Kullanım Şekli:
Erişkinlerde günlük doz minimum 600 mg, maksimum 2500 mg’dır.
Monoterapide başlangıç dozu 5-10 mg/kg/gündür. Kombine tedavide
başlangıç dozu 10 mg/kg/gün ve idame dozu 30-45 mg/kg/gündür.
Çocuklarda; monoterapide başlangıç dozu 10-15 mg/kg/gün, idame dozu
20-30 mg/kg/gündür. Kombine tedavide başlangıç dozu 15-20 mg/kg/gün ve
idame dozu 40-60 mg/kg/gündür. 20 kg’a kadar olan çocuklarda başlangıç
dozu 20 mg/kg/gün olup, 40 mg/kg/gün dozuna kadar kademeli olarak
artırılabilir. 20 kg’ın üzerindeki çocuklarda günlük 400 mg ile
başlanıp, 20-30 mg/kg/güne kadar artırılabilir. Bölünmüş dozlar
halinde her zaman aynı saatte alınmalıdır.

Endikasyonları:
Jeneralize veya parsiyel epilepsinin tedavisinde, özellikle absans,
miyoklonik, tonik-klonik, atonik ve miks nöbet şekillerinin görüldüğü
durumlarda, basit veya kompleks nöbetler, sekonder jeneralize
nöbetler, spesifik sendromlar (West, Lennox – Gastaut) görülen
parsiyel epilepside ve çocuklardaki febril konvülziyonların
profilaksisinde endikedir.

Kontrendikasyonları:
Akut hepatit, kronik hepatit, kişide veya ailede, özellikle ilaca bağlı
ağır hepatit hikayesi, sodyum valproata aşırı duyarlık ve porfiride
kontrendikedir.

Uyarılar:
Bazen fatalite ile sonuçlanan, ağır karaciğer harabiyeti çok nadir
bildirilmiştir. Beyin hasarı, zeka geriliği ve/veya konjenital
metabolik veya dejeneratif hastalığı olan ve ağır nöbet görülen
bebekler ve 3 yaşın altındaki çocuklar, özellikle kombine
antikonvülzan tedavi görüyorlarsa en fazla risk altında olan
hastalardır. Vakaların büyük bölümünde karaciğer hasarı tedavinin ilk
6 ayında görülmektedir. Spesifik olmayan ve genellikle ani ortaya
çıkan ve bazen sürekli kusma ve karın ağrısının eşlik ettiği asteni,
anoreksi, yorgunluk hali ve baş dönmesi ve nöbetlerin tekrarlaması
halinde hastanın derhal doktora başvurması gerektiği bildirilmelidir.
Klinik muayene ve karaciğer fonksiyonun biyolojik değerlendirilmesini
içeren incelemeler derhal gerçekleştirilmelidir. Tedavinin ilk 6
ayında karaciğer fonksiyonu periyodik olarak kontrol edilmelidir. Eğer
anormal derecede düşük protrombin düzeyi saptanırsa ve özellikle diğer
laboratuvar bulguları da mevcutsa (fibrinojen ve pıhtılaşma
faktörlerinde önemli azalma , bilirubin düzeyinde yükselme, ve
transaminazlarda yükselme) sodyum valproat tedavisi durdurulmalıdır.
Bir tedbir olarak aynı metabolik yolu kullandıkları için sodyum
valproat ile birlikte veriliyorsa salisilat kullanımı da kesilmelidir.
İki yaşın altındaki çocuklarda sodyum valproat uygulanacaksa
monoterapi önerilir, ancak tedaviye başlamadan önce sodyum valproat’ın
potansiyel yararına karşılık karaciğer harabiyeti riski bu gruptaki
hastalarda iyi değerlendirilmelidir. İki yaşın altındaki çocuklarda
aynı zamanda salisilat kullanımı, karaciğer toksisitesi riski
nedeniyle, önlenmelidir. Tedaviye başlamadan veya cerrahi girişim
öncesi ve spontan çürük ve kanama durumunda kan kontrolleri (trombosit
sayımı dahil kan sayımı, kanama zamanı ve koagülasyon testleri)
yapılmalıdır. Böbrek yetersizliği olanlarda serbest valproik asidin
serum yoğunluğunun artabileceği göz önünde bulundurulmalı ve doz
azaltılmalıdır. Her ne kadar sodyum valproat kullanımı sırasında immün
bozukluklar çok ender görülmüşse de sistemik Lupus eritematozuslu
hastalarda sodyum valproat’ın potansiyel yararı ile riski iyi
değerlendirilmelidir. Çok ender olarak pankreatit bildirilmiştir; bu
nedenle akut karın ağrısı olan hastalarda cerrahi girişimden önce
serum amilaz testi yapılmalıdır. Kombine tedavi gören kadınların
çocuklarında malformasyon daha yüksek oranda görülmektedir, ancak
tedavinin ve hastalığın birbiri ile bağlantıları kesin olarak
saptanmamıştır. Sık rastlananlar, dudak yarığı ve kardiyovasküler
malformasyonlardır. Antiepileptik tedavinin birden kesilmesi annede
hastalığın şiddetlenmesine neden olur, bu da fetüs üzerinde
zararlıdır. Gebeliğin ilk üç ayında az sayıda multipl malformasyon ve
yüzde şekil bozukluğu bildirilmiştir. Sodyum valproat daha çok
miyelomeningosel, sipina bifida gibi nöral tüp defektine neden olur.
Ayrıca folat takviyesi düşünülmelidir. Tedavi eğer etkili ise gebelik
sırasında durdurulmamalıdır. Monoterapi tercih edilmeli; efektif
minimum günlük doz, bölünmüş dozlar halinde gün içine yayılarak
uygulanmalıdır. Laktasyonda: anne sütündeki valproat miktarı düşük
olup annenin serum düzeyinin %1-10′u arasındadır. Bu güne kadar
neonatal dönemde kontrol altında tutulmuş ve anne sütü ile beslenmiş
çocuklarda klinik etkilere rastlanmamıştır.

Yan Etkileri:
Karaciğer disfonksiyonu, teratojenik risk, konvüzyon veya
konvülsiyonlar (tedavi sırasında ender olarak stupor, izole veya
nöbetlerde artışla birlikte görülmüştür ve tedavi durdurulduğunda veya
azaltıldığında, azalmıştır. Bu etkiler genellikle birden fazla ilaçla
tedavi sırasında veya valproat dozu birden artırıldığında ortaya
çıkar), bazı hastalarda tedavinin ilk günlerinde sindirim sistemine
ait yan etkiler (bulantı, mide ağrısı) görülebilir. Geçici ve/veya
doza bağlı olarak bildirilen yan etkiler: Saç dökülmesi, postural ince
tremor, karaciğer fonksiyon testleri değişmeksizin hiperamoniemi.
Özellikle yüksek dozlarda ve genellikle ilgili klinik belirtilerin
görülmediği; fibrinojende izole azalma veya kanama zamanında uzama
(sodyum valproatın trombosit agregasyonunun ikinci fazı üzerinde
inhibitör etkisi vardır) bildirilmiştir. Anemi, lökopeni,
trombositopeni veya pansitopeni de bildirilmiştir. Bazen fatalite ile
sonuçlanan pankreatit tanımlanmıştır. Vaskülarit görüldüğü
bildirilmiştir. Kilo artışı görülebilir; amenore ve menstruel
düzensizlik bildirilmiştir.

İlaç Etkileşimleri:
Valproat’ın diğer ilaçlar üzerindeki etkisi: Sodyum valproat,
nöroleptiklerin, MAO inhibitörleri ve antidepresanlar gibi diğer
psikotropların etkisini potansiyalize edebilir. Sodyum valproat
fenobarbitalin plazma yoğunluklarını artırır (karaciğerde yıkımı
inhibe olduğu için) ve buna bağlı olarak özellikle çocuklarda sedasyon
görülür. Kombine tedavinin ilk 15 gününde hasta yakından izlenmeli ve
ilk sedasyon belirtileri görüldüğünde hemen fenobarbital dozu
azaltılmalıdır. Primidonun plazma yoğunluklarını ve yan etkilerini (sedasyon)
artırır. Fenitoinin total plazma yoğunluğunu artırır. Daha da önemli
olarak serbest fenitoin yoğunluğu artabilir, bu durumda doz aşımı
belirtileri ortaya çıkabilir (valproik asit ,plazma proteinlerine
bağlanma noktalarında fenitoin’in yerini alır ve karaciğer de
parçalanmasını yavaşlatır). Diğer ilaçların valproat üzerindeki
etkisi: Enzim indükleyici etkisi olan antiepileptikler (fenitoin,
fenobarbital, karbamazepin) valproatın serum yoğunluklarını azaltır.
Kombine tedavide dozlar kan düzeylerine göre ayarlanmalıdır. Meflokin,
valproik asit metabolizmasını artırır ve konvülzan etkisi vardır; bu
nedenle kombine tedavide epileptik nöbetler görülebilir. Valproatla
birlikte proteinlere yüksek oranda bağlanan ajanlar (asetilsalisilik
asit) kullanıldığında, serumdaki serbest valproat düzeyi artabilir.
Valproatın serum düzeyleri, aynı zamanda simetidin veya eritromisin
kullanılırsa artabilir (karaciğer metobolizması azaldığı için). Aynı
zamanda Vitamin K antagonisti antikoagülan kullanılıyorsa protrombin
düzeyi yakından takip edilmelidir.