PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Göz Hastalıkları



AkyaziLi
12.Nisan.2015, 17:41
KataraktKatarakt nedir? Nasıl oluşur?
Gözümüzün renkli kısmının hemen arkasında ve şeffaf olduğu için normalde görülmeyen bir
mercek (lens) doğal olarak bulunur. Bu mercek şeffaf olduğu için biz göz bebeğini siyah
olarak görürüz.
Mercek göze gelen ışınları sinir tabakasına düşürerek net görüntü oluşmasını sağlar. Işığın
merceği geçerek sinir tabakasına ulaşabilmesi için merceğin berrak (şeffaf, saydam) olması
gerekir. İşte bu saydam mercek çeşitli nedenlerle bulanıklaşırsa buna katarakt denir. Bu
bulanıklaşma merceğin herhangi bir yerinde veya tamamında olabilir.
Katarakt bir yaşlılık hastalığı mıdır? Gençlerde de görülür mü?
Bebeklerde dahil olmak üzere her yaşta insanda görülebilir. Orta yaşlarda nadirdir. Yaş
ilerledikçe sıklığı artar. 50–59 yaş arasında olanların yaklaşık yarısında, 80 yaş üzerinde
olanların ise hemen hepsinde bir miktarda olsa kesiflik bulunur. Fakat bu kesiflik görmeyi her
zaman kayda değer bir şekilde etkilemeyebilir.
Kataraktın oluşum nedenleri nelerdir?
Kataraktın erişkinlerdeki en önemli nedeni lensin içinde yaşlanması ile birlikte meydana gelen
değişikliklerdir. Çocuklarda ise metabolik hastalıklar, akraba evliliği, anne karnında geçirilen
hastalıklar, gebelikte ilaç kullanımı, mikrobik durumlar ve yaralanmalar etkili olur. Ayrıca göze
gelen darbeler (travma), şeker hastalığı, göz içi iltihabı (üveit), böbrek hastalığı, glokom,
radyasyon, yüksek kan basıncı ( hipertansiyon) ve uzun süre kortizonlu ilaç kullanımı katarakt
yapabilir.
Katarakt ilaçla tedavi edilebilir mi?
Kataraktın cerrahi dışında herhangi bir tedavi şekli yoktur. Halen denenen bazı ilaçlar olmakla
birlikte henüz başarılı bir sonuç bildirilmemiştir.
Yani şunu söyleyebiliriz ki, kataraktın tedavisi ameliyatla yapılabilmektedir.
• Ağrısız giderek artan bulanık görme
• Gözde kamaşma veya ışığa
hassasiyetin azalması
• Sık gözlük numarası değişimi
• Gözlüğü sık sık silme ihtiyacı
• Araba kullanırken zorlanma
• Gece görme azalması ve ışıklarda
dağılma olması
• Okumak için kuvvetli ışığa ihtiyaç
duyma
• Bir gözle çift görme
• Renklerde soluklaşma veya sarılaşma
Katarakt ameliyatı hangi durumlarda kaçınılmaz olur?
Hastanın aşağıdaki durumların herhangi biriyle karşı karşıya kalması durumunda ameliyat
olması önerilir.
• Görme miktarı hastanın günlük ihtiyaçlarını karşılamıyorsa
• Gözdeki iltihap gibi bir rahatsızlık katarakt oluşturmuş ve tedaviyi ve takibini bozuyorsa
• Katarakt hastanın göz tansiyonunu yükseltiyorsa
• Doğuştan kataraktlarda görme azlığı ve kayma (şaşılığa) yol açabilecek durumlarda
Katarakt ameliyat yöntemleri nelerdir?
Cerrahi lensin çıkarılışına göre ikiye yarılır.
1. İntakapsüler Katarakt ekstraksiyonu ( IKKE ): Lens zarlarıyla bir bütün olarak çıkarılır.
Eski bir yöntemdir.
2. Ekstrakapsül Katarakt Ekstarksiyonu: Lensin ön kapsülünün bir kısmı alınır, diğer
kısımlar doğurtma, emme veya ultrason dalgaları ile parçalanarak (FAKO) yöntemleri
ile temizlenir. Daha sonra lens zarları içine göz içi lens takılabilir.
Uygulanacak ameliyat türü hastanın yaşına, gözünün durumuna, cerrahın tercihine göre
değişebilir.
Lazerle katarakt tedavi edilebilir mi?
Halk arasında yaygın olarak lazerli katarakt ameliyatı yapılıyor diye bilinir fakat bu operasyon
FAKO yöntemidir. Laserle katarakt ameliyatı yapılabilir. Ancak ameliyat tekniği olarak FAKO
ile bir farkının olmaması nedeni ile yaygın olarak tercih edilmemektedir. Lazerle katarakt
ameliyatı henüz deneysel aşamadadır. Ameliyat olmaksızın sadece laserle kataraktın
düzeltilmesi mümkün değildir.
Katarakt cerrahisinde katarakt temizlendikten sonra göz içine yapay (suni) mercek (lens)
yerleştirilmesi artık günümüzde hemen tüm hastalarda yapılmaktadır. Hasta için özel
durumlar yoksa ( bir yaşından küçük çocuklar, göz içi iltihabı olanlar, vs) mutlaka göz içi merceği yerleştirilmelidir. Göz içine mercek yerleştirilip yerleştirilmeyeceği ameliyatı yapan
göz doktorunun hastanın durumuna göre vereceği bir karar olacaktır. Mercek
kullanılmadığında hastanın kalın camlı gözlük kullanması gerekir.
Katarakt tedavisinde uygulanabilecek en iyi yöntem nedir?
Yöntem hastanın yaşı, gözün durumu, cerrahın tercihi ve kullanılacak mercek türüne göre
farklı olabilir. Günümüzde lensin kendi zarlarının korunduğu yani ekstrakapsüler yöntemler
tercih edilmektedir. Hastanın durumu veya cerrahinin gidişine göre diğer yönteme de ihtiyaç
duyulabilmektedir.
Ameliyatta yerleştirilen göz için merceklerinin özellikleri neler olmalıdır?
Kullanılacak mercekler günümüzde genellikle tek odaklı yani uzak veya yakını net
gösterebilecek şekilde üretilmiş türdedir. Hastanın bu tip bir mercek takıldıktan sonra hem
uzak hem de yakını net görmek için gözlük, kontak lens kullanması gerekebilir. Son
dönemlerde piyasaya çıkan ve ameliyat sonrası hastanın hem uzağı hem de yakını net
görmesini sağlamak amaçlı “çok odaklı mercekler” , özel renk kaplamaları olan ve göze gelen
zararlı ışıkları engelleyen türde mercekler de kullanılmaya başlanmıştır. Bu tür mercekler
hasta ile hekiminin ortaklaşa karar verecekleri durumlarda kullanılır.
Katarakt ameliyatı öncesi neler yapılır?
Ameliyat öncesi hastanın yaşı, diğer hastalıkları, kullandığı ilaçlar, yapılacak ameliyatın türüne
göre gerekli görülen vakalarda çeşitli tetkikler yapılabilir. Özellikle kullandığınız tüm ilaçları
hekiminize bildirerek ilaçların türüne göre söyleyeceği tavsiyelerine uyunuz. Ameliyathaneye
alınmadan veya alındıktan sonra bazı ilaçlar ağızdan, koldan veya kalçadan uygulanabilir.
Ameliyata gelirken en az 6 saat öncesinden hiçbir şey yiyip içmemelisiniz. Yanınızda bir
refakatçi bulundurmanız size yardımcı olması açısından iyi olabilir. Makyaj ve takılarınızı
çıkarmanız gerekecektir. Gözünüze birtakım damlalar damlatılacağı için göz bebeğinizde
büyüme ve gözde kızarma olabilir.
Ameliyatta anestezi yapılır mı?
Katarakt cerrahisinde genel (tamamen uyutularak) anestezi genellikle çocuklarda tercih edilir.
Diğer bir tercih göz çevresine iğne yapılarak (lokal) anestezi uygulanmasıdır. İğnesiz sadece
damlalarla gözün uyuşturulması (topikal anestezi) ile de ameliyat mümkündür. Bu anestezi
hastanın uyumunun iyi olduğu durumlarda uygulanır.
Katarakt ameliyatı nasıl yapılır?
Ameliyat için göz uyuşturulduktan sonra seçilen yönteme göre göz içine girilerek önce
merceğin ön zarı açılır ve inindeki kataraktlı kısım ya bütün olarak veya parçalanarak çıkarılır.
İçeride sadece merceğin zarı bırakılır. Yine hastanın yaşı, gözün durumu ve ameliyatın türüne
göre mercek yerleştirme işlemi yapılabilir.
Bazı durumlarda (örneğin 1 yaş altı çocuklar gibi) mercek yerleştirilmeyebilir. Bazen ise
ameliyatın gidişi ve gözün durumu nedeni ile mercek konmayabilir veya ikinci bir ameliyata
kadar geciktirilebilir. Bazı durumlarda ise planlanan türün dışında farklı türde (göz duvarına
dikiş gerektiren, renkli kısma tutturulan) türde mercekler kullanmak gerekebilir. Bu durumlar
oluştuğunda ameliyatı yapan hekim size en uygun seçeneğe göre karar verecektir.
Ameliyat sonrası bakım gerekir mi?
Ameliyat sonrası göz genellikle bandajla kapatılır. Bu bandaj doktorunuzun önereceği süre
boyunca gözde kalmalıdır. Ameliyat sonrası göze baskı yapmamalı ve ovuşturmamalısınız.
Hastanede kalış sürenizi size bildirecektir. Eğer hastaneden gönderilecekseniz kendiniz araç
kullanmayınız. Gıda ve ilaç alımına klinik hemşire ve doktorlarının önerilerine göre
başlayabilirsiniz. Yüzünüzü yıkamak, banyo yapmak, eşya taşımak, namaz kılmak, spor
yapmak, işe başlamak, denize ve havuza girmek gibi şeyleri hekiminize danışarak yapınız.
Ameliyat sonrası verilecek olan ilaçlar (damla, pomat, tablet, şurup vs.) doktorunuzun tavsiye
ettiği şekilde ve sürede kullanılmalıdır. Hekime danışmadan ilaçlarınızı değiştirmeyin,
azaltmayın veya kesmeyin. Verilen damla ve pomatları kullanmadan önce bunları göze
uygulayacak kişi mutlaka ellerini sabunla yıkamalıdır. İlaçları uygularken damlalık veya pomat
kutusunun ucu göz kapağı, kirpik, cilt, el, kâğıt, peçete gibi yerlere değdirilmemelidir.
Operasyon sonrasındaki 1. gün, 1. hafta, 1. ayda kontrolleri yapılır. Bu zaman zarfında göz
damlalarıyla hem gözün iyileşmesi hem de mikrop kapmasına karşı korunması sağlanır.
Ameliyat sonrası takip süresi ve yapılacaklar konusunda hekiminizin uyarılarını dikkatle alınız.
Ameliyat sonrası okumak göze zarar verir mi?
Okuma göze zarar vermez. Okumak için, varsa ve okumanıza yardımcı oluyorsa eski
gözlüklerinizden faydalanabilirsiniz. Ama ameliyattan hemen sonra gözde rahatsızlık ve
yorgunluk olabilir. Televizyon seyretmek daha az yorucudur ve göze zararlı değildir. Tam
uzak ve yakın gözlüğü operasyondan sonra hekiminizin uygun gördüğü bir zamanda
ayarlanır.
Katarakt cerrahisi geçirmiş insanların hayatında ne gibi değişiklikler olur?
Katarakt cerrahisinin bazı konularda kısıtlılık oluşturup oluşturmadığı da merak edilir.
Cerrahi sonrası, kanunda belirtilen görmeyi elde eden kişiler sürücü belgesi alıp, araba
kullanabilirler. Temas gerektirmeyen sporlar yapabilirler. Sadece polis ve asker olamazlar.
Katarakt tekrarlar mı?
Katarakt ameliyatı olanlarda yeniden katarakt oluşmaz.
Operasyonla, merceğin içine yerleştirildiği zar zamanla kesifleşebilir. Bu halk arasında “ikincil
katarakt” olarak isimlendirilse de aslında katarakt değildir. Bu oluşum genellikle lazerle
kolayca tedavi edilebilir. Çocuklarda veya zarın çok kalınlaştığı ender durumlarda ameliyatla
temizlemek gerekebilir.

AkyaziLi
12.Nisan.2015, 17:41
Göz Yaralanmaları


Delici Göz Yaralanmaları ve Göz İçi Yabancı Cisimler
Delici göz yaralanmaları, çocuk ve genç yaş grubunda akut ve kalıcı görme kaybının en önemli sebeplerinden biridir.



http://ekolgoz.com/goz/wp-content/uploads/2012/07/goz-yaralanma-1.png



Delici Göz Yaralanması



Özellikle göziçi yabancı cisimler (GİYC), travmatik oküler hasarlanmalar içinde sık rastlanan ve oldukça ciddi sorunlar oluşturan acil durumlardır. Çeşitli serilerde, delici göz yaralanmalarının %18 ila 40’ına GIYC’lerin eşlik ettiği bildirilmektedir. Sıklıkla farklı dokularda, farklı derecelerde hasar yaratmanın yanısıra, enfeksiyon riski, retina dekolmanı, metallozis gibi komplikasyonları oluşturabilirler. Göziçi Yabancı Cisim (GİYC) ile birlikte olan göz yaralanmalarında, hasarlanmanın mekanizması, GİYC’in yeri ve büyüklüğü, postoperatif endoftalmi gibi birçok faktöre bağlı olarak görme kaybı tehlikesi bulunmaktadır.
Her ne kadar gelişen vitreoretinal cerrahi teknikler GİYC yaralanmalarının birçok sekelinin önlenmesini sağlasa da, bu tip yaralanmalarda körlük ya da derin görme kaybı, sıkça görülebilen bir sonuçtur. GİYC’in başarılı bir şekilde çıkarılması durumunda dahi, epiretinal membran, fibrovasküler proliferasyon, retina dekolmanı, proliferatif vitreoretinopati gibi komplikasyonlar sıktır ve görmeyi tehdit eder.



http://ekolgoz.com/goz/wp-content/uploads/2012/07/goz-yaralanma-2.png
http://ekolgoz.com/goz/wp-content/uploads/2012/07/goz-yaralanma-3.png (http://ekolgoz.com/goz/wp-content/uploads/2012/07/goz-yaralanma-3.png)



Gözün Retinasına Saplanmış Yabancı Cisim


Göziçi yabancı cismin bilgisayarlıtomografi görüntüsü



Delici göz yaralanmalarının önemli bir kısmını oluşturan GİYC’ler, sıklıkla genç ve erkek popülasyonda görülürler. GİYC ile birlikte oluşan delici yaralanmaların, en sık iş kazası şeklinde ve metalin çekiçle işlenmesi sırasında oluştuğu bildirilmektedir. Çocukluk çağında bu tip yaralanmalarda görülen en sık sebepler, trafik kazaları, iş kazaları, av kazaları, oyun ve ev kazalarıdır. Özellikle oyuncak tabanca saçması ile oluşan yaralanmalar ülkemizde sık görülen bir çocukluk çağı GİYC sebebidir.
Ameliyat Öncesi Değerlendirme:
Etkili bir ameliyat planlaması yapmak için, dikkatli bir ön değerlendirme şarttır. İyi bir anamnez, ayrıntılı bir göz muayenesi, GİYC’in varlığını, lokalizasyonunu, büyüklüğünü saptamak için uygun bir görüntüleme ve profilaktik antimikrobial tedavi ameliyat öncesi hazırlık döneminin önemli safhalarıdır.
Muayene:
Yaralanmanın mekanizması, ne ile gerçekleştiği (kesici alet, patlayıcı, cam, gibi) sorgulanmalıdır. Bununla birlikte, göze odaklanmadan önce, göz dışında hayatı tehdit eden unsurların da saptanması ve gereken önlemlerin alınması gereklidir. Tam bir oftalmik muayene yapılmalıdır. Ancak, göz küresinde ruptür ya da ruptür şüphesi varsa, göz tansiyonu ölçmek gibi göze az da olsa basınç uygulayan manevralardan kaçınmak gerekir. Oftalmik muayenede başlangıç görme keskinliği, endoftalmi (göziçi enfeksiyonu) varlığı ya da yokluğu, glob ruptürü, perforan yaralanma, retina dekolmanı, afferent pupil defekti gibi ilerideki görme prognozunu tayin edebilecek faktörler değerlendirilmeli ve not alınmalıdır.
Klinik olarak GİYC saptandıysa, görme prognozunu negatif etkileyecek faktörler başlangıç görme keskinliğinin düşük olması, afferent pupil defekti, hifema, vitreus hemorajisi, retina dekolmanı, uvea prolapsusu olarak saptanmıştır.
Hazırlıklar tamamlandıktan sonra ameliyat ile ilgili birtakım önemli stratejiler belirlenmelidir. Bunlar, cerrahi müdahelenin zamanı (erken ya da geç), vitrektomi tekniği, kristalin lensin durumu (lensi korumak ya da lens ekstraksiyonu), GİYC’in çıkarılacağı yol ve aletler, intraoperatif antibiyotik kullanımıdır.
GİYC Çıkarılmasında Zamanlama:
Primer glob tamiri sırasında GİYC’in çıkarılması kararı, birçok faktöre bağlıdır. Öncelikle hastanın genel sağlık durumu bu cerrahiye izin vermelidir. Bunun dışında o anda uygun cerrahi ortamın, cerrahın, yardımcı personelin ve yabancı cismin çıkarılması için gerekli cerrahi aletlerin hazır olması gerekir. Ayrıca, GİYC’in çıkarılması, son derece iyi bir görüntüleme ortamı gerektirmektedir. Halbuki bu tip yaralanmalarda, özellikle kornea bulanıklığı, gözün arka segmentinin görüntülenmesini çoğu kez olanaksız kılmaktadır. Ancak tüm bu şartlar hazır olunca GİYC’in çıkarılması düşünülmelidir.
Glob tamiri sırasında GİYC’in çıkarılmasının, endoftalmi riskini ve retina yırtığından kaynaklanan ve retinanın üzerinde ve altında traksiyonel doku gelişimi ile karakterize proliferatif vitreoretinopati (PVR) riskini azalttığı bilinmektedir. İlk 24 saatte uygulanan erken vitrektomi ile endoftalmi riskinin %13′lerden %3′lere indiği bildirilmiştir. Ancak erken ya da geç vitrektominin sonuç anatomik ve görsel başarı üzerine etkisi tartışmalıdır. Erken vitrektominin sonuç görme keskinliği üzerine olumlu etkisinden bahseden araştırmaların yanısıra, herhangi bir fark görülmediğini bildirenler de vardır.
Göziçi yabancı cisimler, ciddi görme kaybı yaratan, açık göz yaralanmaları içinde oldukça sık gözlenen travmalardır. GİYC’lerinin tedavisi, hasarlanmanın mekanizması, yabancı cismin doğası, yerleşimi, büyüklüğü, cerrahi ortamın ve personelin koşulları, potansiyel postoperatif komplikasyonların gelişimi açısından ciddi takip gibi birçok konuyu içeren bir algoritmayı gerektirmektedir.
Hayatı tehdit eden göz dışı hasarlanmaların tesbiti ve tedavisinin ardından, anamnez, oftalmik muayene ve yabancı cismin yeri ve özelliklerinin belirlenmesi için görüntüleme yöntemleri uygulanmalıdır. Durumun ciddiyetinin tüm yönleriyle hastaya mümkün olduğu kadar anlatılması, hastanın beklentilerinin gerçekçi kılınması açısından önem taşımaktadır. GİYC’in erken ya da geç çıkarılması her ne kadar tartışmalı bir konu olsa da, bu kararın verilmesinde gözün durumu, cerrahi ortamın ve cerrahi personelin durumunun değerlendirilmesi ve optimal şartların gerekmektedir. Cerrahi öncesi ve sonrası uygun antibiyotik profilaksisi, endoftalmi riskinin en aza indirilmesinde önemlidir. Cerrahi sonrası görmeyi tehdit eden retina dekolmanı, PVR, endoftalmi gibi komplikasyonların önüne geçebilmek için hastanın sık görülmesinin faydası vardır.

AkyaziLi
12.Nisan.2015, 17:43
Göz içi kanamaları

Göz küresinin büyük kısmı, vitreus denilen yumurta akı kıvamında bir sıvı ile doludur. Bu sıvı içine meydana gelen kanamalara göziçi kanama (vitreus hemorajisi) adı verilir. Göziçi kanamalarının birçok sebebi olmakla birlikte büyük kısmı damarsal sebeplerdir. Özellikle şeker hastalığına bağlı gelişen diabetik retinopatinin ileri evrelerinde göziçi kanamaları sıktır. Bunun dışında retina damarlarında meydana gelen tıkanıklığın ardından da gelişebilir. Erken doğuma bağlı retina damarlarının gelişmemesi sonucunda, retina yırtığı varlığı ile birlikte, dolaylı ya da direkt travmaya bağlı, lösemi gibi sistemik hastalıklarla da ortaya çıkabilir.


http://ekolgoz.com/goz/wp-content/uploads/2012/07/goz-ici-kanamalari-1.png (http://ekolgoz.com/goz/wp-content/uploads/2012/07/goz-ici-kanamalari-1.png)



Göz içi kanaması



Göziçi kanamalarının en sık sebepleri aşağıda sıralanmıştır:


Diabetik retinopati (%32-54)
Retina yırtığı ile birlikte (%12-44)
Arka vitreus dekolmanı (%4-12)
Retina dekolmanı (%7-10)
Orak hücreli anemi (%1-6)
Retinal makroanevrizma (%1-7)
Yaş tip sarı nokta hastalığı (%1-5)
Kafaiçi kanamalar ile birlikte (%1)
Travma (%12-19)
Retina ven tıkanıklığı (%4-16)

Göz içi kanamaları, sebebi ne olursa olsun uzun süre göz içinde kalırsa temelinde yatan hastalığın oluşturduğu hasarın ötesinde bir takım komplikasyonlara yol açabilir. Bunlardan bir tanesi kan hücrelerinde bulunan demir elementinin açığa çıkarak retina ve diğer katlardaki hücreler tarafından emilmesi ile birtakım toksik etkilerin ortaya çıkmasıdır. Bu toksik etkiler, retina hücrelerinin sağlıklı çalışmasını engeller. Bir diğer etki de vitreus içinde başıboş dolaşan yapısı bozulmuş kan hücrelerinin gözün dışaakım yollarını tıkayarak göz tansiyonunu artırması, yani glokomdur.


http://ekolgoz.com/goz/wp-content/uploads/2012/07/goz-ici-kanamalari-2.png (http://ekolgoz.com/goz/wp-content/uploads/2012/07/goz-ici-kanamalari-2.png)



Göz içi kanamasında göz ultrasonografisi




GÖZ İÇİ KANAMANIN BULGULARI NELERDİR?
Göz içi kanaması olan kişiler genellikle görme bulanıklığı, uçuşan cisimler, görmede dumanlanma, ışığa hassasiyet ve gölgelenme şikayeti duyarlar. Kanamanın yoğunluğuna göre bu şikayetler değişebilir. Hafif bir kanamada uçuşan cisimler ön planda iken orta derecede bir kanamada gölgelenme, yoğun kanamada görme azalması ön plandadır.
Gözde ağrı, göz içi kanamaya genellikle eşlik etmez. Ancak, komplikasyon olarak glokom (göz tansiyonu artışı) meydana geldiyse ya da bir travma söz konusuysa ağrı eşlik edebilir.
Göz içi kanamasında ultrasonografi oldukça yardımcı bir tanı yöntemidir. Kanama genellikle retina muayenesini imkansız hale getirir. Bu durumda ultrasonografi kanamanın yoğunluğu, retina ile ilişkisi, ve daha da önemlisi retinada yırtık ya da retina dekolmanı ile birlikte olup olmadığı hakkında fikir verir. Eğer erken dönemde vitrektomi ameliyatı ile kanamanın temizlenmesi düşünülmüyorsa sık aralarla ultrasonografi yapılmalıdır.


http://ekolgoz.com/goz/wp-content/uploads/2012/07/goz-ici-kanamalari-3.png (http://ekolgoz.com/goz/wp-content/uploads/2012/07/goz-ici-kanamalari-3.png)


Göz içi kanaması için vitrektomi ameliyatı


GÖZ İÇİ KANAMASININ TEDAVİSİ NEDİR?
Kanamanın tedavisi, altında yatan sebebe göre değişmektedir. Eğer sebep retina yırtığı ya da retina dekolmanı ise, acil olarak cerrahi ve/veya laser tedavisi gereklidir. Eğer diabet gibi sistemik bir damarsal hastalıktan dolayı meydana geldiyse baş yukarıda/ dik istirahat uygulanarak 1-2 haftada bir yapılacak sık kontrollerle takip edilmeli, 1-2 ay gibi bir sürede açılma olmadığı takdirde vitrektomi denilen kanama temizleme ameliyatı uygulanmalıdır.
Bu arada hastanın diabet, hipertansiyon ve kan hastalıkları gibi sistemik hastalıklar yönünden konsültasyonları yapılmalı, bu konudaki kan değerleri normalleştirilmelidir.
Makula denilen görme merkezinin sağlıklı olduğu durumlarda uygulanacak cerrahi sonrası görme kazancı da oldukça yüz güldürücüdür. Ancak diabetik retinopati, yaşa bağlı makula dejeneresansı gibi makulayı etkileyen hastalıklarda görme beklentisi nisbeten daha sınırlıdır.

AkyaziLi
12.Nisan.2015, 17:46
Diabetik retinopati

DİABETİK GÖZ HASTALIĞI NEDİR?
Diabet (şeker hastalığı) olan kişilerde diabetin komplikasyonu olarak ortaya çıkabilecek olan göz problemlerine diabetik göz hastalığı denir.
Diabetik göz hastalığında görülebilecek sorunlar:
- Diabetik retinopati: Retina denilen ağ tabakasında yer alan kan damarlarında gelişen hasarlanmadır.
- Katarakt: Gözün merceğinin buğulanması ve şeffaflığını kaybetmesidir. Diabet hastalarında katarakt daha erken yaşlarda ortaya çıkar.
- Glokom: Göz içi basıncının artması ve bunun sonucunda görme sinirine zarar vererek görmeyi azaltmasıdır. Diabetli bir kişi diğer kişilerden iki kat daha fazla glokoma yakalanma riskine sahiptir.
DİABETİK RETİNOPATİ NEDİR?
Diabetik retinopati, günümüzde en önemli körlük sebeplerinin başında gelmektedir. Retina kan damarlarındaki değişiklikler sonucunda meydana gelir.
Retina (ağ tabakası) ışığa duyarlı tabakadır ve görme fonksiyonu için sağlıklı olmak zorundadır. Diabetik retinopatide farklı türde hasarlar meydana gelir. Kan damarlarının yapısı bozularak küçük baloncuklar meydana gelir ve kanamalara ve damar içindeki sıvının etraf dokulara sızmasına neden olur. İlerleyen evrelerde ise retina üzerinde istenmeyen yeni damar tomurcukları oluşur ve ani göziçi kanamaya sebep olur.
Diabetik retinopatide ilk başlarda görme kaybı gelişmez, zamanla hastalık ilerledikçe görmede zayıflık başgösterir. Bu yüzden görmesinde herhangi şikayeti olmayan bir diabet hastasının diabetik retinopatisi olmayacak diye bir şey yoktur, düzenli aralarla göz kontrolü gerekir. Diabet genellikle iki gözü birden etkiler.
Diabetik retinopatinin evreleri nelerdir?
1- Hafif non-proliferatif diabetik retinopati: Bu erken evrede, retina damarlarında mikroanevrizma denilen baloncuklar oluşur.
2- Orta non-proliferatif diabetik retinopati: Retina damarlarında baloncuklar artmış ve damarlarda tıkanmalar başgöstermiştir.
3- Şiddetli non-proliferatif diabetik retinopati: Damar tıkanıklıkları ve kanamalar artmış, retinada oksijen eksikliği belirgin hale gelmiştir.
4- Proliferatif diabetik retinopati: Retinadaki oksijen eksikliği ve beslenememe artmış ve beyne tehlike sinyalleri gönderilerek retinada yeni ve sağlıksız damar oluşumu başlamıştır. Oluşan bu yeni damarlar çok narindir, her an kanamaya ve ani görme kaybına yol açabilir.
Diabetik retinopati nasıl görme kaybı yapar?
Diabetik retinopati iki yolla görme kaybı yapar:
1- Zayıflayan damarlardan sızan sıvı, makula denilen görme merkezinde toplanır ve makula ödemi denilen su toplaması oluşur. Bu durum görmeyi zaman içinde yavaş yavaş azaltır.
2- İleri evrede sağlıklı olmayan, zayıf yeni damar oluşumlarından ani kanamalar meydana gelebilir ve ani görme kaybına yol açar.


Kimler diabetik retinopati için risk taşır?
Tip 1 ve Tip 2 diabeti olan tüm kişiler diabetik retinopati riski taşır. Her diabet hastası, yılda en az bir defa gözbebği büyültülerek ayrıntılı retina taramasından geçmelidir. Ne kadar uzun süredir diabet hatası ise, diabetik retinopati gelişme riski o kadar artmaktadır.
Gebelik, diabeti olan kadınlar için bir diğer risktir. Gebelik sırasında ayrıntılı retina muayenesi sıklığı artırılmalıdır.
Görmemi korumak için ne yapmalıyım?
Diabet hastalığınız varsa en az senede bir kez ayrıntılı retina mayenesi olmalısınız. Diabetik retinopati sinsi bir hastalıktır. Diabetli bir kişide görmede herhangi bir hasar olmadan yıllar içinde ileri evre diabetik retinopati gelişebilir. Görmede şikayetiniz olsun ya da olmasın, doktorunuz size diabetik retinopati için tedavi önerebilir. Erken teşhis ve zamanında tedavi, görme kaybını büyük oranda engelleyebilir
Eğer diabetik retinopati gelişmişse, daha sık aralarla retina muayenesi gerekir. İleri (proliferative) diabetik retinopati varlığında uygun ve zamanında tedavi ile görme kaybı riski %95 oranında önlenebilmektedir.
Kan şekerinin düzene sokulması, diabetik retinopati gelişimini ve ilerlemesini büyük ölçüde engellemekte ya da yavaşlatmaktadır. Bunun dışında böbrek ve uç sinir hasarlanmasını da önlemekte ya da yavaşlatmaktadır.
Diabetik Retinopatinin Belirtileri Nelerdir?
Diabetik retinopati sinsi bir hastalıktır. Hastalığın erken dönemlerinde, herhangi bir belirti yoktur, ayrıca diabetik retinopati ağrısız bir hastalıktır. Muayene için belirti vermesini beklememek ve senede bir retina muayenesi olmak gerekir.
Makula denilen görme merkezinde makula ödemi denilen sıvı birikimi meydana gelirse görmede bulanma başlar. İleri evrede retinada istenmeyen yeni ve hastalıklı damarlanma başlarsa bu damarlar aniden kanayabilir ve görme aniden kaybedilebilir.
Kanama Varlığında Proliferatif Retinopatinin Bulguları Nelerdir?
Ani kanama durumunda, ilk belirti olarak sıklıkla uçuşan cisimler görülür. Bir sure sonra görme tamamen kapanabilir. Uçuşan cisimler görülürse, vakit geçirmeden ayrıntılı retina muayenesinden geçmek ve gerekli tedaviyi olmak gerekir, aksi takdirde kanama şiddetlenir ve görme tamamen kapanabilir. Ani kanamaların çoğu sabaha karşı uykuda meydana gelir.
Bazen, tedavi olmadan da kanama kendiliğinden geçebilir ve görme yeniden açılabilir. Ancak bu yanıltıcı bir durumdur ve kanamanın tekrarlama olasılığı çok yüksektir. Bu yüzden kanamanın geçmesini beklemeden doktora başvurmak gerekir.
Tedavi edilmediği takdirde, diabetik retinopati şiddetli görme kaybıyla sonuçlanır. Aynı şekilde erken tedavi ile de görme kazanımı daha fazla olur.
Diabetik Retinopati ve Makula Ödemi Nasıl Saptanır?
Ayrıntılı bir retina muayenesi aşağıdaki testleri içerir;


Görme keskinliği ölçümü: Belli bir uzaklıktan ne kadar bir görme olduğu ölçülür.
Retina muayenesi: Gözbebekleri çeşitli damlalar damlatılarak büyütülür. Çeşitli mercekler kullanılarak ayrıntılı retina muayenesi yapılır.
Göz tansiyonu ölçümü.
Fluoresein anjiografi: Ayrıntılı retina muayenesinde, gerekli gördüğü takdirde doktorunuz fluorescein anjiografi çekilmesini önerebilir. Kol damarlarından bir boyar madde enjekte edilerek her iki gözden de ard arda retina fotoğrafları alınır. Bu sayede gözün retinasının damar yapısı hakkında bilgi edinilir. Buna göre tedavi yönlendirilir.
Optik koherens tomografi: Makula ödeminin saptanmasında ve takip edilmesinde son yıllarda optik koherens tomografi (OCT) denilen bir cihaz da kullanılmaktadır. Hastaya herhangi bir girişim yapılmadan, kısa bir süre içinde makula bölgesinin gerçeğe yakın kesitleri elde edilir. Bunun için diod laser ışık ışını kullanılır. OCT bize makula ödemi hakkında ayrıntılı bilgi verir.

DİABETİK RETİNOPATİ NASIL TEDAVİ EDİLİR?
Özellikle erken evrelerde, makula ödemi yoksa tedaviye gerek yoktur. yalnızcai diabetik retinopatinin ilerlemesini önlemek için kan şekeri, kan basıncı ve kolesterol değerleri kontrol altında tutulmalıdır.
Retinada istenmeyen yeni damarlar oluşmuşsa (proliferatif diabetik retinopati) tüm retinaya (görme merkezi dışında) laser tedavisi uygulanmalıdır. Bu tedavi genellikle iki ya da üç seans sürer. Göz içine kanama başlamadan bu laser tedavisi yapılmalıdır. Şiddetli kanama varlığında laser tedavisi mümkün olmamaktadır.
Kanama çok yoğun ise, vitrektomi denilen, kanamanın cerrahi olarak temizlenmesi ameliyatı gerekli olmaktadır. Vitrektomi ile, gözün içindeki kanama tamamen temizlenir ve aynı ameliyatta gerekli laser tedavisi uygulanır.
Makula Ödemi Nasıl Tedavi Edilir?
Diabetik makula ödemi laser ile tedavi edilir. Genellikle tek seans yeterli olmakla birlikte inatçı durumlarda birden fazla seans gerekebilir. Eğer iki gözde birden makula ödemi varsa, önce bir göz, birkaç hafta içinde diğer göz tedavi edilmelidir.
Genelleyecek olursak, laser tedavisi diabetten dolayı körlük riskini %90 oranında önlemektedir. Bununla birlikte, laser tedavisi, zaten kayıp olan görmeyi sıklıkla yerine getiremez. Bu yüzden erken teşhis ve tedavi çok önemlidir.
Son yıllarda, özellikle diabete bağlı gelişen makula ödeminde laser dışında birtakım yeni tedaviler de kullanılmaya başlanmıştır. Anti-VEGF denilen bu yeni ilaçlar, hastalıklı yeni damar oluşumunu önleyerek, ayrıca makula ödemine yol açan damar sızıntılarını önleyerek diabetik retinopatide belli bir iyileşme sağlamaktadır. Gözün içine enjekte etmek suretiyle verilen bu ilaçlar, laser ile birlikte ya da tek başına kullanılabilmekte, laserlere göre belli bir görme artışına da imkan vermektedir. Ancak unutmamak gerekir ki anti-VEGF tedavisi cerrahi bir tedavidir ve göze yapılan bir iğnedir. Dolayısıyla enfeksiyon, retinada yırtık gibi bazı riskleri de ister istemez birlikte getirir. Bu yüzden ameliyathane ortamında, son derece steril koşullarda, konunun uzmanı deneyimli hekimlerce uygulanması gereken bir tedavidir. Ayrıca hangi durumlarda yapılması gerektiği ve ne sıklıkta uygulanması gerektiği retina uzmanı hekimler tarafından karar verilmelidir.
Vitrektomi Nedir?
Gözün içinde diabetik reetinopatiye bağlı kanama geliştiyse, vitrektomi ameliyatı uygulanmaktadır.
Vitrektomi, lokal ya da genel anestezi altında uygulanabilir. Anestezi şekline, hastanın ve hekimin ortak kararı ile belirlenir. Vitrektomide, gözün duvarına küçük delikler açılır ve çok ince aletlerle bu deliklerden girilerek gözün içindeki vitreus denilen sıvı ve kanama temizlenir. Temizlenen sıvı, dengeli tuz solusyonu denilen tıbbi bir sıvı ile değiştirilir. Aynı ameliyatta sıklıkla retinanın laser tedavisi de tamamlanır. Ameliyattan sonra ortalama bir ay boyunca koruyucu göz damlaları damlatılır.
Unutmamak gerekir ki diabet sistemik bir hastalıktır. Gözün sağlığı, başta kan şekeri olmak üzere, kol tansiyonu ve kolesterol oranları ile doğrudan orantılıdır.
Diabetik retinopati sinsi bir hastalıktır. Görme kaybı oluşmadan da retinada ağır hasarlar oluşur. Bu yüzden düzenli kontrol, erken teşhis, doğru tedavi çok önemlidir.
Diabetik retinopatinin tam tedavisi mümkün değildir. Oluşturduğu belli hasarlar kalıcıdır. Uygulanan tedaviler diabetik retinopatinin yol açtığı komplikasyonları sınırlı bir şekilde düzeltebilir. Bu yüzden erken teşhis ve tedavi çok önemlidir.

AkyaziLi
12.Nisan.2015, 17:46
Retina Dekolmanı(Ekolgöz’de Retina Dekolmanı Ameliyatları Prof.Dr. Tansu Erakgün tarafından yapılmaktadır.)
Arka Vitreus Dekolmanı


http://ekolgoz.com/goz/wp-content/uploads/2012/07/retina-dekolmani-1.png




Arka vitreus dekolmanı



Gözküresinin içi, adına “vitreus” denen saydam bir jel-sıvı ile doludur. Sıklıkla, yaşın ilerlemesi ile birlikte, vitreus sıvısı jel kıvamını kaybeder ve büzüşür. Bu büzüşmeyle birlikte vitreus, gözün arka duvarından ayrılır. Bu ayrılma olayına “arka vitreus dekolmanı” adı verilir.
Arka vitreus dekolmanı, ilerleyen yaşın yanı sıra, göze alınan darbeler, yüksek derecede miyopi , birtakım ailesel kalıtımsal hastalıklar, geçirilmiş göz ameliyatları sonrasında da daha erken olarak ortaya çıkabilir.
Arka vitreus dekolmanının belirtileri nelerdir?
Arka vitreus dekolmanı, aşağıdaki belirtileri verebilir:
– Özellikle beyaz, parlak zeminlere bakarken fark edilen uçuşan noktalar, cisimcikler, örümcek ağları
– Işık çakmaları (göz açık ya da kapalıyken görülebilir)


http://ekolgoz.com/goz/wp-content/uploads/2012/07/retina-dekolmani-2.png




Arka vitreus dekolmanında uçuşan cisimler ve ışık çakmalarına neden olan retina üzerinde çekintiler



Arka vitreus dekolmanı, gözde yırtık oluşması ile oluşan ve tedavi gerektiren retina dekolmanı ile aynı şey değildir. Bununla birlikte, arka vitreus dekolmanı oluşumu sırasında ve oluştuktan sonra özellikle ilk 12 ay içinde, yırtık oluşma ve retina dekolmanı gelişme riski bir miktar artar. Bu nedenle, arka vitreus dekolmanı belirtileri oluşan bir hasta, mutlaka bir retina muayenesinden geçmelidir.
Eğer retina dekolmanı oluşmuşsa, kısa bir süre içinde tedavi edilmediği takdirde bu durum görme kaybı ile sonuçlanabilir. Bu yüzden retina dekolmanının belirtilerini de bilmek önem taşır. Bu belirtiler şunlardır:
- Göz açık ya da kapalı iken hissedilen ışık çakmaları (arka vitreus dekolmanında olduğu gibi)
– Daha fazla sayıda uçan cisimlerin ani olarak ortaya çıkması
– Görme alanı içinde herhangi bir yönden gelişen gri-siyah perde
– Gözkırpma ile geçmeyen görme bulanıklığı ya da kaybı
Eğer yukarıdaki belirtilerden bir ya da birkaçı mevcut ise, vakit kaybetmeden bir retina muayenesinden geçilmelidir.


http://ekolgoz.com/goz/wp-content/uploads/2012/07/retina-dekolmani-3.png




Retina dekolmanında, göziçi sıvısı retina yırtığından retina ile göz duvarı arasına sızar.



RETİNA DEKOLMANI
Gözküresinin içini dolduran vitreus sıvısının büzüşmesi sonucu, jel kıvamındaki bu sıvı gözküresinin arka duvarından ayrılır. Bu duruma arka vitreus dekolmanı adı verilir. Arka vitreus dekolmanı oluşumu sırasında bazı durumlarda retina denilen sinir tabakasında yırtık oluşabilir. Retina yırtığının belirtileri, bir önceki bölümde bahsedilen arka vitreus dekolmanı ile hemen hemen aynıdır. Retina yırtığı oluştuktan sonra, göziçi sıvısı bu yırtıktan retina ile altındaki duvar arasına geçer ve “retina dekolmanı” denilen hastalığa sebep olur.
Retina Dekolmanı Belirtileri Nelerdir?
Retina dekolmanı, görme kaybı ile sonuçlanabilen ve aciliyet gösteren bir hastalıktır. Bu yüzden belirtileri önem taşır. Bu belirtiler şunlardır:


Göz açık ya da kapalı iken hissedilen ışık çakmaları (arka vitreus dekolmanında olduğu gibi)
Daha fazla sayıda uçan cisimlerin ani olarak ortaya çıkması
Görme alanı içinde herhangi bir yönden gelişen gri-siyah perde
Gözkırpma ile geçmeyen görme bulanıklığı ya da kaybı



http://ekolgoz.com/goz/wp-content/uploads/2012/07/retina-dekolmani-4.png
http://ekolgoz.com/goz/wp-content/uploads/2012/07/retina-dekolmani-5.png



Normal Görüntü

Retina dekolmanında gelişen perde



Eğer yukarıdaki belirtilerden bir ya da birkaçı mevcut ise, vakit kaybetmeden bir retina muayenesinden geçilmelidir.

http://ekolgoz.com/goz/wp-content/uploads/2012/07/retina-dekolmani-6.png



İndirekt oftalmoskopi denilen yöntemleretinanın yırtık açısından muayenesi


Retina Yırtığının Tedavisi Nedir?
Retina yırtığının erken saptanması ve retina dekolmanı gelişmeden tespit edilip tedavi edilmesi son derece önemlidir. Retina yırtığının belirtileri ışık çakmaları ve uçuşan cisimlerdir. Bu belirtiler olduğu takdirde, mümkün olduğu kadar çabuk bir retina muayenesinden geçilmelidir.
Eğer muayene sırasında bir retina yırtığı saptandı ise ve bu yırtığın retina dekolmanına sebep olabileceğinden şüphe ediliyorsa tedavi edilmesi gereklidir. Tedavide yırtık laser ile kapatılmaktadır.
http://ekolgoz.com/goz/wp-content/uploads/2012/07/retina-dekolmani-7.png

Retina yırtığının laser ile tedavisiRetina Dekolmanı Tedavisi Nedir?
Retina dekolmanı geliştiyse, cerrahi müdahele yani ameliyat gereklidir. Ameliyat yöntemi, retina dekolmanına sebep olan retina yırtığının sayısına, büyüklüğüne, yerine, şekline ve retina dekolmanının süresine göre değişebilmektedir.
- Dıştan çökertme yöntemi (skleral çökertme yöntemi):
Dekolman cerahisinde kullanılan en eski yöntemdir. Retina yırtığı bölgesine denk gelecek şekilde, gözküresinin dış duvarına sert silikondan bir parça konarak çökertme uygulanır ve dıştan bu uygulama ile retina yırtığı kapatılır. Retina yırtığı dıştan yapılan bu müdahele ile kapandığı takdirde, retina dekolmanı sıvısı (retina altında biriken sıvı) göz tarafından kısa bir süre içinde emilir ve iyileşme tamamlanır.


http://ekolgoz.com/goz/wp-content/uploads/2012/07/retina-dekolmani-8.png



Skleral çökertme yöntemi ile retina yırtığının kapatılması



- Vitrektomi:
Eğer retina dekolmanına sebep olan yırtıklar çok sayıda ise, büyükse, yerleşimleri alışılandan farklı ise, yırtık saptanamıyor ise, eşlik eden başka hastalıklar varsa (göziçi kanaması gibi) ya da üzerinden zaman geçmiş ise vitrektomi ameliyatı uygulamak gerekebilir. Vitrektomi ameliyatında retina dekolmanına gözün içinden müdahele edilir. Bunun için gözküresine küçük delikler açılarak, birtakım kesici ve aspire edici çubuklar (prob) ve ışık kaynakları yardımıyla vitreus sıvısı temizlenir, retina altında biriken sıvı aspire edilir, yırtıklar kapatılır, laser tedavisi uygulanır. Ameliyatın sonunda, uygulanan laser tedavisinin yırtık bölgesini yapıştırması ve bu etkinin devam etmesi için göziçine bir tampon maddesi vermek gerekir. Duruma göre bu tampon maddesi hava ve benzeri gazlar, ya da silikon yağı olabilir. Ameliyat sonrası hastanın bir süre koruyucu gözdamlası kullanması ve belirli bir baş pozisyonunda yatması gereklidir.


http://ekolgoz.com/goz/wp-content/uploads/2012/07/retina-dekolmani-9.png


Retina dekolmanının vitrektomi yöntemi ile tedavisi


Retina Yırtığı ve Retina Dekolmanı Riski Açısından Kimler Retina Muayenesi Olmalıdır?
Gözünde ışık çakması ve ani uçuşan cisimler beliren kişiler mutlaka retina yırtığı açısından muayene olmalıdır. Özellikle yüksek miyopisi olanlar, gözüne darbe almış kişiler, önceden katarakt ameliyatı gibi göz ameliyatı geçirmiş olanlar, ailesinde retina yırtığı sebebiyle laser tedavisi ya da retina ameliyatı öyküsü olanlar, diğer gözünde retina yırtığı sebebiyle laser tedavisi ya da retina ameliyatı öyküsü olanlar bu tip ışık çakması ve uçuşma şikayetlerini ciddiye almalı ve mutlaka en kısa zamanda retina muayenesinden geçmelidir.

AkyaziLi
12.Nisan.2015, 17:47
Epiretinal MembranGözün retina tabakası, dışarıdan gelen ışığı fark eden ve bunu beyne ileten, sinir hücrelerinden oluşmuş bir tabakadır. Gözü bir fotoğraf makinesine benzetecek olursak retina, makinenin içindeki film şerididir. Makula bölgesi, bu tabakanın tam ortasında yer alır. Makula bölgesinin de tam ortasında, ışığın odaklandığı ve yaklaşık iğne başı çapında fovea bölgesi bulunur. Fovea bölgesi, ya da halk arasındaki tabiriyle “sarı nokta”, retina tabakasının merkezi görme ve ayrıntılı görmeden sorumlu en önemli bölgesidir.
http://ekolgoz.com/goz/wp-content/uploads/2012/07/epiretinal-membran-1.png (http://ekolgoz.com/goz/wp-content/uploads/2012/07/epiretinal-membran-1.png)
Görme fonksiyonunun en kuvvetli olduğu bölge makula bölgesi ve onun da merkezi sarı nokta (fovea)dır.
Epiretinal membran, makulanın tam üzerinde oluşan bir zardır. Oluşan bu zar, altındaki makula bölgesinde çekintilere neden olur ve normalde pürüzsüz bir yüzeye sahip olan makulada kırışıklığa yol açar.
Epiretinal membranda görme merkezinin tam ortasında kırışıklık yapan bir zar vardırhttp://ekolgoz.com/goz/wp-content/uploads/2012/07/epiretinal-membran-2.png (http://ekolgoz.com/goz/wp-content/uploads/2012/07/epiretinal-membran-2.png)
Epiretinal membranın en sık sebebi, yaşla birlikte göziçi sıvısında meydana gelen değişikliklerdir. Vitreus denilen göziçi sıvısı büzüşerek makulada çekinti ve kırışıklık yapar.
Epiretinal membran gelişen hastalarda görmede azalma, çarpık ve yamuk görme başlıca şikayetlerdir.
Epiretinal membranın ilaçla tedavisi mümkün değildir, vitrektomi denilen ameliyat uygulanır. Epiretinal membran ameliyatı lokal ya da genel anestezi altında yapılabilir.
Vitrektomi ameliyatında vitreus sıvısı temizlenir, makula bölgesinde yer alan ve çekintilere yol açan zarlar soyulur. Epiretinal membran cerrahisi genellikle yüz güldürücü bir ameliyattır. Görme oranında artış 6 ay ile 1 yıl arasında devam eder.
http://ekolgoz.com/goz/wp-content/uploads/2012/07/epiretinal-membran-3.png (http://ekolgoz.com/goz/wp-content/uploads/2012/07/epiretinal-membran-3.png)

Epiretinal membran cerrahisinde kırışıklığa neden olan zar temizlenir.

AkyaziLi
12.Nisan.2015, 17:47
Yenidoğan RetinopatisiYenidoğan Retinopatisi (Rop- Prematür Retinopatisi)
Günümüzde gelişen teknoloji ile, yenidoğan bakım üniteleri sayesinde giderek daha küçük doğum ağırlıklı ve vaktinden çok önce doğmuş bebekler yaşatılabilmektedir. Ancak doğum sonrası dönemde özellikle gözün gelişimi, diğer doku ve organlardan farklılık göstermektedir. Hamileliğin son 12 haftası, gözün retina tabakası ve damarlarının gelişiminin hızlandığı önemli bir dönemdir. Prematür (erken doğan) bebeklerde retina ve damarlar ulaşmaları gereken bölgeden daha kısa kalırlar ve gelişemezler.
http://ekolgoz.com/goz/wp-content/uploads/2012/07/yenidogan-1.png (http://ekolgoz.com/goz/wp-content/uploads/2012/07/yenidogan-1.png)

Resmin üst yarısında sağlıkı gelişmiş retina damarları görülürken, alt yarısında damarlanma olmayan, boş bölge görülmektedir
Bebek dünyaya gelince bu gelişmemiş damarlardan anormal yeni damar oluşumları ortaya çıkar. Bu yeni damar oluşumları kanamaya ve retina dekolmanı denilen komplikasyona müsait damarlardır.

http://ekolgoz.com/goz/wp-content/uploads/2012/07/yenidogan-2.png (http://ekolgoz.com/goz/wp-content/uploads/2012/07/yenidogan-2.png)
Yenidoğan retinopatisinde hastalıklı damarlar göziçine kanamaya, retina yırtıklarına ve retinada büzüşmeye yol açarlar
Özellikle 32 haftadan küçük, 1500gr.ın altında doğum ağırlığına sahip, kuvöz ortamında yoğun oksijen tedavisi almış, solunum problemi geçirmiş, kafaiçi kanaması olan, enfeksiyon geçirmiş, kansızlığı (anemisi) olan prematür bebeklerde prematür retinopatisi gelişme riski yüksektir.
Yukarıdaki kriterlerden bir ya da birkaçına uyan bebeklerin mutlaka ayrıntılı bir retina muayenesinden geçmesi gerekir. Bu retina muayenesi, mutlaka doğumdan sonra 4. hafta ile en geç 6. hafta arasında yapılmalıdır.

http://ekolgoz.com/goz/wp-content/uploads/2012/07/yenidogan-3.png (http://ekolgoz.com/goz/wp-content/uploads/2012/07/yenidogan-3.png)

Yenidoğan retinopatisinde indirekt oftalmoskopi yöntemiyle ayrıntılı retina muayenesi yapılmalıdır
Bu muayenelerde eğer doktorunuz hastalığın durumunda bir ilerleme görürse tedavi önerebilir. Prematür retinopatisinde tedavi laser ile yapılır. Amaç, yeni damar oluşumlarından yukarıda bahsedilen kanama ve dekolman gibi komplikasyonların gelişmesini önlemektir.
Laser tedavisinin etkisiz kaldığı, ya da tedavide geç kalındığı durumlarda gözdeki kanama ve retina dekolmanı için vitrektomi ameliyatı gerekebilir.
Prematür retinopatisinde ameliyat ihtiyacının ortaya çıkmaması için, erken doğan bebeklerin mutlaka zamanında retina muayenesinden geçmesi ve gerekli takiplerinin yapılması gereklidir.
Prematür retinopatisi öyküsü olan çocuklarda erken yaşta gözlük kullanma ihtiyacı yaşıtlarına göre daha yüksektir. Bu yüzden 2-3 yaştan itibaren gözlük kontrollerinin yapılması gerekir. Prematür retinopatisi öyküsü olan erişkinlerde de retina dekolmanı gelişme riski normalden fazladır. Bu yüzden yıllık kontrollerin yapılması gereklidir.

AkyaziLi
12.Nisan.2015, 17:48
Makula deliğiMAKULA DELİĞİ (MAKULER HOLE)
Gözün retina tabakası, dışarıdan gelen ışığı fark eden ve bunu beyne ileten, sinir hücrelerinden oluşmuş bir tabakadır. Gözü bir fotograf makinesine benzetecek olursak retina, makinenin içindeki film şerididir. Makula bölgesi, bu tabakanın tam ortasında yer alır. Makula bölgesinin de tam ortasında, ışığın odaklandığı ve yaklaşık iğne başı çapında fovea bölgesi bulunur. Fovea bölgesi, ya da halk arasındaki tabiriyle “sarı nokta”, retina tabakasının merkezi görme ve ayrıntılı görmeden sorumlu en önemli bölgesidir.
Makula deliği, görme merkezinin tam ortasında oluşan delinmedir. Makula deliği gelişen hastalarda, görme merkezinde siyah bir leke oluşur ve görmeyi oldukça etkiler. Kişilerin yüzlerini seçme, gazete okuma gibi ayrıntılı görme işlevleri oldukça etkilenir. Diğer retina bölgeleri normal olduğu için çevresel görme bundan etkilenmez.


http://ekolgoz.com/goz/wp-content/uploads/2012/07/makula-deligi-1.png
http://ekolgoz.com/goz/wp-content/uploads/2012/07/makula-deligi-2.png


Tipik makula deliği görüntüsü
Optik koherens tomografide makula deliği görüntüsü



Makula deliğine yol açan faktörler tam olarak bilinmese de, gözün yaşla birlikte yaşadığı birtakım değişiklikler rol oynamaktadır. Vitreus denilen göziçi sıvısı zamanla büzüşerek görme merkezine bir çekinti kuvveti uygular ve bu bölgede delik oluşturur.
Makula deliğinin en sık sebebi idiyopatik denilen ve hiçbir nedene bağlı olmadan kendiliğinden ortaya çıkan durumdur. Yaşın bunda etkisi vardır. Bunun dışında göze alınan travmalar da makula deliğine sebep olabilir. Eğer bir gözde kendiliğinden makula deliği oluşmuşsa, diğer gözde de görülme olasılığı sağlıklı bireylerden yüksektir.
Makula deliğinin ilaçla tedavisi mümkün değildir, vitrektomi denilen ameliyat uygulanır. Vitrektomi ameliyatında vitreus sıvısı temizlenir, makula bölgesinde yer alan ve çekintilere yol açan ince zarlar soyulur, ardından göziçine havaya benzer bir gaz enjekte edilir. Ameliyat sonrasında göziçinde yer alan gaz nedeniyle hastanın görmesi birkaç hafta boyunca düşük olacaktır. Gaz kendiliğinden gözden çekilip gözsıvısı bunun yerini aldıkça, hastanın görmesi de düzelir. Ameliyatın başarı oranı, yani makula deliğinin kapanma olasılığı %80-90 cıvarındadır. Ancak travma olgularında, uzun süreli deliklerde, geniş çaplı deliklerde bu başarı oranı düşer.
Makula deliği ameliyatı lokal ya da genel anestezi altında yapılabilir. Makula deliğinin kapanma şansını artırmak için, ameliyattan sonra hastalara birkaç gün boyunca yüz aşağı pozisyonda yatış uygulanır.



http://ekolgoz.com/goz/wp-content/uploads/2012/07/makula-deligi-3.png



Makula deliği ameliyatından sonra birkaç gün yüz aşağı şekilde yatılmalıdır

AkyaziLi
12.Nisan.2015, 17:49
Yaşa Bağlı Makula
Yaşa Bağlı Makula Dejeneresansı (Sarı Nokta Hastalığı)Sarı nokta hastalığı, Türkiye’de, tüm dünyada olduğu gibi 55-60 yaş üzeri yaş kitlesinde en sık görme kaybı yaratan hastalıkların başında gelir. Sarı nokta hastalığı olan kişiler, okuma, araba kullanma, kişilerin yüzlerini seçme, televizyon seyretme gibi günlük işleri yapmakta sorun yaşarlar. Bunla birlikte, hastalığın ileri evresinde bile kişi tamamen körlük yaşamaz, merkezi görme dışındaki görüş alanı ile günlük hayatını idame ettirir.
Sarı Nokta Hastalığı Nedir?
Gözün retina tabakası, dışarıdan gelen ışığı fark eden ve bunu beyne ileten, sinir hücrelerinden oluşmuş bir tabakadır. Gözü bir fotograf makinesine benzetecek olursak retina, makinenin içindeki film şerididir. Makula bölgesi, bu tabakanın tam ortasında yer alır. Makula bölgesinin de tam ortasında, ışığın odaklandığı ve yaklaşık iğne başı çapında fovea bölgesi bulunur. Fovea bölgesi, ya da halk arasındaki tabiriyle “sarı nokta”, retina tabakasının merkezi görme ve ayrıntılı görmeden sorumlu en önemli bölgesidir. Sarı nokta hastalığında kişi, şekillerde distorsiyon (bozukluk) ve görme kaybı yaşar.
http://ekolgoz.com/goz/wp-content/uploads/2012/07/sari-nokta-hastaligi-1.png

Sarı nokta (fovea) gözün görme fonksiyonunu sağlayan en önemli kısmıdırRetina tabakası her ne kadar kendi içinde damar tabakası barındırsa da, büyük oranda hemen altında yer alan damardan zengin bir tabakadan beslenir.
Bu iki tabaka arasında da ince bir zar mevcuttur ve iki tabaka arasında bariyer filtresi görevi görür. Hayat boyunca, sarı nokta bölgesinde, ışığın da toksik etkisiyle biriken artık maddeler, belli bir mekanizma ile bu bölgeden temizlenir ve altındaki damardan zengin tabakaya iletilir ve kan yoluyla uzaklaştırılır.
Sarı nokta hastalığında, sıklıkla 50-55 yaşından sonra bazı kişilerde, tabakalar arasındaki artık maddeler, sebebi henüz bilinemeyen bir sebeple bu bölgeden uzaklaştırılamaz hale gelir ve bu bölgede birikerek birtakım istenmeyen olayları tetikler. Bu şekilde hastalık başlamış olur.
Sarı nokta hastalığı kuru tip ve yaş tip olmak üzere ikiye ayrılır. Kuru tipte bu bölgede hücrelerde biriken artıklar sebebiyle belli oranda kayıp yaşanır. Yaş tipte ise, sarı noktanın hemen altında, tabakalar arasında istenmeyen damar tomurcukları oluşur. Oluşan bu damar tomurcuklarından çok kısa bir sürede sızıntısı ve kanamalar oluşur ve görme kayıpları başlar. Tüm sarı nokta hastalıklarının %90’ı kuru tip olmasına rağmen, sarı nokta hastalığının yol açtığı görme kayıplarının %90’ından yaş tip sorumludur. Yani daha az sıklıkla görülmesine rağmen daha fazla görme kaybına yol açar. Kuru tip olarak başlayan bir sarı nokta hastalığı, zamanla yaş tipe dönebilir. Bu yüzden düzenli kontroller şarttır.


http://ekolgoz.com/goz/wp-content/uploads/2012/07/sari-nokta-hastaligi-2.png
http://ekolgoz.com/goz/wp-content/uploads/2012/07/sari-nokta-hastaligi-3.png


Kuru tip sarı nokta hastalığı
Yaş tip sarı nokta hastalığı


Sarı Nokta Hastalığı’nın Belirtileri Nelerdir?
Hastalık yaş tipe dönüştüğü takdirde, erken belirtiler düz çizgilerde distorsiyon (bozukluk, yamulma) hissi ve görme miktarında azalmadır.


http://ekolgoz.com/goz/wp-content/uploads/2012/07/sari-nokta-hastaligi-4.png
http://ekolgoz.com/goz/wp-content/uploads/2012/07/sari-nokta-hastaligi-5.png


Yaş tip sarı nokta hastalığında öncelikle düz çizgilerde distorsiyon, ardında tam merkezde görme miktarında azalma meydana gelir

Yaş tip saı nokta hastalığında tam merkezde görme noksanlığı


Çizgilerde bozukluk hissinin saptanabilmesi için, hastalara kendilerini zaman zaman test etmeleri için ızgara desenli basit bir kart verilir. Bu karta Amsler kartı denir. Hasta, (eğer kullanıyorsa) yakın gözlüğünü takarak her bir gözünü tek tek kapayarak elindeki Amsler kartının orta noktasına bakar ve bu kartı oluşturan çizgilerde herhangi bir şekil bozukluğu olup olmadığını test eder. Yaş tip sarı nokta hastalığında düz çizgilerde distorsiyonu bu sayede fark edebilir. Her zamankinden farklı bir görüntü fark edildiği takdirde, vakit kaybetmeden bir retina muayenesi olunmalıdır.


http://ekolgoz.com/goz/wp-content/uploads/2012/07/sari-nokta-hastaligi-6.png
http://ekolgoz.com/goz/wp-content/uploads/2012/07/sari-nokta-hastaligi-7.png


Amsler Kartı
Amsler kart testi


http://ekolgoz.com/goz/wp-content/uploads/2012/07/sari-nokta-hastaligi-8.png



Yaş tip sarı nokta hastalığında Amsler kartında hastanın görebileceği şekil bozukluğu örneğiSarı Nokta Hastalığında Diğer Göz Etkilenir mi?
Sarı nokta hastalığı her iki gözü de etkileyen bir hastalıktır. Ancak sıklıkla bir gözdeki durumu, diğerinden daha ağırdır.
Koruyucu Önlemler var mıdır? Varsa nelerdir?
Her ne kadar kuru tipten yaş tipe geçişi önlemek tamamen mümkün olmasa da, yaşam tarzında ve beslenme tarzında birtakım değişiklikler hastalığın daha ciddi evrelere ilerleme riskini azaltmaktadır.
Sigara kullanımının bu hastalığın ilerlemesindeki rolü kanıtlanmıştır. Eğer hasta sigara kullanıyorsa, bir an önce bırakmalıdır. Ayrıca koyu yeşil lifli sebze ve meyve tüketiminin hastalığın seyrini yavaşlattığı çalışmalarla kanıtlanmıştır.
Ayrıca, bu hastalıkla ilgili yapılan çok merkezli ve geniş çaplı çalışmalarda, bazı anti-oksidan vitamin ve mineral içeren ilaçların kuru tipten yaş tipe geçiş riskini ve dolayısıyla görme kaybı riskini azalttığı kanıtlanmıştır. Bu çalışmalarda önerilen vitaminler şunlardır:


500mg C vitamini
400 IU E vitamini
15mg Beta karoten
80 mg çinko oksid
2mg bakır oksid

Vitamin/ mineral kombinasyonlarını almadan önce mutlaka göz doktoruna danışmak gerekir. Bu konuda birtakım ek önerileri olabilir (örneğin sigara içicilerin beta-karoten kullanmaması gerekir, E vitamininin 400 IU’yi geçmemesi gerekir gibi).
Yaşa Bağlı Makula Dejeneresansı (Sarı Nokta Hastalığı) İçin Risk Faktörleri


Ailede sarı nokta hastalığı bulunması
Sigara kullanımı
Yüksek kol tansiyonu ve yüksek lipid-kolesterol
Şişmanlık (obezite)

Sarı Nokta Hastalığı’ndan Korunmak İçin Ne Yapılmalıdır?


Sigara içilmemeli
Yeşil lifli meyve ve sebzeden zengin, haftada en az 1-2 kez balık içeren beslenme düzenine geçilmeli
Trans yağlar içeren kızartma türü gıdalardan uzak durulmalı, zeytinyağı kullanımı artırılmalı
Normal lipid- kolesterol ve kol tansiyonu değerlerine inilmeli
Kilo kontrolü yapılmalı
Egzersiz alışkanlığı kazanılmalı
Eğer kuru tip sarı nokta hastalığı başlamışsa, doktor önerisiyle olmak kaydıyla yukarıda bahsedilen vitamin ve mineral içeren kombinasyon haplarına geçilmeli
Ailede sarı nokta hastalığı ya da sayılan diğer risk faktörleri mevcut ise belirli aralıklarla düzenli retina muayenesinden geçilmeli.

Sarı Nokta Hastalığı Tedavisi Nedir?
Kuru tipten yaş tipe geçmiş sarı nokta hastalığı acil tedavi gerektiren bir durumdur. Yakın zamana kadar bu hastalıkta uygulanan tedaviler yüz güldürücü sonuçlar vermezken, bugün için gelişen teknolojiler ve yeni tedavi şekilleri ile son derece başarılı sonuçlar alınmaktadır.
Yaş tip sarı nokta hastalığında tedavide amaç, hastalığa neden olan tabakalar arasındaki istenmeyen damar tomurcuklarının, sıvı sızıntılarının ve kanamaların kurutulmasıdır. Bunun için farklı tedavi seçenekleri mevcuttur.
Laser Tedavisi
Yaş tip sarı nokta hastalığında uygulanan en eski tedavi yöntemidir. Laser tedavisi uygulanabilen durumlar bugün için sınırlıdır. Tüm yaş tip sarı nokta hastalarının yaklaşık %15’i standart laser tedavisine müsaittir. Laser tedavisi uygulanan hastalarda %50 oranında damar tomurcuğu yeniden aktive olabilmektedir.
Fotodinamik Tedavi (PDT)
Standart laser tedavisinden sonra geliştirilen ve yaklaşık 10 senedir uygulanan bir tedavi yöntemidir. PDT’de verteporfin (Visudyn) denilen bir madde koldan iğneyle verilerek bu ilacın gözde hasarlı dokuya bağlanması sağlanır. Ardından özellikli bir laser tedavisi 83 saniye boyunca göze uygulanır. Yaş tip sarı nokta hastalığının bazı tiplerinde etkilidir. Genellikle görme artışı sağlamaz, 1 yıllık tedavi süresinde mevcut görmeyi koruma oranı yaklaşık %50-60’tır. İlerleyen yıllarda bu oran düşer. Bugün için sadece uygun vakalarda olmak üzere nadiren tek başına kullanılır. Bunun dışında aşağıdaki bölümde bahsedilen, gözün içine enjeksiyon (zerk) yoluyla verilen yeni ilaçlar ile birlikte kombine kullanılabilir.
Damar Gelişimini Önleyici Tedavi (Anti-VEGF tedavi)
Günümüzde yaş tip sarı nokta hastalığında en etkin görünen ve en son gelişen tedavi yöntemidir. Bevacizumab (Avastin, Altuzan), ranibizumab gibi etken maddelerden oluşur.
Yaş tip sarı nokta hastalığında, gözün arka duvarını oluşturan tabakalar arasında istenmeyen damar tomurcukları oluşmaktadır (bakınız Sarı Nokta Hastalığı Nedir?). Bu damar tomurcuklarının oluşumunda, o bölgeye etki eden damar büyüme faktörleri rol oynamaktadır. Yaş tip sarı nokta hastalığında damar gelişimini önleyici tedavi ile bu büyüme faktörleri etkisiz hale getirilmekte ve oluşan damar tomurcuğu ortadan kaldırılmakta, sızıntı ve kanama önlenmektedir. Bu tedavide bevacizumab (Avastin, Altuzan) gibi ilaçlar, göze doğrudan enjekte edilmek suretiyle verilir.
Bu tedavi ile, yaş tip sarı nokta hastalığında 1 yıllık sürede mevcut görmeyi koruyabilme oranı, %90’ın üzerindedir. Yine aynı sürede görme artışı sağlayabilme oranı %30’lar cıvarındadır. Görme kaybının önlenmesi ve hatta görme artışı sağlanabilmesi için, yapılan bu enjeksiyonlar sıklıkla belli aralıklarla tekrarlanır.
http://ekolgoz.com/goz/wp-content/uploads/2012/07/sari-nokta-hastaligi-9.png
Yaş tip sarı nokta hastalığında anti-VEGF tedavisi
Takipte neler yapılmalıdır?
Sarı nokta hastalığı, ister kuru tip, ister yaş tip olsun, düzenli takip gerektiren bir hastalıktır. Teşhis aşamasında ve takipte mutlaka göz anjiyosu (FFA- fundus fluorescein angiography) ve retina tomografisi (OCT- optic coherence tomography) çekilmelidir.


http://ekolgoz.com/goz/wp-content/uploads/2012/07/sari-nokta-hastaligi-10.png

http://ekolgoz.com/goz/wp-content/uploads/2012/07/sari-nokta-hastaligi-11.png



Göz anjiosu çekimi


Optik koherens tomografi

AkyaziLi
12.Nisan.2015, 17:49
Çocuğunuz Şaşı Kalmasın!
http://ekolgoz.com/goz/wp-content/uploads/2013/04/yeniasir_31032013_small.jpg (http://www.ekolgoz.com/goz/yeniasir-31-mart-2013.html)
Opr. Dr. Erhan Yakut, şaşılığın küçük yaşlarda tedavi edilmesi gerektiğini ileri yaşlarda yapılan bir tedavinin gözün sadece kozmetik açıdan iyi gözükmesini sağlayacağını belirtti.

Opr. Dr. Erhan Yakut, ailelerin doğuştan veya sonradan şaşı olan çocuklarını tedavi ettirmeye korktuğunu belirterek, “Aileler korkmasın. Şaşılık ilaçla, gözlükle ve cerrahi yöntemle tedavi ediliyor” dedi.
Şaşılık rahatsızlığının yüzde 90′ ının doğuştan olduğunu belirten Yakut rahatsızlığın doğumdan hemen sonra veya sonraki ilk 5 yıl içerisinde de ortaya çıkabildiğini söyledi. Yakut, geçirilen bir göz hastalığı ya da kazanın ardından da şaşılığın görülebildiğini belirtti. Şaşılığın çocuk çağında tedavi edilmesinin çok önemli olduğuna dikkat çeken Yakut, “Şaşılık küçük yaşlarda tedavi edilmelidir. İleri yaşlarda yapılan bir tedavi gözün sadece kozmetik açıdan iyi gözükmesini sağlar. Ancak gözde bazı fonksiyonel eksiklikler kalır. Yani kişinin derinlik hissi, üç boyutlu görme yeteneği olmaz. Örneğin, bilardo oynayamaz, bir pilot olamaz” diye belirtti.
Erken müdahale



http://ekolgoz.com/goz/wp-content/uploads/2013/04/b1.jpgÖncesi



http://ekolgoz.com/goz/wp-content/uploads/2013/04/b2.jpgSonrası





http://ekolgoz.com/goz/wp-content/uploads/2013/04/a1.jpgÖncesi



http://ekolgoz.com/goz/wp-content/uploads/2013/04/a2.jpgSonrası




Şaşılığın üç farklı tedavi seçeneği olduğunu ifade eden Yakut, “Şaşılık ilaçla veya gözlük kullanarak düzelebilir. Fakat düzelmediği durumlar da olabilir. Böyle bir durumda son seçenek olarak cerrahi yöntemle de tedavi etme şansımız da bulunuyor.
Ameliyatta çocuğun şaşılık durumuna göre göz kaslarını kuvvetlendiriyor ya da zayıflatıyoruz. Gözün ortada tutulmasını sağlayacak bir operasyon gerçekleştiriyoruz. Son 4 ayda Merkezimize başvuran yaklaşık 50 şaşılık hastamızın 15 ‘ inin gözlükle tedavilerini gerçekleştirdik, takipleri devam etmekte, 30 şaşılık vakasının tedavisini ise cerrahi olarak başarıyla gerçekleştirdik. Bu hastalarımızın yüzde 40 ‘ı çocuktu.” diye konuştu.

AkyaziLi
12.Nisan.2015, 17:51
Yakın Görme BozukluğuPRESBYMAX TEDAVİSİ:
İnsanlarda doğal yaşlanmanın sonucu olarak 40 yaşından itibaren yakın görme güçlükleri ortaya çıkar. Ortalama 45 yaşından itibaren de yakın görme
için gözlük kullanımı gerekir. Ekimer laser tedavileri ile yaklaşık 25 yıldır uzak görme sorunlarının düzeltilmesine karşılık, yakın gözlüğü kullanmayı gerektiren presbiyopi olarak adlandırdığımız bu kırma kusurunun düzeltilmesi mümkün olmamıştır. Ancak son yıllarda bunun düzeltilmesi için önemli gelişmeler olmuştur. Bu düzeltme için kornea tabakasının içine yerleştirilen bir takım materyallerin takılmasının etkileri sınırlı olmuş ve ameliyatların gerçekleştirilmesinde sorunlar yaşanmıştır. Bazı kliniklerde de kişinin kataraktı olmamasına rağmen göz merceği alınarak yerine uzak ve yakın görmeyi sağlayan mercekler takılmıştır. Günümüzde eksimer laser ile yakın görmenin düzeltilmesinde en yeni teknoloji PRESBYMAX olarak adlandırılan teknolojidir. Bu sadece Schwind Amaris cihazı ile uygulanabilen bir teknolojidir. Burada uzak görme bozukluğu ile birlikte veya sadece yakın görme bozukluğu tedavi edilebilmektedir. Tedavi işlemleri uzak görmenin düzeltildiği lasik tedavi işlemleri ile aynıdır. Bu işlemde de mekanik keratom veya femtolaser cihazı ile kornea flebi kaldırılmaktadır. Bu teknoloji halen Almanya, Fransa, İngiltere, Kore, Çin, Japonya ve Rusya’da uygulanmaktadır. Bu teknoloji ile tedavi edilen hastalarda ilk günden itibaren yakın görme oldukça iyi bir seviyeye gelir, ancak uzak görmede geçici bir azalma olabilir. Göz bebeğinin çapı ve korneanın detaylı incelenmesi sonrası bu tedaviye uygun hasta grubuna PRESBYMAX tedavisi uygulanmaktadır. Uzak görmeden daha çok yakın görme ihiyacı olan hastalarda en iyi sonucu vermektedir. PRESBYMAX tedavisinin önemli avantajlarından biri de hasta memnuniyetsizliğinde aynı gözde bu tedavi geri alınabilmektedir. Çok yeni ve en tatminkar yakın görme sonucu sağlayan bu eksimer laser teknolojisi İzmir’de sadece Ekol Göz Merkezi’nde Schwind’in en son teknoloji Amaris 750 Eksimer Laser cihazı ile uygulanmaktadır. Bu tedavi Schwind Pandüler Mikrokeratomu ile mekanik olarak flep kaldırılmak suretiyle uygulanabileceği gibi, Ziemer Z6+ Femtolaser cihazı ile tamamen bilgisayar kontrolü ile de yapılabilmektedir.

AkyaziLi
12.Nisan.2015, 17:55
Göz Tansiyonunuzdan Haberdar mısınız?

Glokom nedir?
Özellikle kırklı yaşlardan sonra ortaya çıkan ve sinsice ilerleyerek hiçbir belirti vermeyen göz tansiyonu yükselmesi, yani GLOKOM ani körlüğe neden olabilen bir hastalıktır.
Glokom, optik sinirin, yani görüntüleri gözden beyine taşıyan sinirin bir hastalığıdır. Optik sinir, çok sayıda sinir lifinin bir araya gelmesi ile oluşur. Optik sinir liflerinde hasar olduğu zaman, görme alanında kör noktalar oluşur. Bu kör noktalar genellikle erken teşhis edilemez. Optik sinirin büyük kısmı hasar gördüğünde konulan teşhis ise çok geçtir. Optik sinirin tamamı hasar gördüğünde ise, körlük meydana gelir.
Glokomdan meydana gelebilecek optik sinir hasarı ve körlüğün önlenebilmesi için, glokomun erken teşhis ve tedavisi kritik rol oynar. Erken tedavi ile glokom kaynaklı görme kaybı önlenebilir.
Glokom neden olur?
Gözün ön kısmını dolduran, aköz humor adı verilen şeffaf bir sıvı vardır. Göz içindeki basıncı sağlıklı bir seviyede tutmak için, sabit hızda göz içi sıvısı üretilirken, aynı miktarda sıvı gözü terk eder. Aköz humor, mikroskopik bir kanal sistemi ile gözden ayrılır. (Bu sıvının, gözün dış yüzeyindeki gözyaşı ile ilgisi yoktur.)
Göz kapalı bir sistem olduğu için, bu mikroskopik kanal sistemi (drenaj açısı da denir) tıkandığı zaman, fazla sıvı miktarı göz dışına çıkamaz ve göz içindeki sıvı basıncı artarak optik sinire baskı oluşturur ve zarar verir.



http://www.yeditepehastanesi.com.tr/v2/getfile/91ef858f-3070-45a7-86ab-a0ae0593b546/01.aspx




Drenaj açısı




Glokomun farklı tipleri nelerdir?
Kronik açık açılı glokom: En sık glokom tipidir. Kronik açık açılı glokom gelişme riski yaşla birlikte artar. Zamanla, mikroskopik kanal sistemi yetersiz kalmaya başladıkça göz içindeki basınç giderek artar ve optik sinir yavaş yavaş hasar görmeye başlar. Bazı hastalarda, optik sinir normal göz içi basıncına bile duyarlı hale gelebilir. Daha ileri görme kaybını önlemek için tedavi gereklidir.
Tipik olarak, açık açılı glokomun erken evrelerde hiçbir bulgusu olmaz ve görme normal kalır. Optik sinir ileri derecede hasar görmeye başladığında görme alanında siyah (karanlık) noktalar görülmeye başlar. Başlangıçta günlük aktivitelerde bu karanlık noktalar fark edilemezken, ciddi hasar meydana gelip bu noktalar genişleyince hissedilebilir. Tüm optik sinir lifleri öldüğünde, körlük meydana gelir.
Açı kapanması glokomu: Gözün rengini veren kısım olan iris, mikroskopik kanal sistemini tıkadığında kapalı açılı glokom meydana gelir. Bu gözler tipik olarak küçük yapılı ve sıkça hipermetrop gözlerdir. İris, drenaj açısını tıkadığında, göz içi sıvısı dışarı akamaz ve göz içinde birikmeye başlar. Bu durum, hızla açı kapanması glokomunun gelişmesine neden olur.
Bulgular arasında şunlar görülebilir:


Görme bulanıklığı,
Şiddetli göz ağrısı,
Baş ağrısı,
Işıklar etrafında gökkuşağı hareleri,
Bulantı ve kusma

Bu durum göz için acil bir durumdur. Bu bulgulardan herhangi birini yaşarsanız, göz doktorunuzu derhal arayınız. Bu tip glokom, acilen tedavi edilmediğinde, körlük oluşabilir.
Ne yazık ki, açı kapanması glokomu olgularının üçte ikisi, daha önce glokoma dair herhangi bir bulgu vermeden gelişir.
Kimler glokom için risk altındadır?
En önemli risk faktörleri arasında şunlar sayılabilir:


Yaş,
Yüksek göz içi basıncı,
Ailede glokom hikayesi,
Miyopi veya hipermetropi,
Geçirilmiş göz travması,
Kornea (gözün camsı tabakası) kalınlığının ince olması,
Sistemik sağlık problemleri (ör; diyabet, migren, dolaşım problemleri vs)

Göz doktorunuz, glokom için tedaviye ihtiyacınız olup olmadığını veya glokom şüphesi nedeniyle yakından takip edilmeniz gerekip gerekmediğini belirlemek için, bu faktörlerin hepsini değerlendirecektir. Glokom şüphesi saptanması, ileride glokom geliştirme riskinizin normalden yüksek olduğu ve optik sinirinizde gelişebilecek hasarın erken saptanabilmesi için düzenli muayeneye ihtiyacınız olduğu anlamına gelir.
Glokom nasıl saptanır?
Göz doktorunuz tarafından düzenli göz muayeneler, glokomun saptanması için en iyi yöntemdir. Sadece göz tansiyonunuzun ölçülmesi, glokom olup olmadığının saptanması için yeterli değildir. Glokomu saptamanın kesin olan tek yolu, tamamen göz muayenesi yapmaktır.
Glokom açısından değerlendirilmeniz sırasında, göz doktorunuz şunlara bakacaktır:


Göz içi basıncınızın ölçülmesi (tonometri),
Gözünüzün drenaj açısının incelenmesi (gonyoskopi),
Optik sinirinizde hasar olup olmadığının belirlenmesi (oftalmoskopi),
Her bir gözün görme alanının değerlendirilmesi (perimetri)

Optik sinirin fotoğrafının çekilmesi veya başka bir bilgisayarlı yöntemle görüntülenmesi tavsiye edilmektedir. Bu yöntemlerin hepsi, herkes için gerekli olmayabilir. Ayrıca bu testlerin, durumunuzda değişiklik olup olmadığının izlenmesi için düzenli aralıklarla tekrarlanması gerekebilir.
Glokom nasıl tedavi edilir?
Glokom nedeniyle gözde gerçekleşen hasar geri döndürülemez. Göz damlaları, lazer cerrahisi ve cerrahi girişimler, daha ileri kayıp meydana gelmesini önlemek için uygulanırlar. Bazı durumlarda, ağızdan tedavi de uygulanmaktadır.
Glokomun tüm tiplerinde görme kaybını önlemek için, düzenli aralıklarla kontrol çok önemlidir. Glokom, siz hiç farkında olmadan da ilerleyebileceği için, zaman zaman tedavinizde düzenlemeler yapmak gerekli olabilmektedir.
İlaçlar
Glokom genellikle, her gün kullanılan göz damlaları ile kontrol edilir. Bu tedaviler, göz içi basıncını düşürmek için, ya gözün ürettiği aköz humor sıvısı miktarını azaltır, ya da drenaj açısından göz sıvısının dışa akımını artırır.
Hiçbir zaman göz doktorunuza danışmadan ilaçlarınızı değiştirmeyiniz veya ilaç kullanmayı kesmeyiniz. Elinizdeki ilaçlar az kaldı ise, ilaçlar bitmeden önce mutlaka göz doktorunuza tekrar kontrole gidiniz.

http://www.yeditepehastanesi.com.tr/v2/getfile/d3371c30-b29b-44a7-a090-ff7482451a7b/02.aspx
Glokom ilaçları görmenizi korurken, yan etkilere de neden olabilir. Yan etkilerle karşılaştığınız zaman, mutlaka göz doktorunuzu bu konuda bilgilendirin.
Bazı göz damlalarının neden olabileceği yan etkiler şunlardır:


Yanma veya batma hissi,
Gözlerde veya gözlerin etrafındaki ciltte kızarıklık,
Nabız gücü veya sayısında değişiklikler,
Enerji seviyenizde değişiklikler,
Nefes alışınızdaki değişiklikler (özellikle astım ve amfizemli hastalarda),
Ağız kuruluğu,
Tad duyusunda değişiklikler,
Başağrısı,
Görme bulanıklığı,
Göz renginde değişiklikler,
Kirpiklerde uzama

Tüm ilaçların yan etki veya diğer ilaçlarla etkileşim riski vardır. Bu nedenle, düzenli olarak kullandığınız tüm ilaçların bir listesini yapmanız ve her kontrole gidişinizde, bu listeyi doktorunuza göstermeniz çok önemlidir.
Lazer Cerrahisi
Lazer cerrahisi, farklı glokom tipleri için önerilebilir. Açık açılı glokomda, mikroskopik kanal sistemi direkt olarak tedavi edilir. Lazer, kanal sisteminde değişikliklere neden olarak (trabeküloplasti), göz içi basıncını kontrol etmek için kullanılır. Açı kapanması glokomunda ise, lazer ile iris dokusunda bir delik oluşturularak (iridotomi), aköz humor sıvısının kanal sisteminden akışı düzeltilmeye çalışılır.




http://www.yeditepehastanesi.com.tr/v2/getfile/f9789283-e6a2-4360-9b0b-029fcc9cf3ae/03.aspx




Lazer iridotomi



Cerrahi Girişim
Glokom tedavisi için cerrahi girişim düşünüldüğünde, göz doktorunuz çok ince cerrahi aletler ile aköz humorun gözden dışa akımı için yeni bir kanal oluşturur (trabekülektomi). Göz doktorunuz, optik sinire ilave hasar olmasının mutlaka önlenmesi gerektiğini düşündüğünde, cerrahi önerebilir. Lazer cerrahisi gibi, diğer cerrahi girişimler de, hastanede yatış gerektirmeyen işlemlerdir.




http://www.yeditepehastanesi.com.tr/v2/getfile/2a07f53e-aafb-41ba-84ec-df83efe6a11b/04.aspx




Trabekülektomi



Tedavideki rolünüz nedir?
Glokom tedavisi, siz ve doktorunuz arasında bir ekip işi gerektiren bir durumdur. Göz doktorunuz glokom için tedavi önerebilir, ancak bunları uygulamak sizin görevinizdir.
Glokom için tedavi almaya başladığınız zaman, göz doktorunuz sizi daha sık görmek isteyecektir. Ortalama olarak, göz doktorunuza her 3 veya 4 ayda bir kontrole gideceğinizi beklemelisiniz. Bu durum, tedavi gereksinimlerinize göre değişecektir.
Görme kaybı önlenebilir
Düzenli göz kontrollerine giderek, önlenebilecek görme kayıplarının önüne geçebilirsiniz. Göz muayeneleri için önerilen zaman aralıkları şunlardır:


20-29 yaş arası: Ailesinde glokom hikayesi bulunan herkes, 3-4 yılda bir göz muayenesinden geçmelidir.
30-39 yaş arası: Ailesinde glokom hikayesi bulunan herkes, 2-3 yılda bir göz muayenesinden geçmelidir.
40-64 yaş arası: Herkes 2 yılda bir göz muayenesinden geçmelidir.
65 yaş ve üzeri: Herkes yılda 1 göz muayenesinden geçmelidir.