PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Şey...Emir yüksek yerden



SiyahkaLem
10.Eylül.2014, 18:05
Cumhuriyet Gazetesi, 17 Aralık fezlekesinin ekinde yer alan bir usulsüzlük tapesi daha yayınladı. Konu, Ali Ağaoğlu’nun Bakırköy’deki inşaatıyla ilgili. Ağaoğlu, 63 metre yüksekliği 70 metreye çıkarma iznini doğrudan dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’dan aldığını itiraf ediyor. Oysa İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), 63 metreye onay vermiş. Ali Ağaoğlu, İBB İmar ve Şehircilik Daire BaşkanıAhmet Erhan Gökal ile konuşuyor. Gökal, Belediye Meclisi’nin kararını hatırlatarak itiraz ediyor.

Ahmet Erhan Gökal: “Şimdi Meclis kararıyla alınan yükseklik sınırlarının, Bakanlığa (Çevre ve Şehircilik Bakanlığı) ve ilgili kurumlara dağıtımını yaptık. Dolayısıyla bu kararı bildirdikten sonra, bunun üzerinde bir onay gelirse, biz Meclis kararıyla bunun belirlendiğini, bu yüksekliğin aşılmaması gerektiğini yazıyla bildirmek durumundayız. Yazışmaya dökmek istemiyoruz ama bir taraftan da bizim Büyükşehir Meclis kararındaki sınıra da uyulmasını istiyoruz.”

Ali Ağaoğlu pes etmiyor… “Şeyler”le süslü cümleler kurarak, sonunda baklayı ağzından çıkarıyor ve izni doğrudan Başbakan’dan aldığını söylüyor: “Ben bir şeyle de, Kortan ile de konuştum. Muhsin’le de konuştum. Sayın Başkan’dan (Kadir Topbaş) randevu talep ettim. Bu hafta yoğundu bir araya gelemedik. Şeyle gelelim. Bir şeye yatıralım onu. Yani Başkan, şey, Özel Kalem Müdürü Muhsin Bey’in de şeyi var, Kortan’ın da şeyi var...”

Ahmet Erhan Gökal, tercüme ediyor: “Onun da haberi var diyorsunuz.”

Ağaoğlu devam ediyor: “…Bunu sayın bakan da yapmadı. Bu direkt bakana da talimat verildi. Bu konuda, yani vereni de söylemeye şey yok yani… Sayın Başbakanımız verdi. Onu da açık söyleyeyim yani.”

Bu konuşma, TBMM’deki 17 Aralık fezlekesinin eklerinde yer alıyor. Faaliyete geçebilirse, önce Yolsuzluk Komisyonu’nda görüşülecek sonra da Genel Kurul’a gelecek.

***

Ali Ağaoğlu’nun, Bodrum Güvercinlik’te, Ulusoy’a Orman Bakanlığı’ndan kiralanan araziyi de devraldığı belirtiliyor. Daha önce, Güvercinlik’te Ankaralı bir müteahhidin yaptığı otel çok tartışılmış, çevreciler tepki göstermişti. Bütün bu tepkilere rağmen o otel tamamlandı, hizmete açıldı. MNG’nin beceremediğini, ondan hakları devralan Ankaralı müteahhit başardı. Şimdi sıra Bodrum Güvercinlik ormanında ağaçlar kesilerek ikinci otelin yapımına geldi. Ulusoy’un herhalde özel bağlantıları yok. Bu yüzden, araziyi Ali Ağaoğlu’na devrettiği belirtiliyor. Güvercinlik dedikodusu böyle… Şimdiden faaliyet başladı. Gelecek sene herhalde bitmiş bir otelle karşı karşıya kalacağız.

http://img.bugun.com.tr/newsFiles/arsiv/416-Untitled-3.jpg

2-3 sene önce Güvercinlik ormanında yangın çıktı. Ne tesadüf, tam da otel yapılması düşünülen yerler yandı. Kamuoyundan tepki gelecek diye inşaata başlamaya pek cesaret edilmiyordu ama bu sene galiba iş başı yapılacak. Şimdiden makineler araziyi kazıyor, temel atılacak noktaları tespit ediyor. Bu yeni çevre katliamı hayırlı uğurlu olsun!!!

Kul hakkı yemek

İnlerine değil ama hayatlarına girdiler; geleceklerini kararttılar. Sahur operasyonunda gözaltına alınıp serbest bırakılan eski İstihbarat Şube Müdür Yardımcı Ahmet Öztürk, büyük bir dram yaşadı. Eşi Ayşegül 4.5 aylık hamileydi. Ayşegül, gözaltına alınan kocasının sorgulanmasını Adalet Sarayı’nda beklerken, fenalaştı, hastaneye kaldırıldı. Karnında 4.5 ayını dolduran bebeğini kaybetti. Bebek annenin zehirlenmesine sebebiyet verdi. Ayşegül Öztürk, 16 gün yoğun bakımda kaldı. Sonunda o da Hakk’ın rahmetine kavuştu. Öztürk çiftinin 6 yaşında Hikmet adında bir oğulları var; o şimdi öksüz.

30 gün Ramazan’da oruç tutuyoruz. Vakit namazını kaçırmıyoruz. Günah diye el sıkmıyoruz. Hatta abdest alırken, hakkıyla olsun diye ojelerimizi bile siliyoruz.

Öte yandan, kul hakkı yiyoruz. Yemesek bile seyirci kalıyoruz, sesimizi çıkarmıyoruz. Bize dokunmayan yılan bin yaşasın diyoruz.

Sözü ortaya attım, kul hakkını üzerine alan alsın.

Bakın Yunus Emre ne diyor: “Bir kez gönül yıktın ise/Bu kıldığın namaz değil/…/Yol odur ki doğru vara/Göz odur ki Hakk’ı göre/Er odur alçakta dura/Yüceden bakan göz değil.”

Haksızlığa göz yuman, Hakk’ı görebilir mi? Yüceden bakan, kibre kapılan, zulmü fark edebilir mi?

Ebabil ve Nil

“Fil çoğalsın. Ebabil’den umut kesilmez; Firavunlar azsa da, Nil’den umut kesilmez.”(Abdurrahim Karakoç)

Kâbe’yi yıkmak üzere büyük bir orduyla gelen Yemen Valisi Ebrehe’nin ordusuna saldıran kuşlar (Ebabil), Arapça’da bölükler, sürü, sürüler demektir. Kur’an-ı Kerim’de, Fil Suresi’nde olay şöyle anlatılır: “Görmedin mi Rabbin, Fil sahiplerine ne yaptı? Onların tuzaklarını boşa çıkarmadı mı? Üstlerine sürü sürü kuşlar gönderdi. Onlara çamurdan sertleşmiş taşlar atıyorlardı. Nihayet onları yenilmiş ekin yaprağı gibi yaptı.”

Hz. Musa da, Firavun’un şerrinden, Nil sayesinde kurtulmadı mı?

Her gece iki gündüz arasındadır…

Biad kültürü

Asansör kazasında Mustafa Genç, oğlunu kaybetti. Başbakan Ahmet Davutoğlu onu aradı:“Başın sağ olsun. Yaşanan bir kaza. Yapabilecek bir şey yok” dedi.

Acılı baba, her acılı insandan beklenilen tepkiyi verdi: “Başımın sağ olup olmadığı sizi ilgilendirmez. Siz cinayet işlediniz” dedi.

Ama etrafta kraldan fazla kralcı olanlar var. Kimler mi bunlar? Meselâ, Soma faciasından sonra vatandaşı tekmeleyen Başbakan Danışmanı Yusuf Yerkel gibiler… Ya da Okmeydanı’nda başına kurşun isabet edip yaşamını yitiren Uğur Kurt’un ölümüne tepki gösterenlere, “Eğer arpanız fazla geldiyse, o arpayı da önünüzden almayı biliriz. Arpa taşıyanları da biliriz. Ya bu ülkede eşek gibi sessizce yaşayacaksınız. Ya defolup gideceksiniz. Sizlere her kim destek oluyor, yüz veriyorsa, o da şerefsizdir” diyen Kızılay İstanbul Şube Müdürü İlhami Yıldırım gibiler…

Sabah muhabiri Nazif Karaman da, Hıdır Ali’nin babası Mustafa Genç’in tepkisini tweetinde şöyle yorumluyor: “Başbakan adam yerine koymuş, aramış. Şu babanın lâfına bak!”

Herhalde demek istiyor ki: “Tekme tokat atmamış… Ya eşek gibi sessizce yaşa ya da defolup git, dememiş… Daha ne istiyorsun.”

Vatandaşlık anlayışı bu kadar sığ. Biad kültürü böyle bir şey olsa gerek.