PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Engelli Ve Toplum



SultanPinar
23.Şubat.2018, 18:34
Engellilik, artık saklanıp gizlenecek bir durum olmaktan kurtulup; tartışılan, konuşulan ve çözüm önerileri sunulan bir olgu haline dönüşmüştür. Yani gündemdeki bir toplumsal olgu olarak sosyal bilimlerin temel ilgi alanlarından biri haline gelmiştir. Bireyler tek başlarına değil çevreleriyle birlikte var olur. Kendisinin toplum içinde kabul gördüğünü, önemsendiğini hissettiği anda var olur.

Sosyoloji için engelliler önemlidir. Çünkü engelliler toplumun bir parçası olmasına rağmen dışlanan kesimi oluşturmaktadır. Kimi zaman dışlanmakta kimi zaman da yok sayılmaktadır. Ama şu bir gerçektir ki engelliler vardır ve bizlerden biridir.

Modern toplumla birlikte, sosyal çevreye kendini kabul ettirme önemli hale gelmiştir. Yine modernlikle birlikte tek tip insan yaratılmıştır. Böylece gerek televizyon, gerek gazete, gerekse diğer tüm haberleşme araçlarıyla birlikte dış görünüşün çok önemli olduğu bir dünya yaratılmış oldu. Sürekli göz önünde ve çok değerli olan kusursuz bedenler, onlar için bir yıkım ayrıcalık kaynağı oldu.

Hem ekonomik gücü çok az olan ve hem de eğitim seviyeleri düşük olduğu için dışlanan engelliler, modern toplumun “kusursuz bedene” değer veren anlayışıyla başka bir açıdan da dışlanmayla karşı karşıya kalmıştır.

Yani, modern toplumla birlikte toplumun beklentileri de farklılaşmıştır. Engelliler engelsiz gibi olmaya itilmiştir. Zaten modern mimari planlamalar da engelliler düşünülmeden yapılmıştır. Engelliler belli alanlarda kalmaya, yaşamaya mecbur bırakılmıştır. Teknolojinin belki de en büyük yararı üretilen teknolojik araçlarla engelliler toplum içine daha kolay katılabilir olmuşlardır.

Engellilerden genellikle yapabileceklerinden daha fazlası beklenmektedir. Böylece onlar üzerinde bir baskı kurulmaktadır. Normalleşmeye çalışan engelliler kurumlara bağlı hale gelmişlerdir.

Sosyoloji’nin birçok bilimle bir ilişkisinin olduğu bir gerçektir. Zaten bilimlerin toplumsal yapı ya da olayları tek başına açıklamasını beklemek yanlış olacaktır. Sosyoloji, birçok alt bilim dalları olan bir bilimdir. Bu alt bilimler Kocacık’ın da belirttiği gibi bilgi, ekonomi, sanayi, kent, ahlak, din, hukuk, eğitim, aile, siyaset, köy toplumbilimi diye gruplandırmak mümkündür.(Kocacık, 2003:17–18) Bu alt dallar insanları ve yaşamlarını farklı açılardan ele alır. Yine Kocacık’ın belirttiği gibi bu alt dallar insanı;Ekonomi ..................üretim ilişkileri içinde,

Tarih ........................geçmiş içinde,
Psikoloji....................birey olarak tek başına,
Sosyal psikoloji.........grup içinde,
Antropoloji................ kültür içinde,
Siyaset bilimi..............yönetim biçimi ilişkileri içinde ,
Sosyoloji.....................örgütsel ve grupsal ilişkileri yönünden toplum içinde ele alır.(Kocacık ,2003 ,s. 21)

Bu açıdan engelliler konusuna; yani, engellilerin sosyoloji içindeki yerine bakacak olursak özellikle de günümüz de onlara daha çok önem verildiği ortaya çıkacaktır.
Örneği, din sosyolojisi açısından engellilik, din ve engellilik arasındaki ilişkiyi incelemektedir. Kula, engellilik konusunu dini başa çıkma açısından ele alarak incelemiştir.
Kula, “ dini başa çıkma bireyin yaşamında karşılaştığı kişisel ya da sosyal problemleri anlamada ve onları çözümlemede kullanılan karmaşık ve değişik bir süreç içerisinde dinin olumlu rolünün vurgulanmasıdır. (Aktaran Kula, 2005, s.60)
Yani engellilik durumu karşısında bireyin yaşadığı sıkıntılarla başa çıkmada dinin rolü büyük bir etkiye sahiptir. Dini başa çıkmada yapılan ilk faaliyet ise dua etmektir. Çünkü böylece ilahi güçten yardım istenir.
Kent sosyolojisi açısından engellilik, daha çok engelli bireylerin yaşam alanlarını, sağlanan olanakları, toplumsal ilişkileri açısından ele alır. Hukuk sosyoloji açısından engellilik daha çok onlara verilmiş ya da verilmesi gereken hukuki haklarla ilgilidir. Eğitim sosyolojisi engelli bireylerin daha çok rehabilite içinde olup olmadığı, engellilerin eğitim ve topluma uyum süreçlerini ele alır.

Sağlık sosyolojisi açısından engellilik, daha çok ülkemizdeki sağlık koşullarının yetersizliği üzerinedir. Cirhinlioğlu’nun belirttiği gibi gelişmiş ülkelerde, tıp bilgilerinin ancak sosyolojik bilgilerle uygulanabilir ya da hedefine ulaşabilir olduğu genel kabul görmektedir.( Cirhinlioğlu, 2001:7) Ancak ülkemizde sağlık konusunda önemli eksiklikler ve boşluklar vardır. Özellikle de engelliler için sağlanan olanaklar hem çok kısıtlı hem de çok yetersiz düzeydedir.

Sosyologlar son yıllarda engelliler ve engellikle ilgili farklı tartışmalar yapmaktadır. Bu tartışmaların esas konusu ise engellilerin kendilerine özgü kültürünün olup olmadığıdır.

Bu soruya cevap olabilecek çalışmaların sonucu şöyledir; “engelli bireylerin ℅ 74’ ünün kendini toplumun diğer bireylerinden farklı , ℅ 45’ inin kendini bir azınlık mensubu olarak gördüğü saptanmıştır. Bazı engelliler ise “engelinin” yaşamı kendini ifade etmede önemli bir etkisi olmadığını ifade etmişleridir. Hatta engelini “yaşamında yapabileceklerinin lezzeti” olarak görenler de vardır.” ( Aktaran:Aysoy, 2004:37)

“ Kültür; değerleri, töreleri, adetleri, gelenekleri, dili, tarihi ve deneyimleri, folkloru nedeniyle bir arada olma ruhu ve kimliği olarak tanımlanacak olursa işaret dili, Braille alfabesi, engelliler ile kutlanan özel günler, sol ayağım filmi veya görme engelli sanatçıların yaptıkları resimler gibi sanat eserleri engelli bireylerin günlük yaşamdan hikâyelerini kapsayan arşivler, oluşturdukları politik ve sosyal baskı grupları yapılan araştırmalarda kendilerini genel içinde ayrı hissetmeleriyle farklı bir kültürlenmeden bahsetmek mümkündür.”

Ancak onların kendilerine göre farklı alanlarla uğraşmalarının, kendilerine ait değerlerinin, kültürlerinin vb. olması, onların gereksinimlerinin farklı olmasından kaynaklanmaktadır.

Toplumun üzerine düşen görev de engellilerin bu farklı gereksinimlerinin farkında olup, ona göre yaşam alanları yaratmaktır. Sosyologların görevi ise topluma, engellilerin toplumun bir parçası olduğu bilincini kazandırmaktır. Toplumun engellilere yönelik ön yargılarını yıkmaktır.

Toplumun ön yargıları engellilere yapılan ayrımın temelini oluşturmaktadır. Yersiz önyargılarla gereksiz yere engellilere bir “ etiket” yapıştırıyorlar. Engelli bireyleri için kullanılan özürlü, kör, sağır, sakat gibi nitelendirmeler onların kişilikleri ile durumları arasında özdeşim kurmalarına neden olur. Bu durum ise ayrı bir yıkım ve soyutlanmaya yol açar. Etiketlenmeye maruz kalan engelliler hem kendileri hem de aileleri açısından bir olumsuzlukla karşılaşır. Hem etiketleme hem de farklı şekildeki nitelendirmeler yaratarak toplumun bütünlüğünü bozar. İşte tüm bu nedenlerden dolayı engelliler sosyoloji açısından önemlidir. Toplumun engellilerin kendi başlarına bir şeyler yapabileceklerini hissettirmesi gerekir. Bu açıdan sosyolojinin bireyleri, dolayısıyla da toplumu bilinçlendirmesi gerekir. Bunun içinde önce olan sorunu ortaya koyup sonra da çözüm önerileri getirilmelidir.