PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Hacker eşittir sistem kıran



Mavi
09.Şubat.2014, 23:00
uzanan gelişimini anlatırken bir yandan da CIA ve MOSSAD’ın planladıkları kumpasların Redhack gibi oluşumların ortaya çıkmasına yol açan macerasının izini sürüyor
Redhack, Gezi Parkı olayları sırasında geleneksel muhalefet ve medya kanallarının hepten tıkandığı ortamda Beşiktaş’ın tribün grubu Çarşı ile birlikte yıldızlaşan iki oluşumdan biri olarak ön plana çıktı. 1997 yılında kurulan, çekirdek kadrosunun on iki kişi olduğu rivayet edilen Redhack, her ne kadar sanal ortamın son moda teknolojisinin bir ürünü olsa da muhalif duruşunu Marksist - Leninist gelenek içinde tanımlıyor. Öte yandan başta komünizm olmak üzere her türlü sol düşünceye hayli ihtiyatla, yer yer öfke dolu bir tepkiyle yaklaşılan Türkiye’de Redhack’in kendisine manifesto olarak yediden yetmişe tüm toplumun aileden biri gibi kabul ettiği Münir Özkul’un, popüler kültürümüzün artık klasikleşmiş bir ürünü olarak görülebilecek Arzu Film - Ertem Eğilmez yapımı “Neşeli Günler” filminden bir tiradını seçmiş olmasını bahsettiğimiz bu tepkiyi kırmak için atılmış zekice bir adım olarak değerlendirmek mümkün.

'60'lardan günümüze

Orhan Gökdemir’in kitabından alıntı yapacak olursak: "Hacker sözcüğünün de 'sistem kıran' anlamına gelmesi rastlantı değil. Onlar bir anlamda modern makine kırıcıları. Kırıcılığı, 'ağ'ın işleyişine aykırı davranmasından kaynaklanıyor. Böylece hacker, bir yandan 'sistemin' kırılganlığını ortaya çıkarırken, öbür yandan yaratılan özgürlük görüntüsünün arkasında yatan sınırsız bağımlılığı hissetmemizi sağlıyor. Redhack, bizim yerel 'ağ'ımızda ortaya çıkan bir grup. Belli ki kökleri siyasal bir geleneğe dayanıyor. Devleti hedef alan eylemleri, sanal âlemde de devlet geleneğimizin sürdüğünü ortaya çıkardı: Halkı için bir devlet değil, halka rağmen bir devlet! Redhack'in bize, Münir Özkul'un unuttuğumuz o repliği hatırlatması boşuna değil. O replik modern teknolojinin bize neyi kaybettirdiğinin de bir özeti. Sanal âlemin klavyeli asileri, bir anlamda kutuların egemenlerine başkaldıran modern zamanların 'Münir Özkul'larıdır.”
Gökdemir’in kitabı hacker'lık kavramının 1960’lı yıllardan günümüze uzanan gelişimini anlatırken bir yandan da CIA ve MOSSAD’ın Promis programı aracılığıyla planladıkları kumpasların ironik bir şekilde Redhack gibi oluşumların ortaya çıkmasına yol açan macerasının izini sürüyor.

Bilgisayar delisi çocuklar

Bu bağlamda '60'lı yıllarda ABD’nin Stanford ya da MIT gibi teknoloji vahası üniversitelerinde ortaya çıkan eski tüfek 'hacker'lardan, şöhret peşindeki bilgisayar delisi 'zeki çocuk'lara, ekmeğini tamamen bu işten çıkartan 'profesyonel hacker'lardan, kendilerini sıradan 'hacker'lardan daha üstün gören virüs yazarlarına uzanan bir dizi sanal alem eylemcisinin hikayelerine vakıf olmak hayli ilginç.
Şüphesiz daha da ilginç olan, ülkemizde 2012 yılından itibaren arka arkaya gerçekleştirdikleri eylemlerle giderek kamuoyunun gündeminde daha fazla yer kaplamaya başlayan Redhack oluşumunun dünyadaki benzerlerinden hiç de aşağıda kalmadığını, hatta Gezi Parkı eylemleri gibi küresel ölçekte dikkat çeken toplumsal hareketliliklerle bir araya geldiğinde küresel bir etkiye sahip olabileceğini gözlemlemek. Dünya ölçeğindeki başarılarımız pek az olduğundan genelde bu tip başarıların abartıldığı memleketimizde Redhack’in başarısının ikiye bölünmüş Türkiye toplumu tarafından kah alkışlarla kah karalama kampanyalarıyla karşılanacağını öngörmek müneccimlik olmasa gerek.