Çeşitli sebeplerle ağlarız. Üzülünce, sevinince, canımız yanınca… Bilim insanları, gözyaşı içeriğinin farklı zamanlardaki ağlamalarda değişiklik gösterdiğini ortaya çıkardı. Yani neye, hangi nedenle ağlıyorsanız, gözyaşı içeriğinizde ona göre şekilleniyor.



Ağlama türüne göre gözyaşı içeriği değişmekle kalmıyor; kişide ağlama sonrası mutluluk hormonu oranı da yükselme gösteriyor. "Ağla kızım/oğlum açılırsın"diyen büyüklerimiz bir şey biliyormuş meğer!
Gözyaşı dökmenin sonu mutluluk fakat uzmanlara göre masum sandığımız o gözyaşı ağzınıza gidiyorsa, zehir etkisi yaratabiliyor. Zararlı maddeleri vücuttan atmayı sağlayan ağlamanın rahatlatıcı etkisi sadece psikolojik değil, aynı zamanda fizyolojik de. Bundan dolayı bilim insanları ağlarken ağzınıza giren gözyaşlarını yutmanın doğru olmadığını söylüyor. Ve ağlama nedeniniz gözyaşınızın kimyasını değiştiriyor. Hangi gerekçe ile ağlıyorsanız, gözyaşı içeriğiniz de ona göre şekilleniyor.
Davranışsal nörolog Michael Trimble gözlerden 3 tip yaş geldiğini keşfetti. Bunlardan ilki“bazal gözyaşı sistemi” diye bilinen ve gözlerin sağlığını ve işlevselliğini sürdürebileceği biyolojik ortamın oluşturulması amaçlı salgılanan gözyaşı türü.
İkinci tür gözyaşı, soğan doğrama esnasında salgıladığımız gözyaşı türü. Kendisi temel bir biyolojik savunma sistemi olan “refleks gözyaşı sistemi’’
Üçüncü tür gözyaşı ise ağlamak olarak tanımladığımız “duygusal gözyaşı sistemi”
Ağlamak kimyasal bir tepkime olarak görülse de iç dünyamızın stresini, heyecanımızı, hüzünlerimizi, aşırı yükselen duygularımızı dışarı vurmamızı sağlıyor. Yüksek stres altındayken, doğal bir ağrı kesici gibi gözyaşlarımız endorfin görevi yapıyorlar.
Ağlamak rahatlama hissi verdiği için güzeldir. Gözlerimizi yakar,burnumuzu tıkar. Ama içimizdekileri dışarı vururken ağlarız, sakladıklarımızdan kurtulur refaha ulaşırız.
Kısacası ; Ağlamak güzeldir
Süzülürken yaşlar gözünden
Sakın utanma…