PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Aşk değil mi şu gönülde dağ olan



AceLLe
19.Nisan.2015, 03:02
Aşk değil mi şu gönülde dağ olan
Hem gönül bendin kesen hem bağ olan.
Aşk insanı yeşertir, yetiştirir. Ne tılsımlı bir sözdür aşk. Gözyaşının yakıştığı en güzel şekildir belki de. Gözden akıtır yaşları ama ,kendisine bir şey olmaz. Aksine hiç yara almadan, zedelenmeden hatta güçlenerek yoluna devam eder. Aşk insanı paha biçilmez maneviyatından alır.
Aşk insanı yeşertir, -tohum iken- kendini ifade edemeyen bir yumru halindeyken anlam kazanır. Eli yüzü düzelir, yavaş yavaş ne olduğu anlaşılmaya başlanır. Ya güzel kokular saçar etrafına, ya da görenleri hayran bırakacak renklerin sahibi olur. Dirilir, kafasını kaldırır, ben buradayım der. Kokar burcu burcu, kokusunu etrafına saçar. Mıknatıs gibi çeker tüm değerleri kendine.
Aşk insanı yetiştirir. En olmadık hayallere ulaşmasını sağlar, olgunlaştırır. ‘’Çektiği acının tatlı taraflarını algılamaya başlayandan korkma’’ demiş atalar. Çekilen acının iyi yönünü görüyorsa, onun kalbi yufka gibi olmuştur artık. ’’Aşkın gözü kördür’’ derler . Aksine en iyi gören göz, aşkın gözüdür. Aşkın gözü kimsenin görmediğini görür. Kimsen bakamadığı gibi bakar. Öyle bir gözdür ki; bu gözde mana saklıdır. Gören, duyan, hisseden, tadan, koklayan O’dur artık. Bir göz yeter aşk için. Gözde toplanır bütün duygular. Bakmasını bilene bir göz yeter.
Yalancı değildir aşk, insanı aldatmaz. Olmayanı hissettirmez. Oldukça dürüsttür. Aşkta yalanın yeri olmaz. İbre şaştı mı, paramparça olur her şey. Madde girince oraya, mana dağılır, ufalanır. Manayı keşfeden, maddenin peşinde koşamaz. Onu hemen hissedersiniz. Madde kokar çünkü. Etrafındakileri de kokuşturur, çürütür. Oysa aşk diriltmeli değil midir? Maddeye dayanan aşk, renksiz gökkuşağına benzer, görünür ama ne olduğu belli olmaz. Maddenin rengini alır, kaybolur gider. Maddenin geçicilikle bozulmuş dengesinin gereksiz renginde şeffaflaşır, güzellikler hiçsizleşir. Yalancılık hiçsizlikte, hiçsizlik yalancılıkta kaybolurken aşk ürker tılsımını örterek kendisini korumaya çalışır. Utanır aşk yalancılıkla anılmaktan.
Aşkı yakalamak zordur. Belki de imkansız. Elinde aşk olduğunu sananlar, çoğu zaman aldanır. Avucundaki şey riyadır, ama o aşk zanneder. Avucundaki şey kendisidir oysa. Kendini hapsetmiştir avucuna, ama o sanır ki aşkı yakaladım. Kendini hapsettiğini, kendisini avladığını anlayamaz. Duvarlar örer ona her gün,her gün avucundaki ‘’ben’’ e kelepçeler vurur. Aşkı hapsedeyim derken kendisinin kölesi olur. Aşk uzaklaştıkça uzaklaşır, kaçar ondan. Aşkı yakalamak zordur.
Aşk acıdır. Off, hem de ne acı! ...İçtikçe içesi gelir insanın tatlıların tatlısı gibi. Başını taştan taşa vurup, ölesi gelir. Divane olup dağlara çıkası gelir. Dağlarda,çöllerde yok olası gelir. ’’Elimden tut,sana geleyim’’ diyesi gelir. Geleyim de acı çektiğini sananlar bu acıların ne basit olduğunu görsünler.
Aşk acının en tatlısıdır. Tadında müthiş bir lezzet vardır. Yücelerden yüce bir gönüle yolculuk vardır.

AŞK BENDE BENSİZLİK, GÖNÜLDE SENSİZLİKTİR......