlıkların bir kısmının genetik sebepleri bilinmesine karşılık, en az üçte ikisinin sebepleri bilinmemektedir. Profet'in yaklaşımına göre bunun sebebi, hâmilelik esnasında şuursuzca ve ölçüsüzce alınan gıdalarla aşerme sendromu göstermeyen kadınların rast gele yedikleri yiyeceklerdir.

    Cornell Üniversitesi'nde araştırmacı olan Paul Sherman ve arkadaşları, hâmile kadınların en az % 80'inin aşermesinin önemli hikmetleri olduğunu 2000 yılında oldukça ikna edici delillerle ortaya koydular.2 Biyolojik bedenin belli gıdalara karşı aşırı hassasiyetinin hikmeti, hem anneyi hem de cenini, besinlerdeki muhtemel tabiî toksin ve mutagenlerden (mutasyon yapıcı zararlı maddeler) korumak olduğunu Sherman ve ekibi de doğruladı. Hâmileliğin başlangıç döneminde bulantı ve kusma hisleri (aşerme), potansiyel olarak toksin riski taşıyan gıda ve sebzeleri, annenin yemesine mani olmaktadır. Akıldan ve ilimden mahrum birçok hayvanın sevk-i İlâhî ile bazı gıdaları bulup yemesi gibi bir şefkat ve rahmet, gelişmekte olan masum bir insan yavrusu için de ihsan edilir.

    Hâmilelikte bulantı ve kusmayla karakteristik aşerme sendromunu yaşayan kadınların düşük yapma ihtimalinin çok düşük; aşerme sendromu yaşamayan hâmilelerin ise, düşük yapma ve sakat bebek doğurma risklerinin oldukça yüksek olduğu da ortaya çıkarılmıştır. Flaxman ve Sherman bu yorumlarını yapabilmek için 16 ülkeden 79.000 hâmile kadını içine alan 56 araştırmanın sonuçlarını analiz etmiştir. Hâmile kadınların % 65'inde en az bir gıdaya karşı tiksinti, geğirme ve bulantı hisleri gelişmişti. Aşeren hâmilelerin % 16'sı kafeinli içeceklere karşı tiksinti duyarken, % 8'i ise; brokoli, lâhana gibi sebzelere ve çiçeklere, % 4'ü de baharatlı ve acımtırak yiyeceklere karşı bulantı ve tiksinti hissi geliştirmiştir. Enteresan olan husus, bu sebzelerin ve baharatlı yiyeceklerin hepsinin yapılarında tabiî toksinlerin bulunmasıdır. Sebzelerdeki tabiî toksinler, bitkilerde hastalık yapabilecek ve zarar verecek mikroorganizma ve böceklere karşı, bitkinin korunması için rahmet ve şefkatin ayrı bir boyutu olarak sentez edilmektedir. Ancak bu sebzeler, hiç bir korunma sistemi olmayan ve hızlı bir çoğalma sürecinde olan cenine de zarar verme riski taşıdığından, annenin bünyesinde oluşan bulantı ve tiksinti hissiyle bu yiyeceklerin bünyeye alınması engellenmekte ve bebeğin sağlıklı gelişmesine yardımcı olunmaktadır. Aşeren hâmilelerin % 28'lik kısmında ise; hayvanî gıdalara karşı bir tiksinti ve bulantı hissi ortaya çıkmaktadır. Cornell Üniversitesi'ndeki araştırmacılar 27 farklı toplumdaki aşermeyle ilgili kayıt ve bulguları da karşılaştırarak, tespitlerini güçlendirmişlerdir. 27 toplumun 7 tanesinde aşerme olayı vardı, ama klinik bir problem olarak görülmüyordu. Çünkü bu kişiler, etten ziyade mısır, pirinç ve patatesle beslenme alışkanlığına sahiptiler. 20 toplumda ise aşermeyle ilgili klinik şikâyetler yaygındı. Sebebi ise, bu toplumların beslenme alışkanlığı, et ve hayvanî gıdalar ağırlıklıydı. Etle beslenen hâmile kadınlarda embri-yonun gıdası etteki proteinlerden sağlanacağı için, etteki muhtemel hastalık yapıcı mikroorganizmaların ve parazitlerin cenine zarar vermesi söz konusudur. Onun için annenin, bu gıdaları bünyesine almasının engellenmesi gerekir. Bunun için de annenin tat ve koku alma hassasiyeti, gebeliğin başlangıcında bir kaç yüz misli artırılarak, potansiyel tehlike taşıyan gıdalara karşı bir tiksinti ve bulantı hissi oluşturulmaktadır.

    Çoğu hâmile kadına göre bu bulantı ve tiksinti hissinin başlayıp ve bitmesi, aniden ortaya çıkan ve kaybolan bir durum olmasına rağmen, hâmilelik süreci açısından oldukça mânâlıdır. Aşerme ile ilgili şikâyetlerin en yoğun olduğu dönem, aynı zamanda hâmileliğin en kritik dönemidir. Gebeliğin bu ilk üç ayında, organlar oluştuğundan embriyonun kimyevî maddelere en fazla hassas olduğu süredir. Bu dönemde hayatî ve mucizevî bir değişiklik yaratılarak, annenin bağışıklık sistemi, embriyonu red etmemesi için baskılanır. Bu sâyede embriyon reddedilmeden rahmin (uterusun) duvarına ağacın toprağa kök salması gibi sıkıca yapıştırılır. İmmün sistemin baskılanması yavru açısından çok önemli bir avantaj iken, anne için hastalık yapıcı mikroplara karşı açık ve hassas hale gelmesi bir dezavantajdır. Bağışıklık sisteminin baskılandığı bir dönemde hâmile annenin bozulmuş gıdaları ve potansiyel olarak parazit ve hastalık yapıcı mikroorganizmalar taşıyan gıdaları almaması için, annenin beyindeki koku ve tat reseptörleri (alıcılar) çok hassas hale getirilir.

    Kahve kokusuna karşı oluşan tiksinti ve bulantı hissi, hâmileliğin önemli bir işaretidir. Kahvede binden fazla tabiî zehir bulunur. Kafein bunlardan sadece biridir. Bitki çaylarında da, baharatlar gibi tabiî toksinler çok boldur. Vitamin bakımından zengin havuç; psoralin olarak bilinen kimyevî maddeyi, mantarlar; hydrazini, fesleğen otu (Ocimum sp.); genetik mutasyonlara yol açan estragol isimli toksik maddeyi, kırmızı lâhana, çiçek, ve beyaz lâhana gibi sebzeler; l-isothiocyanate isimli mutasyon yapıcı maddeyi, patetes ve domatesin kabuğu da; solanin ihtiva eder. Bu bitkiler, söz konusu toksik maddeleri kendilerini düşmanlarından korumak için üretirler. Meselâ hâmile keçi-ler, acı bakla (Lupinus sp.) olarak bilinen tabiî toksin bakımından zengin otsu bitkiden çok miktarda yerlerse, yüksek sıklıkta sakat yavru doğurmaktadırlar. Bu sebze ve meyveleri yiyen insanlar, karaciğerlerinde bulunan detoksifiye edici (zehir yapısını bozucu) enzimler sayesinde, bu gıdaların zararlı tesirlerinden korunmuş olurlar. Ancak bu tabiî toksinler anne rahminde gelişen embriyon için oldukça tehlikelidir. Çünkü hâmileliğin ilk üç ayındaki embriyon, bu tabiî zehirleri zararsız hale getirecek sistemlere ve fizyolojik mekânizmalara henüz sahip değildir. Annenin aldığı ve tabiî toksinleri de ihtiva eden bu gıdaların, gelişen ve hızla çoğalan embriyonda tahribata yol açması kaçınılmaz bir durumdur. Çözüm olarak annenin bu çeşit gıdaları vücuduna almaması gerekir. Bunun için de annenin koku ve tat reseptörleri (alıcıları) aşırı derecede hassas hale getirilir.3

    Baharatların içindeki müessir maddelerin bir çoğu antimikrobiyal ve antiparazitik olduğundan baharatların yemeklerde kullanılması, erişkinler ve hâmile olmayan insanlar için koruyucu bir tesir sağlamaktadır. Bilhassa sıcak iklimlerde yaşayan insanların (Urfa-Adana bölgesi gibi), bol baharatlı ve acılı yemekler yemesi oldukça isabetlidir. Çünkü etlerin sıcakta bozulma riskinin yüksek olması ve potansiyel patojen (hastalık yapıcı) organizma bulundurma tehlikesi, bol acılı baharatlar kullanılarak azaltılmaktadır. Yemeklere konan bol acılı baharatlar, bir nevi dezenfektan işlemi görmektedir. Normal sağlıklı insanlar için geçerli bu durum, hâmile kadınlar için ise önemli bir risk unsurudur. Çünkü baharatların çoğu, antimikrobiyal maddeler yanında tabiî zehirler de bulundurmaktadır. Bu tabiî toksinlerin çoğu mutagenik özellik gösterdiğinden hızlı hücre bölünmesi ile büyüyen ceninin genomuna (genetik programına) zarar verme ihtimali çok yüksektir. Hâmile kadına baharatlı yiyeceklere karşı da bir tiksinti ve bulantı hissi verilerek, yavru, baharatların bu muhtemel tehlikelerinden korunmaktadır. Yetişkinlerde ve hâmile olmayanlarda ise; bu toksinlerin zararı karaciğerdeki sitokromlardaki detoksifiye edici (zehir parçalayıcı) enzimler tarafından yok edilmektedir. Ayrıca hâmile olmayanların bir embriyon kadar hızlı çoğalan ve mutagenik tesirlere karşı aşırı hassas organlara sahip olmamaları da ilâve bir koruyucu mekânizmadır.

    Aşerme döneminde hâmile kadınların en fazla tiksindikleri ve canlarının çekmediği yiyeceklerin başında; et, balık, tavuk ve yumurta gibi gıdalar gelir. Bu gıdaların (modern hijyenik saklama ve gıda ambalajlama şartları hariç tutulursa) hastalık yapıcı mikroorganizmaları ve parazitleri taşıma ihtimali oldukça yüksektir. Meselâ protozoa'lardan toxoplasma para-zitine, bozulmaya başlayan gıdalarda bol rastlanır (kedilerden bulaşır). Hâmileliğin ilk dönemlerinde gıdalarla alınırsa, annede enfeksiyona ve düşüklere yol açabilir. Bu açıdan hâmileliğin ilk üç ayında gözlenen aşerme durumu, anneyi ve çocuğu bütün bu muhtemel tehlikelerden koruyan fıtrî bir savunma sistemidir. Artık birçok tıp doktoru İngilizce'de "morning sickness-sabah hastalığı" olarak tarif edilen aşermenin, hastalık olarak isimlendirilmesini yanlış bulmaktadır. Aşerme; hastalık değil, anne ve çocuğa şefkat ve merhametin açık bir tecellisinin sahnelendiği fizyolojik uyum hadiseleridir. Dolayısıyla artık hamile hanımların mide bulantıları için aldıkları ilâçlara hiç gerek olmadığı gibi bir durumla karşı karşıya kalmaktayız. Geçmişte bu durumu bir hastalık kabul edip, birçok ilâç kullanan ve bu ilâçlardan dolayı sakat çocuk doğuran zavallı hanımlara şimdi daha çok üzülüyoruz. Keşke bu araştırmalar daha önce yapılsaydı ve aşermenin Rabbimizin verdiği bir nimet olduğu anlaşılabilseydi. Fakat bunun için önce kâinata ve insana bakışımızın değişmesinin gerektiği anlaşılmaktadır.

    Kısacası, hâmileliğin ilk üç ayında gözlenen aşerme hâdisesi, yukarıdaki bilgiler ışığında, hastalık olarak görülmemeli ve tersine hâmileliğin sağlıklı gelişiminin bir göstergesi kabul edilmelidir. Kadının hâmile kalmasıyla başlayan fizyolojik ve psikolojik değişikliklerin, aynı zamanda Yüce Yaratıcının hem cenine, hem de anneye hususî merhamet ve şefkatinin sebepler dairesinde bir tecellisinin olduğu ortaya çıkmaktadır. Hâmileliğin ilk üç ayından sonra riskli dönem büyük ölçüde atlatıldığından (immün sistemdeki baskının kalkması ve embriyonun organlarının gelişiminin büyük ölçüde tamamlanması gibi
    tabiî olarak aşerme şikâyetleri de kaybolmakta ve anne normal beslenme düzenine geri dönmektedir.
    Çoğu insan zekaya inanır, ben inanmıyorum, bizi birbirimizden ayıran emektir, ben çalışmaya inanıyorum..Prof. Dr. Aziz Sancar

  3. #3
    Uzak duя huzuя veя! SultanPinar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    08.Ocak.2016
    Mesajlar
    17,111


    Gebelikte ayaklarda ve ellerde şişme


    Neden? Gebelik ilerledikçe hücrelerarası sahada sıvı miktarı artar ve bu da dokuların daha "şiş" hale gelmesine neden olur. Özellikle ayak bilekleri gibi uterus basısı nedeniyle oluşan dolaşım yavaşlamasından çok etkilenen bölgelerde ödem adı verilen şişlikler ortaya çıkar. Ödemli bölgeye parmakla basıldığında bu bölgenin kolayca içe göçtüğü ve bir çukurluk oluştuğu, bu çukurluğun bir süre değişmeden kaldığı gözlenir. Ödemler çalışanlarda özellikle akşam saatlerinde daha belirgindir ve istirahatle hafifler.

    Öneri: Ayaklardaki şişmeleri etkili bir şekilde önleyecek bir tedavi yöntemi yoktur. Eskiden uygulanan tuz kısıtlaması, idrar söktürücü ilaç kullanımı gibi öneriler artık çağdışı olarak kabul edilmektedir. Zira ayaklardaki ödem gebeliğin fizyolojik değişiklikleridirler. Ancak ellerde, yüzde ve diğer bölgelerde oluşan şişliklerin preeklampsi habercisi olabileceğini unutmayın.

    Gebelikte eelrde ve ayaklarda şişme problemleri genellikle önemli bir probleme bağlı olmayabilir protein eksikliğine bağlı olarak özellikle ayaklarda şişlikler oluşur protein takviyesi ile bu sıkıntılar azaltılabilir fakat öncelikle gebelik hipertansiyonu ve böbrek rahatsızlıkları gibi gebelikte hayati tehlike yaratabilecek rahatsızlıklar ekarte edildikten sonra semptomatik tedavi yöntemleri uygulanabilir

    Eller ve ayaklardaki şişlikler aşırı kilo alımı ile beraber seyrediyors gebelik diyabeti ve gebelik hipretansiyonu mutlaka araştırılması gereken hastalıklar olarak araştırılması gerekir
    Çoğu insan zekaya inanır, ben inanmıyorum, bizi birbirimizden ayıran emektir, ben çalışmaya inanıyorum..Prof. Dr. Aziz Sancar

  4. #4
    Uzak duя huzuя veя! SultanPinar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    08.Ocak.2016
    Mesajlar
    17,111
    Gebelik ve artmış tükürük salgısı


    Pityalizm, gebelik sırasında tükürük salgısının fazla miktarda mineral içermesine bağlı olarak yoğunluğunun artması sonucu ağızda metalik acı bir tat oluşmasıdır. Bu rahatsızlık gebeliğin ikinci veya üçüncü haftasında birden bire başlamasıyla karakterizedir. Gebeliğin ilk üç ayında azalıp kendiliğinden kaybolabilir. Ancak gebeliğin sonuna kadar devam eden vakalar mevcuttur.Tükürük salgısındaki yoğunluk yutmayı güçleştirir ve sık tükürme ihtiyacının yanında, bulantı-kusmaya neden olabilir. Ağızda ve özellikle dilde kuruluk, tükürük bezlerinde şişlik, ağızda tahriş ve konuşmada zorlanma olabilir.

    Bu durumu oluşturan nedenler tam olarak bilinmemekle birlikte gebelik hormonlarının artması ve gebelikte oluşun bulantı nedeniyle yutmada isteksizliğin sebep olabileceği belirtilmektedir.

    Alınacak Önlemler:

    Pityalizm in bilinen kesin tedavisi olmadığından belirtilere yönelik tedavi yapılması önerilmektedir. Bu maksatla ağız hijyenine önem verilmesi ve salgı azaltıcı ağız sıvılarının kullanımı faydalı olabilir. Nişastalı hamur işi yiyeceklerinin kullanımının kısıtlanması ve dengeli beslenme önerilebilir.

    Eğer aşırı tükürük salgısı varsa hekime müracaat edilerek ağız yaraları, bademcik iltihabı, mide, pankreas ve karaciğer hastalıklarına yönelik ileri tetkiklerin yapılması ve ona göre tedavi edilmesi önerilebilir
    Çoğu insan zekaya inanır, ben inanmıyorum, bizi birbirimizden ayıran emektir, ben çalışmaya inanıyorum..Prof. Dr. Aziz Sancar

  5. #5
    Uzak duя huzuя veя! SultanPinar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    08.Ocak.2016
    Mesajlar
    17,111
    Gebelik ve bel ağrıları

    Gebelik ilerledikçe büyüyen uterusun etkisiyle vücudun ağırlık merkezi değişir. Buna bağlı olarak belde bulunan tüm kasların yükü artar. Bunun yanında başta pelvis kemiklerinde yer alan eklemler olmak üzere tüm eklemlerde hormonların etkisiyle doğuma hazırlık yapmak üzere gevşeme meydana gelir. Tüm bunlar anne adaylarında bel ağrısı şikayetlerinin sık yaşanmasına neden olur.

    Bel ağrısı şikayetlerini daha az yaşamak için sizin kendi kendinize alabileceğiniz çok etkili önlemler var:

    Ayakkabı kullanımı: Tüm gebelik döneminiz boyunca alçak topuklu ayakkabılar tercih etmelisiniz. Hem yüksek topuklu, hem de topuksuz ayakkabılar bel kemiklerini birbirine bağlayan ligamentlerin (bağların) üzerine binen yükü artırarak bel ağrısı şikayetlerini artırabilirler.

    Doğru bir postür ("duruş şekli") ve kaslarınız: Vücudunuza "doğru" şekil vermek, omurga ve belde yer alan kemiklere, kaslara ve ligamentlere (bağlara) ağırlığın eşit bir şekilde dağıtılması açısından çok önemlidir. Doğru bir duruş şekli, kamburunuzu çıkarmadan, ya da omuzlarınızı gereğinden fazla yükseltmeden ve arkaya atmadan oluşan doğal duruş şeklidir. Bu duruş şeklinde "göbeğinizin" çıkmasına serbestlik tanımalı ve vücudunuzdaki tüm kaslara ve özellikle belden yukarıda yer alan kaslarınızın gereksiz yere kasılmasını engelleyecek bir şekil vermelisiniz. Şu andan itibaren günün belli saatlerinde ayakta dururken, yürürken, otururken ya da yatarken tüm vücut kaslarınızı teker teker bilinçli olarak gözden geçirin ve hangilerinin gereksiz yere kasılı olduğunu anlamaya çalışın. Gereksiz yere kasılı duran kaslar bel ağrısı dışında yorgunluk, gerginlik hissi, sırt ağrıları ve uykusuzluğa da neden olabilirler.

    Bedeninizin taşıyabileceğinden daha ağır nesneler kaldırmamalı, yerden bir nesne alırken vücudunuzu belinizden değil dizlerinizden bükmelisiniz.

    Bel kaslarınızı güçlendirmek ve bel ağrısını azaltmak için yapabileceğiniz egzersizler:

    Çömelme egzersizleri: bu egzersizler hem bel ve bacak kaslarınızı hem de doğum yaparken kullanacağınız kasları güçlendirmenize yardımcı olur.





    Resimde gördüğünüz gibi ayaktayken bir sandalye ya da başka bir sabit nesneden ellerinizle destek alın. Topuklarınızın üzerinde yavaş yavaş çömelin ve çömelme esnasında bacaklarınızı birbirinden hafifçe ayırın. Bu esnada ayak tabanınızın yere tümüyle basmasına dikkat edin. Daha önceden yere koyduğunuz bir nesneyi bu şekilde eğilerek yerden alın ve yine yavaşça doğrularak başlangıçtaki pozisyona dönün. Bu egzersizi her seferinde yorulduğunuzu hissedene kadar (örnek: her seferinde 6-10 kez), günde üç kez uygulayabilirsiniz.

    Bel ve kalça yükseltme egzersizleri: Aşağıdaki egzersizler belinizde bulunan kas ve ligamentlerin (bağların) esnekliğini artırmak yanında karın kaslarınızı da güçlendirir. Bu da bel ağrınızı gidermesi yanında, vücut şeklinizin "düzelmesine" önemli katkılarda bulunur. Ayakta bel ve kalça yükseltme: sağlam bir yerden (koltuk, sandalye) destek alın. Destek aldığınız yerin yarım metre gerisinde durun ve şekilde görüldüğü gibi dirseklerinizi dik tutarak egzersize başlayın. Kalçanızı kademeli bir şekilde arkaya doğru hareket ettirirken dizlerinizi hafifçe bükün ve karın kaslarınızı gevşetin. Bu konumda birkaç saniye kaldıktan sonra şimdi de belinizi öne doğru almaya başlayın ve sanki biri sizi aşağıdan (kalçalarınızdan) yukarıya kaldırmaya çalışıyormuş gibi kalçanızı yükseltin. Bu pozisyonda da birkaç saniye kaldıktan sonra egzersizin başına dönün.



    Yatar konumda bel ve kalça yükseltme: Bu egzersizi şimdi de yatar konumdayken uygulayın. Yere uzandıktan sonra dizlerinizi şekildeki gibi bükün ve bel ve karın kaslarınızı kullanarak belinizi yerden yükseltin, bu konumda birkaç saniye kalın ve tekrar istirahat konumuna dönün.



    Diz-dirsek pozisyonunda bel ve kalça yükseltme: Kollarınız ve bacaklarınızı üzerinde şekildeki gibi çömelin. Bu esnada dirsekleriniz bükülmemeli ve bacaklarınız hafifçe aralanmış olmalıdır. Nefes alırken karın kaslarınızın yardımıyla belinizi şekildeki gibi aşağı çekerek bir kavis verin. Nefesinizi birkaç saniye tuttuktan sonra nefesinizi verirken belinizi yeniden orijinal konumuna getirin.





    Bu 2. grupta yer alan egzersizleri de her seferinde yorulduğunuzu hissedene kadar (örnek: her seferinde 6-10 kez), yine günde üç kez uygulayabilirsiniz.

    Bu egzersizler esnasında olağandışı bir ağrı ya da başka bir sorun yaşarsınız doktorunuza mutlaka haber verin.
    Çoğu insan zekaya inanır, ben inanmıyorum, bizi birbirimizden ayıran emektir, ben çalışmaya inanıyorum..Prof. Dr. Aziz Sancar

  6. #6
    Uzak duя huzuя veя! SultanPinar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    08.Ocak.2016
    Mesajlar
    17,111
    Gebelikte bulantı ve kusma

    Gebeliğin erken dönemlerinde (sıklıkla 6. gebelik haftasından itibaren) bulantıya sıklıkla rastlanır. Bu bulantılar kusmayla, iştahsızlıkla ve belli kokulara karşı aşırı hassasiyetle beraber olabilir. Bulantı ve kusmalar genellikle sabah daha şiddetli olduğu için bu duruma İngilizce'de "morning sickness" (sabah hastalığı) adı verilmiştir.

    Gebelikteki bulantı ve kusmanın gün boyunca sürmesi, ayaktan ilaç tedavisine cevap vermemesi, anne adayının normal beslenmesini, günlük faaliyetlerini engellemesi, genel durumunu bozması ya da kilo kaybına yol açması durumunda Hyperemesis Gravidarum ("gebeliğin şiddetli bulantısı") söz konusu olur. İleri inceleme ve tedavi gerektiren bir durumdur. Gebelikte bulantı ve kusmaya nispeten sık rastlanırken bu denli normal dışı seyir gösteren bulantı ve kusmalara gebeliklerin ancak binde 4'ünde rastlanır.

    Hyperemesis gravidarum genellikle genç yaşta ilk gebeliğini yaşayanlarda daha sık görülür. "Şişman" olanlarda, çoğul gebeliği olanlarda ve sosyokültürel seviyesi yüksek olanlarda nispeten daha sıktır.

    Nedenleri

    Gebeliğe bağlı olarak ortaya çıkan fizyolojik estradiol ve HCG hormonları artışının normalden fazla olması ya da seviyeler normal sınırlar içinde olmasına karşın bireysel duyarlılığın yüksek olması bulantılara ve kokulardan tiksinme gibi diğer bazı belirtilere neden olmaktadır. Mol gebeliği ve çoğul gebelik gibi durumlarda HCG normalden çok fazla üretildiğinden hyperemesis'e sık rastlanır.

    Ayrıcı Tanı

    Her bulantı ve kusmayı gebeliğe bağlamak doğru değildir. Özellikle çok şiddetli olan ve tedaviye zayıf cevap veren bulantı ve kusmalarda, birinci trimester bitiminde devam eden ya da ikinci trimesterde yeni başlayan bulantı kusmalarda aynı belirtilere yol açabilecek diğer hastalıklar da aranır. Bunlar arasında en önemlileri mol gebeliği, hepatit (karaciğer iltihabı), pankreatit (pankreas iltihabı), kolelityazis (safra kesesi taşı), kolesistit (safra kesesi iltihabı), peptik ülser (mide ve oniki parmak barsağı ülseri), pnomoni (zatürre), hipertiroidi (tiroid bezinin aşırı çalışması), over kisti torsiyonu (over kistinin boğulması), sindirim sistemi tıkanmaları, IDDM (insüline bağımlı diyabet hastalığı) başlangıcı ve beyin tümörleridir. Bu hastalıklar gebe olmayan kadınlarda bile nadir görüldüklerinden gebelerde çok daha ender olarak görülürler.

    Hyperemesis Gravidarum'un anne adayı ve fetus üzerine etkileri

    Erken gebelikte aşırı bulantı ve kusmaları olan anne adaylarının gebeliklerinin daha sağlıklı geçtiği ve düşük yapma oranlarının da azaldığı sıklıkla gözlenen ancak bilimsel olarak nedeni aydınlatılamayan bir durumdur. Ancak hyperemesis gelişen ve yetersiz tedavi gören ya da tedaviye cevap vermeyen anne adaylarında bu durum tersine dönebilir. Kilo kaybı, elektrolit dengesizlikleri, besin ve vitaminlerin yetersiz alınması durumunda bebekte gelişme geriliği gelişebilmektedir.

    Hyperemesis gelişen anne adayının sık sık hastaneye yatmak ve tedavi görmek zorunda kalması uygun tedavi gördüğü sürece gebeliğinin ileri dönemlerini olumsuz etkilemesi söz konusu değildir.

    Tanı konması ve Tedavi yaklaşımı

    Şiddetli bulantı kusmayla başvuran her anne adayının genel sistem muayenesi yapıldıktan sonra ultrason incelemesiyle gebelik haftası belirlenir. Ultrasonda çoğul gebelik ya da mol gebeliği gibi etkenler kolaylıkla ortaya konabilir. Mol gebeliği saptanması durumunda tedavi daha farklı bir yön kazanır.

    Tam idrar tetkikinde aç kalınan süre dolaylı olarak ortaya konabilir. Açlık süresi arttıkça idrarda başta aseton olmak üzere keton maddeleri artış gösterir. Keton idrarda ne kadar yüksekse hyperemesis o kadar ağır demektir. Tam idrar tetkikinde ölçülen idrar yoğunluğu ve idrarın gözlenen rengi de vücudun genel sıvı durumu hakkında bilgi verir. Normal idrar yoğunluğu 1020, normal idrar rengi açık sarıdır. Vücut susuz kaldığında böbreklerin idrar üretimi de azaldığından idrarın rengi daha koyu ve yoğunluğu da daha yüksek olur. Tam idrar tetkikinde idrar yolu enfeksiyonu da saptanabilir.

    Kan elektrolitleri de vücudun su durumu hakkında detaylı bilgi verir. Vücut susuz kaldığında kan yoğunlaştığı için kandaki sodyum ve potasyum miktarı artar. Elektrolitlerin artmış bulunması hyperemesisin çok şiddetli olduğunu gösterir ve acil tedavi gerektiren bir durumdur. Elektrolit dengesizliği yaratacak kadar ağır seyreden hyperemesis olguları çok nadirdir.

    Hyperemesis Gravidarum tedavisinde üç ayrı tedavi yaklaşım şeklinden biri uygulanır:

    Ayaktan ilaçsız tedavi

    Ayaktan ilaçlı tedavi

    Yatarak serum ve ilaç tedavisi


    Anne adayının şikayetleri hafifse ayaktan ilaçsız tedavi denenebilir: Ayaktan ilaçsız tedavide amaç anne adayının bulantılarla kendisi başa çıkmasını sağlamaktır. Bu amaçla anne adayına şunlar önerilir: "Yatağınızın kenarında kraker ya da bisküvi benzeri gıda maddelerini hazır bulundurun. Sabah bunları yedikten sonra yataktan kalkın.

    Günlük öğününüzü üç öğünde değil beş ya da altıya bölerek alın.

    Sıvıları yemekler arasında alın. Yemekler esnasında fazla sıvı almayın.

    Midenize ve barsaklarınıza dokunan yiyeceklerden uzak durun

    Bu önlemlerle şikayetleriniz geçmezse doktorunuza tekrar başvurun."



    Anne adayının şikayetleri günlük faaliyetlerini engelliyorsa, ilaçsız tedaviye cevap vermiyorsa ayaktan ilaç tedavisi denenir. Bulantı giderici olarak anne adayına verilen tablet ya da fitil şeklindeki ilaçlar yıllardır kullanılan ve bebek üzerinde hiçbir olumsuz etki yapmadığı bilinen ilaçlardır. Ek olarak B vitaminlerinin ön planda olduğu bir vitamin tedavisine başlanır. Ayaktan ilaç tedavisine karar verildiğinde anne adayı ilaçlarını kullanırken yukarıda bahsedilen önlemlere de uymalıdır.

    Anne adayının şikayetleri ayaktan ilaç tedavisine cevap vermiyorsa, genel durumu bozuksa, kilo kaybı varsa, tetkikler vücuda uzun süredir besin maddelerinin alınmadığını gösteriyorsa (idrarda keton cisimleri yüksek bulunursa) ya da vücudun susuz kaldığı yönünde bulgular varsa (idrarın yoğunluğu artmış, rengi koyu bulunursa, kan elektrolitleri dengesizse) anne adayı hastaneye yatırılır ve serum tedavisine başlanır. Serum tedavisinin amacı anne adayına kaybettiği sıvı, elektrolit ve besin maddelerini intravenöz yolla (damar yoluyla) geri vermektir. Bulantı giderici ilaçlar ve vitaminler de kalçadan ya da serumun içine katılarak verilir.

    "Serum tedavisiyle" anne adayı genellikle bir hafta içinde kendini toparlar. Nadir durumlarda bir haftadan daha uzun süre hastanede yatması gerekebilir. Taburcu edilirken anne adayına evde kullanmak üzere ilaçlar verilir.

    Hyperemesis genellikle gebelik haftasının büyümesine paralel olarak hafifler ve birinci trimester sonunda veya ikinci tirmesterin başlarında (14. haftada) biter. Hiç bir tedaviye cevap vermeyen ve gebeliğin sonlandırılmasını gerektirecek kadar şiddetli olan hyperemesise çok ender rastlanır.
    Çoğu insan zekaya inanır, ben inanmıyorum, bizi birbirimizden ayıran emektir, ben çalışmaya inanıyorum..Prof. Dr. Aziz Sancar

  7. #7
    Uzak duя huzuя veя! SultanPinar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    08.Ocak.2016
    Mesajlar
    17,111

    Karpal tünel sendromu

    Hamilelik sırasında vücutta fazla sıvı tutulumunun yol açtığı şikayetler yalnızca ellerde ve ayaklarda görülen şişlikler ile sınırlı değildir. Bu fazla sıvı ellerde ve bileklerde ağrı ve güç kaybı ile karakterize karpal tünel sendromu adı verilen bir rahatsızlığın da nedenidir. Karpal Tünel Sendromu (KTS) hamile kadınların %25-30'unda görülür.

    Nedir?

    Koldan gelen bir sinir ve kas bağları el ayasının tabanında, bilek bölgesinde dar bir kanal ya da tünelden geçerek ele ulaşır. Bu dar kanala Karpal Tünel adı verilir, karpal tünelin içinden geçen sinir ise median sinir olarak adlandırılır. Karpal tünel sadece median sinir ve kas bağlarının sığabileceği kadar bir genişliğe sahiptir. Kanal içinde yer kaplayan herhangi bir oluşum ya da şişlik içindeki dokuların sıkışmasına neden olur. Median sinirdeki bu sıkışma sinirin uyardığı bölgelerde uyuşma ve keçelenme şikayetleri ile kendini belli eder. Median sinirin karpal tünelde sıkışması ile ortaya çıkan bu tablo Karpal Tünel Sendromu (KTS) olarak adlandırılır.

    Karpal tünelin içinden geçen tek sinir median sinirdir. Median sinir baş parmak, işaret ve orta parmaklar ile yüzük parmağının yarısının duyularını beyine iletmek ile görevlidir. Aynı zamanda başparmağın kavrama görevini yerine getirmesinde rol alan kasların motor fonksiyonu da median sinir tarafından kontrol edilir. Elin diğer kısımlarının duyu ve motor fonksiyonları karpal tünel içinden geçmeyen diğer sinirlerin sorumluluğundadır.

    Bir sinir sıkıştığında işlev göremez hale gelir. Eğer bu sinir deriden aldığı duyuları iletmek ile görevli ise üzerindeki baskı kalkıncaya kadar o sinirin uyardığı bölgede uyuşma meydana gelir. Örneğin bacaktan gelen duyuları taşıyan siyatik sinir kalça bölgesinden geçer. Oturma pozisyonuna bağlı olarak siyatik sinir üzerinde basınç oluştuğunda o bacakta uyuşma hissedilir. Oturma şekli değiştirilip de siyatik sinir üzerindeki bası ortadan kalkınca bu uyuşmada yok olur. Eğer pozisyon uzun süre değiştirilmez ise sinir üzerindeki bası kalıcı hasara neden olabilir. Eğer median sinir karpal tünel içinde sıkışırsa bu sinirin uyardığı bölge olan üç parmak ile yüzük parmağının yarısında uyuşma ortaya çıkar. Yüzük parmağının diğer yarısı ile küçük parmak başka sinirler tarafından uyarıldığı için o bölgelerde belirti görülmez. KTS en sık 29-62 yaş arası kadınlarda görülmekle birlikte her yaştan ve cinsten insanı etkileyebilir.

    Karpal tüneldeki boşluğu daraltan her türlü oluşum içindeki median sinirde sıkışmaya yol açabilir. Bunlar arasında tünelin ödem nedeni ile şişmesi ya da kırık sonrası tünelin şeklindeki değişmeler sayılabilir. En sık karşılaşılan neden olan şişlik değişik faktörlere bağlı olarak ortaya çıkabilir. El ve bileğin klavye kullanımında olduğu gibi sürekli aynı şekilde tekrarlayan hareketleri kas bağlarında enflamasyon ve sonrasında bu bağlarda şişmeye neden olur. Bunun yanı sıra hamilelik döneminde olduğu gibi vücuttaki genel bir su tutulumu da benzer şekilde karpal tüneline yol açar. Su tutulumunu arttıran bir başka faktör de doğum kontrol haplarıdır.

    Kırıkların yanı sıra bileğin pozisyonu da tünelin şeklinde değişmelere neden olur. Bilek ve el düz bir hat halindeyken tünel en geniş aralığa sahiptir. Bilek yukarı ya da aşağı kıvrıldığında kanalın boyutlarında hafif bir daralma meydana gelir.

    Belirtileri

    Hamile bir kadında aşağıdaki yakınmalar ortaya çıktığında KTS açısından değerlendirilmesi gerekir: Küçük parmak dışında kalan parmaklarda uyuşma ve keçelenme

    Bilekten kola doğru uzanan ani ve keskin ağrı

    Parmaklarda yanma hissi

    Özellikle sabahları görülen kısmı şişlik ve el krampları
    Baş parmakta güç kaybı

    Eşyaları sık sık elden düşürme

    Uykudan el ve bilek ağrısı ile uyanma
    Araba kullanmak gibi aktiviteler sırasında elde uyuşma



    Bu belirtilerin ortaya çıkması karpal tünel sendromunu düşündürmekle birlikte her zaman KTS tanısını koydurmaz. Eklem iltihabı, boyun fıtığı, median sinirin omurilikten ayrıldığı bölgede meydana gelen sıkışmalar gibi diğer durumlar da benzer yakınmalar yaratabilir.

    Tanı

    Karpal tünel sendromunun kesin tanısı sinir iletim testleri ile konabilir. Bu test KTS olan olguların yaklaşık %90'ında tanı koydurur. Ancak test souçları normal olan kişilerde de KTS olabileceği akıldan çıkartılmamalıdır. KTS'de tanı temel olarak öykü ve fizik muayene bulguları ile konur. Sinir iletim testleri tanıyı konfirme etmek ve olayın derecesini saptamak için kullanılır. Son zamanlarda manyetik rezonans incelemesinin KTS tanısında yararlı olduğu gösterilmiştir.Tanıda rontgen ve ultrasonografinin yeri yoktur.

    Tedavi

    Karpal tünel sendromu varlığında değişik tedavi alternatifleri mevcuttur. Bandaj bunlar arasında en sık kullanılan yöntemdir. Parmaklar, el ve bileğin doğal pozisyonlarında hareketinin engellenerek dinlendirilmesi karpal tüneldeki basıncı azaltmada oldukça etkili bir yöntemdir.

    Bandaj ile ağrının azalmadığı durumlarda bilek içine küçük dozda kortizon ya da lokal anestezik enjeksiyonu yapılabilir.

    Ağrıyı ve enflamasyonu gidermek amacıyla çeşitli steroid olmayan antienflamatuar ve ağrı kesiciler kullanılabilir. Hamile kadınlarda bu ilaçlar mutlaka hamileliği takipeden doktorun önerisi ile kullanılmalıdır.

    Israrcı olgularda küçük bir cerrahi müdahale gerekebilmektedir. Bu işlem hastanede yatmayı gerektirmeyen, ayaktan yapılan bir müdahaledir. El ayasında bileğe yakın bir alandan yapılan küçük bir kesi ile sıkışmaya neden olan bağ dokusu rahatlatılır. İşlem sonrası hasta 4-6 hafta içinde tamamen normale döner.

    KTS'nin tedaviye verdiği yanıt mükemmel olmakla birlikte %1'den az olguda kalıcı hasar meydana gelebilir.

    Önlemler

    Hamilelikte karpal tünel sendromu oluşmasını engellemek için bazı önlemler almak yarar sağlamaktadır: Su tutulumunu azaltmak için tuz alımını kısıtlamak

    El bileğinin uzun süre aynı pozisyonda tutulmaması

    Düzenli aralıklarla el bileğini dinlendirmek

    Uzun süre tekrarlayıcı karekterde hareketler yapmamak

    Obesite karpal tünel sendromu için bir risk faktörü olduğundan kilo verilmesi

    KTS'yi önlemeye yönelik egzersizler.



    Egzersizler

    KTS'nu engellemek için bazı egzersizler tanımlanmıştır. Sabah çalışmaya başlamadan önce ve çalışma sırasında zaman zaman mola verilerek yapılan bu egzersizler KTS'dan sorumlu olan median sinir üzerindeki basıyı azaltır. Bir dakikalık bir egzersiz sonrasında tünel içi basınç en az 10 dakika süreyle dinlenme basıncının bile altına düşmektedir. Ayrıca karpal tünel sendromu olan kişilerin 7-10 gün süreyle kapı zili çalmak, bardak tutmak, alışveriş arabası itmek gibi günlük aktivitelerden kaçınması gereklidir. Bu basit aktiviteler tünel içi basıncı arttırarak durumun kötüleşmesine neden olabilmektedirler.

    Bazı araştırmacılar KTS tanısı konduktan sonra tedavinin tam etkili olabilmesi için en az 1 hafta süreyle kişinin egzersiz yaptığı dönemler dışında ellerini kesinlikle kullanmamalarını önermekte ve hafif aktivitelere bu bir haftalık dönemin sonunda başlamalarını önermektedirler.

    Önerilen egzersiz şu şekildedir:


    Kolları ileri doğru uzatın, bilek ve parmakları gererek 5 saniye bu şekilde bekleyin
    Bilekleri düz konuma getirin ve parmakları gevşetin


    Her iki elinizi yumruk yapın Elleriniz yumruk şeklindeyken bilekleri aşağı doğru bükün ve 5 saniye bekleyin


    Bilekleri düz konuma getirin ve parmakları gevşetin
    Bu egzersizleri 10'ar defa yaptıktan sonra kolları yanda serbest şekilde bırakıp birkaç saniye süreyle hafi hafif sallayın
    Çoğu insan zekaya inanır, ben inanmıyorum, bizi birbirimizden ayıran emektir, ben çalışmaya inanıyorum..Prof. Dr. Aziz Sancar

  8. #8
    Uzak duя huzuя veя! SultanPinar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    08.Ocak.2016
    Mesajlar
    17,111
    Gebelik ve gece krampları

    Neden? Gebeliğin ilerleyen dönemlerinde bacaklarda ortaya çıkan krampların temelinde büyüyen uterusun toplardamar sisteminde yarattığı bası ve buna bağlı gelişen dolaşım problemleri yatar. Kalsiyum ya da magnezyum nisbi (gebelikte kanın "sulanmasına bağlı) eksikliğinin kramp oluşumunda etken olduğu düşünülmektedir. Kramplar sıklıkla yatakta ortaya çıkarlar.

    Öneri: Çeşitli egzersizlerle, masaj, bölgesel sıcak uygulama gibi önlemlerle, dinlenmeyle, kalsiyumdan zengin dengeli beslenmeyle bu krampların hafiflemesi mümkündür.

    Krampları çözmek için iki egzersiz önerisi:
    Ellerinizi sağlam bir yere yaslayın. Kramplı olan bacağınızı dizden bükmeden, yerde kaydırabildiğiniz kadar geriye doğru kaydırın. Bu esnada diğer bacağınızı dizden bükebilirsiniz. Son aşamaya geldiğinizde (yani zorlandığınızda) bacağınızı bu pozisyonda tutabildiğiniz kadar tutun. Bu esnada gerili olan bacağınızı "yaylandırarak" hareket ettirin.

    Yere uzanın. Eşinize bir elini kramplı olan bacağınızın dizine bastırmasını, diğer elini de ayak tabanınızı size doğru germesini söyleyin. Bu egzersizde ayağınız bacağınızla 90 derecelik bir açı oluşturur. Bu esnada baldırlarınızda hafif bir ağrı duymanız normaldir. Eşiniz ayağınızı yumuşak hamlelerle ileri geri hareket ettirdiğinde kramplarınızın hafifleme olasılığı yüksektir.



    Şikayetlerinizin geçmemesi durumunda doktorunuzun önerisiyle kullanacağınız kalsiyum veya magnezyum içeren ilaçlar yardımcı olabilir.
    Çoğu insan zekaya inanır, ben inanmıyorum, bizi birbirimizden ayıran emektir, ben çalışmaya inanıyorum..Prof. Dr. Aziz Sancar

  9. #9
    Uzak duя huzuя veя! SultanPinar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    08.Ocak.2016
    Mesajlar
    17,111
    Gebelikte idrar kaçırma

    Hamile kadınlar kaçıncı aydan itibaren bu sorunu yaşayabilirler?

    Hamilelikte idrar kaçırma şikayetinden önce genel hatları ile idrar kaçırmadan bahsetmek konunun daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır. Hamilelik sırasında idrar kaçırma kabaca iki sebebe bağlı olarak ortaya çıkar. Bunlardan birisi tuvalete gidene kadar idrar kaçırma ile kendini belli eden "urge inkontinans" diğeri öksürme aksırma gibi karın içi basınç artırıcı hareketlerle ortaya çıkan "stres inkontinans" tır. Urge inkontinansdaki faktör idrar torbası adalesinin bir nedenden ötürü irite olmasıdır. Gebelikte en sık sebep idrar yolu ve mesane enfeksiyonlarıdır. Stres inkontinanstaki neden ise idrar torbası ile idrarı dışarıya taşıyan yol olan üretra arasında yer alan sfinkter diye adlandırılan yapının zorlama karşısında dirençli davranamamasıdır. Hamilelikte idrar kaçırmanın nedeni henüz tam olarak bilinememesine karşın pek çok etkenin buna yol açabileceği düşünülüyor.

    Bu nedenler nelerdir?

    Gebeliğin ilk üç ayı içinde böbrekten geçen ve süzülen kanın miktarı artmaya başlar. İkinci üç ayında bu miktar en yüksek seviyelere ulaşır. Böbreklerden idrar yapımı artar. Bu sık idrara gitmeye, çabuk sıkışmaya yol açar. İdrar torbası ile büyüyen rahim arasında anatomik yer değiştirmeler meydana gelir. Genişleyen rahim, üzerinde bulunan idrar torbasını da beraberinde yukarıya ve geriye doğru çeker. Sfinkterin buna eşlik etmesi ile onu yerinde tutan bağ dokularında gerilmeler ortaya çıkmaya başlar. Gebelikte progesteron hormonu artar. Bu hormon, başta rahim olmak üzere pek çok organı istirahate ,gevşemeye sevk eder. Ancak progesteron hormonunun artışı ile ortaya çıkan gevşemeler aynı şekilde sfinkteri yerinde tutan dokularda da gevşemeye neden olur. Artmış progesteron östrojen reseptör sayısını azaltır. Bu da urge inkontinansa yol açan önemli faktörlerden biridir. Bu faktör idrar yolları enfeksiyonlarıyla birlikte hamilelik döneminde çok sıkışınca idrar kaçırmanın en önemli nedenleridir.

    Kilo faktörü

    Bunların dışında aşırı kilolu kadınlarda sfinktere binen yükün artması bir diğer sebeptir. Bazı kadınlarda ise yapısal olarak bağ dokuları güçsüzdür. Daha önce 4000 gramın üzerinde bebek doğuran kadınlarda bu doğum dikişli bile olsa, idrar kaçırma riski daha fazladır. Doğum sayısının artması, doğru orantılı olarak idrar kaçırma şikayetinin artmasına neden olur. Bu genel bilgiler ışığında idrar kaçırmanın belirgin bir gebelik ayından sonra başlayabileceğini söylemek mümkün değildir. Tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonu olan gebelerde idrar kaçırma veya idrar yanmaları gebeliğin erken dönemlerinde de olabilir. Aşırı kilolu bir kadında veya yapısal olarak bağ dokusu güçsüzlüğü olanlarda öksürme, hapşırma ile idrar kaçırma erken dönemlerde görülebilir. Bazı kadınlarda ise gebeliğin sonuna kadar sık idrara gitme dışında başka bir şikayet görülmeyebilir.

    Tüm hamilelerde bu sorun gözleniyor mu?

    Hamilelerde en sık görülen sorun sık idrara çıkmadır. Neredeyse tüm gebelerde görülür. Sebebi de daha önce belirttiğim gibi böbreklerden idrar yapımının artmasıdır. Kilosuna dikkat eden daha önce hiç doğum yapmamış, idrar yolu enfeksiyonu geçirmeyen bir gebede hiçbir sorun görülmeyebilir.

    Hamileyken idrar kaçıranların yapması gerekenler nelerdir?

    Öncelikle doktorlarına bu şikayetlerden bahsetmeleri gerekiyor. ABD'de idrar kaçırma şikayeti olan kadınların yalnızca yüzde 28'i doktora başvuruyor. Ülkemizde bu oranın daha az olduğunu düşünüyorum. Bunun sebebi de utanma, çekinme gibi nedenlerle gebelerin öncelikle kendisinden daha deneyimli olanlarla problemlerini paylaşmalarıdır. Toplumda hanımların idrar kaçırmaları kanıksanmış olduğu için de bu şikayetler genellikle normal olarak değerlendirilmektedir. Doktora başvurulduğunda öncelikle idrar kültürü ve antibiyogram yapılarak idrar yolu enfeksiyonları birinci basamakta elenmelidir.

    İdrar kaçırma bir rahatsızlık belirtisi mi?

    İdrar kaçırma idrar kontrolünün henüz gelişmediği çocukluk dönemi dışında hangi yaşta olursa olsun normal bir olgu değildir. Gebelikte de normal kabul edilemez.

    Hamilelikte yaşanan bu sorun doğumdan sonra da yaşanabilir mi?

    Hamilelik sırasında ortaya çıkan anatomik ve fizyolojik değişikliklerin geri dönmesi, bu sorunların da gerilmesine neden olur. Bu süre de yaklaşık 6 haftadır. Genel anlamıyla sfinkterdeki hareketlilik diye anlatabileceğim "üretral hipermobilite"ye doğum sırasında ve doğumdan 3-5 gün sonra bakılmış. Bu ölçümde ileri derecede artma olanların sonraki hayatlarında stres inkontinans riskinin daha fazla olduğu tespit edilmiştir. Urge inkontinans şikayetleri ise genellikle geri döner.

    İdrar kaçırma ile başvuran kadınlara ne gibi işlemler uygulanır?

    Öncelikle idrar kültürü ve antibiyogram ile enfeksiyon araması yapılır. Enfeksiyon varsa tedavi edilir. Bundan sonraki basamak, gebe olmayan kadınlarda ürodinamik inceleme ile idrar torbasının fonksiyonlarının belirlenmesidir. Ancak gebelerde değişen anatomik ve hormonal yapı olduğu için bu inceleme doğum sonrası 6. haftaya bırakılabilir. Bu haftada şikayetler devam ediyorsa tetkik edilir. Gebe olmayanlarda bırakılacak bir diğer inceleme sistoskopi ile üretra ve idrar torbasının içinin gözle muayenesidir. Bu işlem de doğum sonrasına ertelenebilir. İdrar torbası doluyken yapılacak muayene ve bilinçli bir sorgulama, idrar kaçırma tipini belirlemede yararlı olacaktır. İdrar kaçırma tipine göre tedavi seçimi yapılmalıdır.

    Tedavi şekli nedir?

    Urge inkontinansda sebep enfeksiyonsa, uygun antibiyotik tedavisi yeterlidir. Progesteron hormonu artışının yaratttığı östrojen reseptör miktarındaki azalmaya bağlı olan inkontinansda lokal olarak uygulanabilen östrojen kremler fayda sağlar.

    Bunun dışında işeme egzersizleri hastalara önerilebilir. Stres inkontinans varsa, perine kaslarını çalıştırıcı egzersizler şikayetleri etkin biçimde azaltır. Gebeliğin son döneminde üretral hipermobilite de ciddi artış tespit edilirse, hiçbir şikayet olmasa da perine egzersizleri önemlidir. Doğum sonrası 6 hafta süreyle bu egzersizin yapılması sonraki problemleri engellemede çok faydalı olacaktır. Doğum sonrasında eğer şikayetler devam ediyorsa, uygun olan cerrahi veya fiziksel tedavi metodu seçilmelidir. Hamilelik sırasında cerrahi tedavi uygulanmamalıdır. Doğum sonrasında da cerrahi tedavi ilk seçenek olmamalı, öncelikle egzersiz ve fizik tedavi seçenekleri denenmelidir.

    Önemli olan özellikle stres inkontinansa yol açabilecek risk faktörlerinin azaltılmasıdır. Hamilelik döneminde anne aşırı kilo almışsa, şeker hastalığı varsa, bunun iyi düzenlenmesi, genel hijyen şartlarının sağlanması, risk faktörlerini azaltacaktır. Doğumun şekli, ileride idrar kaçırma şikayetine maruz kalma açısından önemlidir. Burada normal doğuma karşı olduğum gibi mesaj alınmasın istemem. Ancak iri bir bebeğin doğum sırasında pelvik dokularının aşırı gerilmesinin ileride idrar kaçırma şikayetine yol açacağı pek çok uzman tarafından ispatlanmıştır. Hatta doğumun dikişli doğum denilen epizyotomi ile yapılması da bu riski azaltmamaktadır. Bebek başı doğum kanalından geçerken pudental sinir üzerinde belli yerlerde bası yapar. Bu sinir üzerinde yapılan araştırmalarda normal doğumların yüzde 60'ında bu sinirde zedelenme olduğu, bunların yüzde 60'ının da kalıcı olduğu ortaya çıkmıştır. Bu sinirdeki zafiyet ileride idrar ve gaita tutamamaya yol açabilir. Bu nedenle doğum yolunun ve doğumun şeklinin (vakum, forseps kullanımı) kadının ilerideki yaşantısı açısından önemlidir.

    İdrar kaçırma bebeği etkiliyor mu?

    Genel olarak bebeğe zarar vermez. Ancak idrar yolu enfeksiyonları erken doğumlara yol açabilir.
    Çoğu insan zekaya inanır, ben inanmıyorum, bizi birbirimizden ayıran emektir, ben çalışmaya inanıyorum..Prof. Dr. Aziz Sancar

  10. #10
    Uzak duя huzuя veя! SultanPinar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    08.Ocak.2016
    Mesajlar
    17,111
    Gebelik ve göğüslerden süt gelmesi


    Özellikle gebeliğin ikinci yarısından sonra göğüslerinizden süte benzeyen bir sıvı gelebilir. Prolaktin hormonu salgısına bağlı olarak üretilen ve kolostrum adı verilen bu sıvı esas süt yapımına hazırlık aşamasında üretilen bir sıvıdır. Gebelikte göğüslerden süt gelmesi ileri inceleme ve tedavi gerektiren bir durum değildir. Prolaktin hormonu gebeliğin 8. haftasından itibaren kanda artmaya başlar. Bu artışın amacı kadını bebek doğar doğmaz emzirebilir duruma getirmektir. Prolaktin hormonu bu amaçla gebelikte meme dokusunun büyümesini uyarır ve memelerde halk arasında ağız (veya ağız sütü) olarak bilinen kolostrum adı verilen ilk sütün üretimini sağlar. Bazı kadınlarda kolostrum memelerden henüz gebelik döneminde salgılanabilir ve bunun normal olduğu kabul edilir.

    Memelerdeki bu değişim hormonların etkisi ile olmaktadır, göğüslere gelen kan akışı hızla artar, bu da gerilme ve duyarlılık hissine neden olur. Gebelik ilerledikçe östrojen, progesteron ve prolaktin hormonlarının artışına bağlı olarak süt kanalları büyür ve gelişir.

    Bazı anne adaylarında son aylarda (20. haftadan itibaren) süte benzer bir sıvı akışı olabilir. Bu durumda göğüsleri sıkmamak gerekir, olağan bir durumdur.

    Göğüslerinizden gelen sıvının süte benzemediği hissini taşırsanız bu durumu doktora iletin. Meme uçlarınızı kontrol amacıyla asla sıkmayın.
    Çoğu insan zekaya inanır, ben inanmıyorum, bizi birbirimizden ayıran emektir, ben çalışmaya inanıyorum..Prof. Dr. Aziz Sancar

Sayfa 1 Toplam 2 Sayfadan 12 SonuncuSonuncu

Konu Bilgileri

Bu Konuya Gözatan Kullanıcılar

Şu anda 1 kullanıcı bu konuyu görüntülüyor. (0 kayıtlı ve 1 misafir)

Benzer Konular

  1. Gebelik Kolestazı
    Konu Sahibi Cappy Forum Erkek ve Kadın Hastalıkları
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 29.Ocak.2018, 22:42
  2. Boş Gebelik (Anembriyonik Gebelik)
    Konu Sahibi SultanPinar Forum Erkek ve Kadın Hastalıkları
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 20.Eylül.2017, 15:47
  3. Boş Gebelik (Anembriyonik Gebelik)
    Konu Sahibi AfiFe Forum Erkek ve Kadın Hastalıkları
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 18.Şubat.2014, 01:59
  4. Dış Gebelik
    Konu Sahibi AfiFe Forum Erkek ve Kadın Hastalıkları
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 12.Şubat.2014, 18:55
  5. Dış Gebelik Ve Tedavileri
    Konu Sahibi CeMo Forum Erkek ve Kadın Hastalıkları
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 05.Şubat.2014, 13:00

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  
ankara escort ankara escort ankara escort bayan kızılay escort ankara escort çankaya escort ankara otele gelen escort kayseri escort escort ankara çankaya escort kızılay escort ankara eskort

vegasslot ikili opsiyon bahis vegasslotyeniadresi.com vegasslotadresi.com vegasslotcanli.com getirbett.com getirbetgir.com tipobet