PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : DÜNYA ÇİFTÇİLER GÜNÜ(14 Mayıs)



Lontanie
15.Mayıs.2018, 01:45
DÜNYA ÇİFTÇİLER GÜNÜ(14 Mayıs)

Dünyanın hâlâ birçok ülkesi tarımla hayatını kazanıyor. Özellikle kırsal kesimde tarım yapılıyor. Tarımla ilgilenen insanlara çiftçi deniyor. Tarihin en eski mesleklerinden olan çiftçilik insanlık tarihi kadar eskidir denilebilir. Çiftçiler eskiden toprağı ilkel araçlarla işlerler ve oldukça fazla emek sarf ederek ürünlerini elde edebilirlerdi.

Gelişen teknoloji, çiftçilerin de işine yaradı ve yüzyıl başından itibaren hızlı bir gelişme ile çiftçiler de tarlalarında modern makineleri kullanmaya başladılar.

Atatürk’ün, “Köylü milletin efendisidir” diyerek, toprağa bağlı yaşayan ve çalışan insanlara büyük ilgi göstermiş ve sonraki nesillerin de köylüye ve çiftçiye, kendi gözüyle bakmasını ve onlara değer vermesini istemiştir.

14 Mayıs 1946, Uluslararası Tarım Üreticileri Federasyon (IFAB)'unun kuru*luş tarihidir. Türkiye Ziraat Odaları Birliği bu kuruluşun üyesidir. Federasyonun kuruluş günü olan 14 Mayıs, sadece ülkemizde değil bütün dünyada “Dünya Çiftçiler Günü” olarak kutlanıyor.
Dünya Çiftçiler Günü dolayısıyla eskiden radyo ve televizyonda çiftçinin sorunları dile getiren programlar daha fazla idi. Bu konuda günümüzde de birçok etkinlik düzenleniyor. Hazırlanan özel prog*ramlarda, tarımda verimlilik konusu üzerinde durulur. Sulama, gübreleme, ilaçlama konusunda aydınlatıcı bilgiler verilir. Toprağın daha iyi işlenebil*mesi için ekim, dikim, bakım ve hasat işlerini yapmakta kullanılan alet ve makineler tanıtılır. Yine Dünya Çiftçiler Günü’nde çok güç şartlar altında çalışan çiftçilerin ekonomimize katkıları anlatılır ve onların ülke için önemi üzerinde durulur.

Dünya Çiftçiler Günü dolayısıyla okullarda da programlar düzenlenir. Beslenmemiz için gerekli tarım ürünleri üreten çiftçilerimizin bağ, bahçe ve tarlada nasıl zor şartlar altında çalıştıkları açıklanır. Giyeceklerimizin hammaddesi olan pamuğun, ipeğin, yünün üretilmesinde çiftçilerimizin katkısı anlatılır. Sınıflarda tarım ürünleri koleksiyonu yapılır. Çiftçilerle ilgili şiirler okunur. Okul veya sınıf gazetelerinde Dünya Çiftçiler Günü'nün önemini açıklayan yazılar yer alır, konuyla ilgili dergi ve gazetelerde çıkan yazılar kesilip panolara yerleştirilir.

Türkiye nüfusunun da büyük bölümünün köylerde çiftçilik yaptığını göz önünde bulundurursak, Dünya Çiftçiler Günü’nün ülkemiz için önemini daha iyi anlatmış ve anlamış oluruz.

Bütün bu gerçekler ışığında, soframıza her sabah taze ekmeğin, kahvaltılıkların gelmesine vesile olan çiftçilerimizi unutmamız gerekiyor.

*DÜNYA ÇİFTÇİLER GÜNÜ GÜZEL SÖZLERİ*

* Türk köylüsü yurdun efendisi ve gerçek üreticisidir. (Atatürk)
* Her şeyden önce, yurdumuzda topraksız çiftçi kalmamalıdır. Bundan daha önemlisi, bir çiftçi ailesini geçindirebilen toprağın, hiçbir nedenle bölünemez olması; büyük çiftçi ve çiftlik sahiplerini işletebilecekleri toprağın, bölgenin nüfus yoğunluğuna ve toprak verim derecesine göre sınırlandırılmasıdır. (Atatürk)
* Tarlada izi olmayanın harmanda gözü olmaz.
* Ek tohumun hasını, çekme yiyecek yasını.
* Çiftçinin karnını yarmışlar, kırk tane “gelecek yıl” çıkmış.
*DÜNYA ÇİFTÇİLER GÜNÜ OKUMA PARÇASI*
KÜÇÜK BUĞDAYIN ÖYKÜSÜ
Ben küçücük bir buğday tanesi idim. Ali Dayı sonbahar mevsiminde yağmurlar başlayınca tarlasını sürdü. Gübreliğinde biriktirdiği gübreyi toprağına vererek tarlasının verim gücünü artırdı. Daha sonra traktörlerle tarlasını sürdü. Tarlası sürülünce toprağı kabardı. Alttaki toprak üste, üsteki toprak da alta gelerek karıştı. Sürdüğü tarlasına tohumluk için ayırdığı beni ve öteki arkadaşlarımı ekti. Üstümüzden tırmıkla geçerek bizi iyice toprağa karıştırdı. Daha sonra da sürgü ile bastırdı. Ben ve arkadaşlarım tüm kış süresince toprağın altında kaldık. Yağmur, kar gibi yağışlarla sulandık, ilkbahar mevsimi gelince havalar ısınmaya başladı. Biz de bir canlanma oldu. Sıcağın ve suyun etkisi ile filizlendik. Yeşil yeşil toprağın üzerine çıktık. Tüm tarla yeşil bir halıya benzedi. Gelip geçenler bize büyük bir hayranlıkla bakıyor*du. Gün geçtikçe, biz daha da büyüdük. İlkbaharın son günlerine doğru başaklandık. Başaklarımızda yeşil yeşil buğday tanecikleri oluştu. Başağımızda bulunan taneler her gün biraz daha büyüdü. Yaz mevsimi gelin*ce de olgunlaştı. Tanelerimiz daha da irileşti. Yemyeşil olan başaklarımız, sapsarı oldu. Bu kez san bir halıyı andırıyorduk. Hele rüzgar esince sağa sola doğru hareket ederek dans ediyorduk. Tanelerimiz iyice olgunlaşınca Ali Dayı ve iki çocuğu oraklarla yanımıza geldi. Saplarımızı köklerimizden ayırarak bizi biçti.

Biçildikten sonra demet haline getirildik, harman yerine geldik. Harman yerinde, toprağın üzerine yayıldık. Üzerimizden geçen döven, bizi iyice ezdi. Tanelerimizi, başaklarımızdan ayrıldı. Daha sonra tahta küreklerle rüzgara karşı savrulduk. Saplarımızdan iyice ayrılmak için ince bir tel örgüden meydana gelen elekten geçirildik. Çuvallara doldurulduk değirmene getirildik. Değirmende bizden başka tahıllar da vardı. Değirmenin içi un elde etmeye yarayan araç ve makinelerle dolu idi. Rüzgarla dönen değirmen taşlarının arasında iyice ezilerek un haline geldik. Tekrar çuvallara doldurulduk. Ekmek yapılıp pişirilen ve satılan fırınlara geldik.

Fırında çalışan işçiler bizim bir bölümümüzü aldılar. Elekten geçirerek kepeği aramızdan ayırdılar. Sonra su ile yoğrulduk, hamur olduk. Fırınlara girdik, piştik, kızardık. Fırın vitrinlerine konduk, bakkallara dağıtıldık. Sofraya geldik.