Oysaki söylemek istediğim halde söyleyemediğim ne çok şey var içimde. Saatlerce, günlerce hatta delirircesine yazma istediği duruyorken kalemimin ucunda.Cümleler boğazımda düğüm olmaktan çıktı artık, onlar farklı boyutlara erişti, farklı kimliklere büründü. Kimi zaman bir neşter oluyor ıslak, terli o gecelerde şakaklarıma dayanan, kimi zaman paslı bir hançer, öldürürcesine bağrıma saplanan.Anlatmak istediğim ne kadarda çok şey var aslında. Alışkanlıklarımı mesela, kırgınlıklarımı, hep kalışlarımı, vazgeçemeyişlerimi ve anlatamadıklarımı…Kimse anlamaz, dinlemez, kulak asmazken cümlelerime, bir dinleyene muhtaç yaşamak yoruyor adamı. Aslında dinleyiciden ziyade, anlayana ihtiyaç var bu hayatta.Ama ne kimsenin dinlemeye mecali var ne de anlamak için zaman kaybetmeye bir çabası. Herkes yoğun, herkes yorgun, herkesin işi başından aşkın, herkesin derdi benim gibi kendine büyük. Herkes ben gibi yaşarken iki nefes arasında hayatı, bir başkasının hayatı yorar insanı. Çoğu insan bu şekilde düşünürken ben bunu yıkanlardandım, hep dinleyen, yol gösterme çabası içinde olan belki bir yardımım dokunur kanısıyla ve belki bir gün beni dinler ümidiyle dinledim o hüzün dolu, acıklı hikâyeleri. Ben hep birilerini dinledim, birileri beni hiç dinlemezken. Şikâyet mi bu? Asla birikmiş bir takım cümleler, birikmiş bir takım can yakan sancılar, sönmüş bir ateşin közüdür söyleyemediğim cümlelerimin içerisinde bulunan.
Hep bekliyoruz işte. Birileri dinler diye, birileri anlar diye, birileri gitmek için değil de kalmak için gelir diye, ‘’hayırlısı’’ değip hayırlısını beklerken, biz kendimiz hayırlı mıyız diye sormadan bekliyoruz işte. Hep bekliyoruz, hep bekliyorum. Kendimi bilerek yahut bilmeden, tanımadan birilerini bekliyorum, bekliyoruz. Çok şey istemeden, bir şeylere inanarak umudumuzu dile getiriyoruz bazı gecelerde dualar ile. Kadir, kıymet bilip, anlayıştan yoksun olmayan, bizi dinleyip bir şeyler için değil de bizi gerçekten biz olduğumuz için seven birinin gönlünü, yüreğimize nasip etmesini bekliyoruz en büyük sevgilinin. Sadece kadında değil, dostta da bu önemli, bunun hayaliyle uyuyup, yeni güne bunun ümidiyle göz açıyoruz.

Bazı gecelerde zincirlerinizi kırıp, yanınıza hiçbir şey almadan gitme isteği yüreğinizde büyümüş ve bedeninizi ele geçirmiştir o duygu. Kendinizi fazlalık olarak görmüşlüğünüz olmuştur. Bazen nefes almakta güçlük çektiğiniz zamanlarda bir şarkıya, bir şiire, herhangi bir kitabın herhangi bir sayfasındaki bir cümlenin arasına saklamışsınızdır kendinizi. Yahut karanlık odalarınızın meskene benzeyen bir yerine çökmüş, kafanızı o soğuk duvara dayamışsınızdır çaresizcesine.Anlatmak istediğiniz nice şeyler varken, susup, kendi kendinizi dinlemek ölümlerin en beteri olsa gerek. Kendi kendinize anlatıp, kendi kendinize yol göstermek, ‘’Ulan belki de kaderimiz böyledir. Şimdi karanlık olan yerler belki de ileride aydınlıktır’’ değip kendi kendimizi avuttuğumuz o zamanlar ne beterdir. İsyan olmadan, sitemi dile dolamadan, küfre karışmadan geçirmek o geceleri en iyisidir, en hayırlısı.
O kadar çok şey varken söylemek istediğim yine bir yerlerde takılıp takılıyor cümlelerim. Sahip olduğum kelimeler yetmiyor anlatmaya ve gücü yetmiyor kalemimin artık yazmaya. Doluyken bu kadar içim susmak, can götürüyor şu kısa ömrümden.Ah be, hiç haberi olmuyor kimsenin, içimizdeki bu gürültü patlamadan. Kimse duymuyor içimizde çocuğun feryat figan bağırışını, ağlayışını. Ama ne çok ‘’Nasılsın’’ diyenimiz vardır hayatta, aslında iyi olmadığımız halde ‘’İyiyim’’ değip geçiştirdiğimiz ne çok insan var. Biliriz çünkü anlattığımızda bizi anlamayacaktır ‘’Anlıyorum’’ dediği halde.
Bekliyoruz işte aç olan birinin ekmeğe, suya hasreti gibi. Bekliyoruz hiçbir şeyi kalmayan birinin son umuduna sarıldığı gibi. Bekliyoruz yorgun bedenimizi gecelerin kara örtüsüne sarıp, geceyi içimize çeker gibi.
Allah’ın olduğu yerde umutsuzluğa yer yok.Hangi dert gelmişte ölene dek kalmış ki?Hangi gecenin ardı sabahı bulmamış ki?Hangi hüznün sonu tebessüme varmamış ki?Bu da gelir bunlarda geçer. Birileri anlamak için, dinlemek için, dinlenmek için ve daimi kalmak için gelir ve bir daha gitmez.Bunun hayali, bu ümit kaybolmasın sol göğüsünüzün altında. Çünkü bir gün gerçekten gün bizim için doğacak. Mucize gibi görünen ne varsa gerçekleşecek, bizi mutluluktan ağlatacak o çok beklediğimiz şeyler.Bir çocuğun istekleri, umudu, gözyaşları kadar masumdur bazı insanların içi. Bilmezler ama bazı insanlar, bazı insanların içlerini. Güvenmek istemedikleri için, anlamak, dinlemekte istemezler bu adamları, bu kadınları.Ümitsizliğe yer yok ama bu kısacık hayatımızda.Olmaz dediğimiz nice şeyler olurken şu hayatta, bizim isteklerimiz de olur elbet.Kiminiz için yine bir avuntu olacak ama ben,‘’HAYIRLISI’’ diyorum.Bunca karalar içinde ak olana, bembeyaz olana erişmeniz dileğiyle.Gönlünüz kadar güzel olsun bahtınız, önünüzde.
Ve son olarak duymak, anlamak istemeyenlere..